Seni nasıl unuturum Türkel Hocam…

Türkel Hocamızın ölümünden bu yana dört yıl olmuş; zaman gerçekten ne çabuk geçiyor; ölümü, Üniversitede yapılan tören, Cunda’ya cenazesini götürdüğümüz o hüzünlü yolculuk; cenazesini gömdüğümüz o fırtınalı gün; doğa da sanki isyan etmişti onun erken ölümüne, Çok sevdiği Cundası bile toprağa vermeye kıyamamıştı onu, direnmişti; cenazeyi uçuracak kadar hırçın bir rüzgar gözyaşlarımızla ıslanmış yanaklarımıza soğuk bir tokat gibi çarpmıştı o gün…

Sevgili Türkel hocamı unutmadım, unutamam; Onun o gülen yeşil gözlerinin ışıltısı hala bölüm koridorundan her geçişimde hafızamda canlanır ve içimi ısıtır…

Aşağıdaki satırlar onun ölümünün hemen ardından açık gazetede yazdığım yazımdı. Duygularım aynen yerinde olduğu için sevgili Türkel hocamın anısına o gün yazdığım yazıyı sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum…

“Tele sekreterinizi açıp dinleyenler bilirler; şöyle diyorsunuz:
“Merhaba, 2009 un kötü geçeceğini söyleyenlere sakın inanmayın…
Umuda kucak açın”

2009 sizin için geçmedi hocam…
Zaman durdu, umut saklandı köşesine…

Yazmak şimdiye kadar benim için hiç bu kadar zor olmamıştı;
üstelik bu kadar çok şey varken size dair anlatmak istediğim…

Okul sizsiz nasıl ıssız şimdi;
Koridorlarda hala o ışıltılı, yemyeşil gözleriniz…

Kürsünüz sizi bekliyor hocam; öğrencileriniz sessiz;

Bu kadar mı soğuk olurmuş sınıflar varlığınızın o büyülü, tuhaf sıcaklığı içeri dolmayınca; siz olmayınca bu kadar mı öksüz, bu kadar mı dilsiz
kalırmış sıralar…

Okulda bölüme girer girmez ilk sağ koridor ve yine sağa doğru tam karşı oda, sizin odanız; kapınızın üzerinde Prof. Dr. Türkel Minibaş yazısı baki…

Peki şimdi çalsam kapınızı, girsem içeri; duymak istesem ‘merhaba, çiğdem, ne iyi ettin de geldin, özlemişim seni’ diyen o samimi, sevecen sesinizi…
Kucaklamak istesem varlığınızı, öpmek yanaklarınızdan…

Orada mısınız?

En son, ‘Çiğdem, son zamanlarda yeni çıkan kitap ne var ne yoksa liste yap benim için, hepsini almak ve okumak istiyorum; arada seninle de oturup bir şeyler yapalım’ demiştiniz bana…

Sesinizdeki coşku, azminiz, yaşama dair yürekliliğiniz umutlandırmıştı beni;
Belki de diyordum; belki de doktorlar yanılıyordur; belki de hocamız…

Ama 2009 yılı geçmedi sizin için Türkel hocamız…

Oysa ne çok projeniz vardı daha hayata geçirecek; Ne çok koridorunuz vardı okulda arşınlayacağınız; ne çok kürsü, ne çok sınıf, ne çok jüri gireceğiniz, çıkacağınız; ne çok ödev, vereceğiniz; ne çok öğrenci dinlerken büyüleyeceğiniz; ne çok sınav yapacağınız; ne çok kağıt okuyacağınız; ne çok liste dolduracağınız; ne çok imza atacağınız…

Hocam işiniz daha çoktu buralarda…

Neredesiniz? “

1080830cookie-checkSeni nasıl unuturum Türkel Hocam…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.