Sendikal hareketde önemli gelişme…

1 Temmuz 2011 günü İstanbul Taksim meydanında basın açıklamasında “Türk-İş’e bağlı on sendika olarak sendikal harekete yeni bir ivme ve dinamizm kazandırmak amacıyla güç birliğine gitme kararı aldık.” Diyen sendika yönetim kurulları, temsilciler, üyeler ve emek dostları; ardından düzenlenen açık salon toplantısıyla bu kararlarını yazılı “çağrı” ile deklere ettiler.

Sendikalarımızın girdiği bu yeni yol, Türkiye işçi sınıfı sendikacılığında ve sınıf mücadelesinde yeni bir dönemeç anlamına geliyor. Türk-İş merkezi politikaları ve uygulamalarını, sermayenin emekçilere yönelik her türlü dayatmalarını aynı zamanda ülkedeki anti-demokratik baskı ve sömürü düzenini de hedefleyerek, emekçi sınıftan ve ezilenlerden yana tavır almayı içeren sendikal hareket başlatılmış oldu.

Türk-İş çatısı altında yaşanan sendikacılık ve ülke toplumsal gelişmeleri karşısında çok önemli tespitlere “çağrı” bildirgesinde yer veriliyor. Basın açıklaması bülteninde ise şunlar ifade edilmektedir:

“Türkiye’de sendikal hareket ciddi bir tıkanıklık yaşıyor. Sendikal hareket emekçilerin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm üretemiyor.

İşçi sınıfının hak ve çıkarları ciddi biçimde tahrip edilmekte, çalışma ve yaşama koşulları 19. Yüzyıl vahşi kapitalizmine benzer bir hal almaktadır. Sendikal hareket ise bu sürece müdahale etme ve tersine çevirme kapasitesinden uzak kalmıştır.

Yasal, siyasal kısıtlamalar ve işverenlerin sendika karşıtı uygulamaları sendikal hareketi güçsüz kılmıştır. Bunun somut sonucu sendikal hareketin toplumsal ağırlığının azalması ve tabanın daralması olarak ortaya çıkmaktadır.

Sendikal hareketin içinde bulunduğu bu tablo karşısında yapısal bir dönüşüme gitmek acil bir ihtiyaç haline gelmiş durumdadır.”

Bu temel olgulardan sonra ilkeleri, programsal içerik ve çerçeveleri belirlenmiş “çağrı” bildirgesiyle de “demokratik ve sınıf mücadelesi perspektifine sahip, güçlü yeni bir sendikal hareket yaratmak üzere yola çıkıyoruz…” diyerek çürümüş konfederal yapı içinde ve sınıfın olumsuz somut verili koşullarında iddialı, anlamlı ve bir o kadar da tarihsel yürüyüş başlatılmıştır.

“Çağrı” metninde tespit edilen ilkeler ve amaçlar; dünya, ülke, çalışma yaşamı, sendikal kurumlaşma ve sendikal evrim konularını, diyalektik bağlantıları ve bütünlüğü içinde açık ve kesin ifade edilmektedir.

Başlatılan sendikal harekete yönelik anlayış, örgütlenme ve mücadele boyutlarında birlik, dostluk ve dayanışma temelinde eleştiri ve önerilere açık olunduğu da ilan edilmiştir.

Yazı ekinde “çağrı” metni bulunmaktadır. Ayrıntılar orada okunabilir. Burada birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Türk-İş ‘in işçi hareketi ve ülke toplumsal yaşamındaki etkisi(zliği), yani diğer bir deyişle sistemin-devletin-AKP hükümetinin yanındaki “sarı” mevziisi biliniyor. İşçi sınıfının çıkarlarını savunmak ve bu temelde mücadele söz konusu olduğunda; Türk-İş merkezinin işçi sınıfına hizmet etmediği/edemediği bilinenlerdendir.
Ancak biliyoruz ki genelde ve özelde de Türk-İş konfederasyonu bağlamında sendikal mücadele; çok yönlü ve derinlikli olarak gerilere düşürülmüş, dibe vurmuştur. Sistem ve sermeye; ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik yönleriyle yoksullaşmayı ve çürümeyi, yoksunlaştırılarak-kendisine yabancılaşmayı emekçi sınıfa ve sendikal mücadeleye dayatmıştır.

Tablonun ana hatlarında ne görülüyor? Emekçi sınıflar ve emekten yana tüm kurumsal yapılar karanlık gelecek ve zulüm altında yaşamaktadır. Uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçisi egemen sınıflar, emekçi sınıflar karşısında ulaştığı kazanımlarıyla da çok mutludurlar…

Bu karanlık tablo da, sendikal harekette yeni bir soluk ve mücadele hattı örüldüğüne dair önemli bir ses çıkarılmıştır. Sınıfın sendikal örgütlülüğü içerisinden bir dinamik güç gelişmektedir. Böylesi bataklıktan çıkış ve sınıfsal-toplumsal geleceğimizle bağlantılı umutlarımızı yeşerten bir adım olarak görülmektedir. Destek ve katılımlarla güçlenerek yol alacağı da olumlu beklentiler arasındadır.

İşçi sınıfının kendi saflarında güç birliği ve dayanışmayı geliştirme zamanıdır.

Engel olma, çelme takma, sulandırmak ve yozlaştırma vb. hamleler olacaktır. Bu tür davranışlar bizzat karşı taraftan, oraya bağlı sızıntılardan ve olayı kavrayamayanlardan gelebilir. Bu konu kamuoyuna açıklandığı gün Türk-İş merkez yönetimi Ankara’da aceleyle bir “yeme(k)” toplantısı ve karşı hamleye yeltendi. Ancak bazı sendikalar hazırlanan tezgaha “hayır” dedi. Yani “yeme(k)” boğazda kaldı. Türk-İş yönetimi ve efendilerinin tavrı, böyle böyle ve giderek artarak öne gelecektir.

Ancak inançlı ve kararlı duruşlar ve doğru hatta sergilenen mücadele, işte bunları boşa çıkaracaktır.

Eleştirilen ve hatta suçlanan, çürüme zaaflı, emekçi sınıf açısında da çok zararlı noktalarda seyreden, gerçekten de sararmış ve kurumuş Türk-İş mevziisini; sarsmak ve emekten yana ama gerçekten de esastan değiştirerek yenilemek amacı ve yönelişi çok önemsenmelidir.

Bu anlamda, “demokratik ve sınıf mücadelesi perspektifine sahip, güçlü yeni bir sendikal hareket yaratmak üzere yola çıktık. Türk-İş’in güçlü mücadeleci demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlamak öncelikli hedefimizdendir. Bu, yüzü sınıfa dönük, mücadeleci, birleşik bir sendikal hareketi yaratmak yolunda atacağımız önemli adımlardan biri olacaktır” gibi belirleyici olguların vurgulandığı çağrı metniyle ortaya çıkan hareket; Türk-İş’in bu çerçevelere çekilmesi noktasında çok önemsenmelidir, desteklenmelidir.

İkincisi, sadece sendika içi işleyiş, işlevsellik ve sınıfsal-toplumsal konumlanışın niteliklerine yönelik değil, toplumsal yaşama müdahale anlamında da umut veren ve dikkatimizi çeken bir durum söz konusudur. Neo-liberal ekonomi politikaların, sağcı siyasetin ve post-modern yaşam tarzının önemli verilerini hedefe koyması anlamında da; söz konusu muhalif sendikalarımızın bu birlikteliği ve kararlı yaklaşımı iyi değerlendirilmelidir.

Sendikaların “sarı” mevzilerden kurtularak, sınıf güçlerinin iktidarı hedefleme projesine yakınlaşmaları ve bu anlamda kurumsal etkinliklerini sergileme eğilimlerini, onların değiştirici ve geliştirici işlevleriyle birlikte düşündüğümüzde; bu çıkışın toplumsal hareket boyutlarını önemseyerek ve özellikle gelişmesine de özen göstererek beslemek doğru olacaktır.

Türk-İş merkezi yapısına, toplumsal duruşuna ve işçi sınıfı açısından ifade ettiği anlamlar bütünlüğü ışığında, üstelik içeriden ve iç dinamikle tavır almak; eleştirdiğimiz ve karşı çıktığımız bir dizi hatalı/zaaflı toplumsal-sınıfsal-insani olgu ve tarzlara da tavır almak anlamındadır. Coğrafyamızda da uygulanagelen emperyalist-kapitalist üretim ilişkileri ve politikaları, bizlere dayatılan hem çalışma yaşamı ve hem de toplumsal yaşama koşulları vb.leriyle tümüyle bağlantılı bir durumdur bu…

Bütünlüklü toplumsal kurtuluş mücadelesinde, emekçilerin ‘ Sınıf Sendikacılığı’ temelinde örgütlenme ve mücadelesinin yeri, stratejik değerdedir ve çok önemlidir. Türk-İş’in kurumsal varlığı ve kitlesi, emekçilerin yaşatıldığı somut toplumsal düzeyler düşünüldüğünde; “çağrı” da dile getirilenlerin, emekçi sınıf çıkarları ve toplumsal geleceğimiz açısından taşıdığı önemin büyüklüğü ve derinliği de açıklık kazanıyor. Çok iyi değerlendirilebilir, beslenir ve güçlendirilirse, sendikal alandan başlayan böylesi nitelikli gelişme ve müdahale; toplumsal yaşamımızın diğer sahalarına da taşınabilir. İşçi sınıfı ve emekten yana kurumsal yapılar, tarihsel-toplumsal anlamında “kendisi için” öne gelmelidir. Emek güçleri ve dostları tarafından, sendikalarımızın bu çıkışı önemle ele alınmak durumundadır.
Şimdiye kadar ağırlıkla sendikaların kendilerine yönelik bir dizi eleştiriler yaptığını biliyoruz. Yine öz- eleştirilerden hareketle “sarı” mevziilerden ayrılarak ‘kendisi için sınıf olma’ ya yönelik uygun davranışlar ve tutumlar yaşanmıştır. İşçi sınıfı tarihimizde bunlar vardır.

15-16 Haziran yıldönümüne denk gelen bu sendikal çıkış, öz-eleştirel bir davranıştır. Düşünmek, eleştirmek, örgütlemek ve öne atılmak cesaretini de bizzat sınıfın tarihinden 15-16 haziran atılganlığından, kararlılığından ve bilincinden aldığını düşünüyorum.

Anlamak, desteklemek, katılmak tarihsel sorumluluk anlamındadır. Tüm sınıf güçleri bu tavrı ve fırsatı sorumlulukla karşılamalı ve sahip çıkmalıdır.
işçi sınıfının toplumsal çıkarları anlamında, toplumsal değişim ve mücadele için yeni bir umut, yeni bir oluşum anlamındadır. İnsanca ve özgür toplumsal koşullarda yaşama umudu ve projemizle sıkı bağlantılıdır.

Sendikalarımızın ürettiği bu birliktelik; sendikal yaşamda Demokratik Mücadele ve Demokratik Kazanımlar için önemli bir sınıf gücü ve anlamlı bir dinamiktir. Mücadeleden yana tutum geliştirmenin işaretini de, 3 Nisan 2011 Ankara’da gerçekleştirilen İşçi mitingine katılım ve düzenlemesiyle vermişlerdir.
Toplumsal yaşamda da taşeronlaştırma, eğitim ve sağlık gibi kamusal-sosyal alanların ticarileştirilmesi, güvencesiz çalışma, işsizlik ve yoksulluğun dayatılmasına, sömürünün daha da yoğunlaştırılmasına, adaletsizliğe vb. tüm bunlara karşı alternatif olarak ileri sürülebilecek insanca ve özgür yaşam talepleri çerçevesinde, sendikalarımızın attığı bu adım çok değerlidir.

Emek güçleri tarafından sahiplenilmesi ve desteklenmesi gereken, özellikle kendi öz-kitlesi yani işçi sınıfı tarafından büyütülmesi gereken bir çıkıştır.

______________________

* Türk-İş içerisinde ve sınıf hareketinde gelişen söz konusu sendikal hareketi ve üretimlerini, bu köşeden okuyuculara, izleyicilere aktarmaya ve iletilen sorularınıza yanıt vermeye çalışacağım.
ADNAN ALIN [email protected]

İLGİLİ HABER: Devrimci sendikalardan atılım

755970cookie-checkSendikal hareketde önemli gelişme…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.