Sendikalar nereye? Bir durum saptaması

İSMAİL BAYER – Sendikalar ile siyasal partilerin ilişkileri. Sendikalar ile etnik ve dinsel bağlantılar. Sendikalar ve işçiler. Demokrasilerin vazgeçilmezi, olmazsa olmaz kuralı. Sivil toplum kuruluşu. Emek örgütlenmesi. Toplumda ki yeri, etkisi, gücü ne?
Durum ne? Nereden ve nasıl bakacağız?
Son söyleyeceğimizi, yine baştan söyleyelim. Sendikalar, hereyden önce bir emek örgütlenmesi. Değişik din, dil, ırk ya da siyasal görüş, bir arada, birlikte olma kültürü. Birlik, emek ve emekçiden hareketle başlıyor. Başka bir örgütlenmenin, yan örgütü, ya da ona bağlı, onun kontrolünde bir örgülenme değil.
Daha da açalım konuyu. Hiç bir siyasal partinin, dinin, mezhebin ya da ırkın sendikası olmaz. Olmaz ama oluyor diyebilirsinz, işte o zaman da, “sendika” olamaz.
1961 Anayasası’ndan günümüze, sendikalar hem işçilere, hem işverenlere tanınan bir hak. İşveren sendikası olur mu diyenlere yanıt,1961 Anayasası ve yarım asrı aşan bu konu da değişik Hükümetler döneminde, yasalarla sınırları çizilen düzenlemeler. Gerçeklik bu, yaşanılan ve yaşatılan bu.
Kolay gelinmedi buraya. Tarihsel bir süreci aktaracak değiliz. Memurların, yani kamu görevlilerinin sendikal örgtlenmesine olmaz denildi. Bu olmaz aşıldı mı. Bunu söylemek zor. Ama artık günümüz de, tabelasında memur sendikası yazılan tabelalar, valıliklerce sökülüp toplanmıyor.
12 Eyül 1980 ile birlik de, sendikaların ve konfederasyonların faaliyetleri durduruldu. Sonra bazı konfederasyon ve sendikalar da kapatıldı. Sonra yeniden açıldı. El konulan mal varlıkları bile iade edildi.
Yine hatırlıyalım, bazı siyasiler bizim de sendikamız olsun demişlerdi. Siyasal partinin yan unsuru, sendikalar. Olmadı mı. Oldu. Sonra ne oldu. Şimdi neler oluyor. Bilinenleri konuşmakdan ve hatırlamakdan çekinmeyelim. Dünü bilelim ki, bu günü doğru değerlendirebilelim ve de geleceğe kalacağı, doğru görebilelim. Şahıs ve sendikaların isimleri değil burada ki amaç. Burada, yarına ulaşacak ve bugüne katkı vermesi gereken kuruluşlar, sendikal örgütlenmeler önemli. Nostaljik bir yakaşımla övgü ve yergi de değil amaç. Durum ne, bunu tartışmak, değerlendirmek. Bakmayıp, görmeğe çalışmak.
12 Eylül 1980 öncesi var olan bazı sendika konfederasyonların, bu gün adı bile yok. Yeni nesilin, bu sendika ve konfederasyonları tanımaları bir yana, bilgisi dahi yok. Yok olup gittiler.
Peki şimdi böyle durumlar yok mu. Yok diyebilirmiyiz. Gerçekçi olacağız.
Sendikaların gelişimi, siyasal partilerin dolaylı veya açık desteği ile ya da Hükümet’e yakınlığı ile var olmaya çalışıldığın da, öncelikle etkin bir sivil toplum kuruluşu olamadığı gibi, zaman zaman sayısal güç kazandığı görülse de, yine bir etkinliğinin olmadığı da görülüyor.
Geçtiğimiz günler de, var olan, bilinen ya da az bilinen veya bilinmeyen bir çok sendika, tarih sahnesinden çekildi. Bir değelendirme, etki, tepki var mı? Yok. O zaman varlığının bile, var olduğunda tartışmalı olduğu açık. Neredeyse sendikamıy dı, öyle sendika mı vardı diyeceğiz.
Üç- dört yıl öncesine dönerseniz, yeni bir sendikal örgütlenme içinde ki, bazı sendikaların faaliyetlerini kendilerinin durdurdukları ya da yavaşlattıklarına ilişkin olarak, siyasal hareketliliğe göre kararlar aldıkları doğrultusun da, gzeteler de sınırlı da olsa, bazı haberlerle karşılaşıyorduk.
Yaşam da pek etkisini görememekle birlikde, bazı sendikaların isimlerini, resmi listeler de gördüğümüz gibi, tabelaları ile de karşılaşıyorduk. Dikkati çeken durum ya da benzerlik, kamu görevlileri ile ilgili örgütlenmelerde ki sendikaların adı, çoğunlukla “Ufuk” ile başlıyordu. İşçi sendikaları ile ilgili örgütlenmeler de ise,”Pak” ismi ile başlıyan değişik işkolları sendikaların faaliyetterinin olduğunu görüyorduk.
15 Temmuz 2016, “kalkışması” ya da askeri darbe girişiminn bastırlıması sonucu ilan edilen OHAL çerçevesi içinde, bazı sendikalar ve konfederasyonlarla ile ilgili kararlar alındığını gördük.
Kamu görevlileri ile ilgili memur örgütlemelerine ilişkin, adının başında “Aktif” olan bir, “Ufuk” olan 9 sendikanın ve bu sendikaların bağlı olduğu, Cihan-Sen Konfederasyonu’nun kapatılma kararı alındı. Aynı şekil de, adının başında, “Pak” ile başlayan, 9 sendika ve bağlı oldukları Aksiyon İş Konfederasyonu’nun da kapatılma kararı alındı.
Resmi istatistikler yayımlandığında da, bu sendikaların, o an ki üye sayılarına ilişkin durum, listeden çıkarıldığı için öğrenilemedi. Bu konfederasyonlara bağlı, kamu görevlisi ve işçilerin sayısal durumuna ilişkin, bugün doğru  bir bilgi verme konumunda olamıyoruz.
Kesin bir bilgilenmemiz olmamakla birlik de, bu sendikaların kapatılma öncesinde, kısa bir zaman diliminde yöneticilerinin sessizce diyebileceğimiz şekil de değişmiş olduğu da, sendikal çevrelerde konuşulmaktadır.
Somut olan bir durum, bu sendikalar ve konfederasyonlarla ile ilgili, bu güne değin basın da, medya da veya başka alanlar da, bir değerlendirme bile yapılmamış olduğu, olumlu – olumsuz hiç bir görüş ve tepkinin de olmadığı gerçeğidir. Sanki bu sendikalar hiç olmamış gibi bir durum söz konusudur.
Bu sendikaların bildiğimiz kadarıyla işyererin de  bağıtladıkları bir toplu iş sözleşmesi bir yana, protokol de imazaldığına ya da Bakanlık’dan yeti aldıklarına ilişkin, bir bilgiye de ulaşılamamıştır.
Adını koymak da bir sakınca olmadığı kanaatiyle, cemaat örgtlenmesine dayalı bir sendikal örgütleme girişimleri de, artık tarih sayfasında kalacaktır. Bu konu da yargıya bir başvuru olmuşsa da, sonuca ulaşmak çok zaman alacaktır. Bu yazı da bu durumu belgelemek istedik.
Cemaat bilinci ile emek örgütlenmesinin olamıyacağının, “sendika” olamıyacağının, altını çizmek istedik. 12 Eylül öncesi, bir siyasi oluşuma dayalı, yan kuruluş gibi bir sendikal örgütlenme de olan şekil de, tarih sahnesinden arşive kaldırılması söz konusudur.
Siyasal partilere dayanılarak, sendikal örgütlenme üye sayılarını büyüterek, sendikal hareket için de güç olunamıyacağı, toplum yapısı için de, etkin bir sivil örgütlenmenin olamıyacağını, hatırlatmak istedik.
Peki, bu sendikalara, “bilinçsizce” üye olanlar, Hükümet’e yakın diye üye olduğunu belirtenlerin birçoğunun, bugün bazı soruşturmalar ve sıkıntılar içine girdiği gerçeğini de, göz ardi etmiyoruz.
Sonuç olarak şöyle diyebilirmiyiz.
1. Sendkal örgütlenme de, işçiler ya da kamu görevlileri, ne için ve nereye üye olduklarını, bilinçli bir şekil de tercih etmelidirler.
2. Bilinçli tercihlerle oluşan sendikal örgütlemeler, daha güçlü olarak toplum yaşamın da yer alabilirler.
3. Sedikal örgütlenme için de olan, kamu görevlileri,  işçiler ve yöneticiler, emek örgütlenmesinin gereği için de hareket edip, siyasal görüş, etnik köken ya da dinsel tercihi öne çıkarmadan, emeğin hakki için de birliklerini sürdrebilirlerse tarih içine kalıcı olabileceklerdir.
Biraz bunları da düşünelim istedim. O kadar.
____________________
Ankara.  23 Ağustos 2016. Salı.  [email protected]
2011720cookie-checkSendikalar nereye? Bir durum saptaması

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.