Sevda

Sevmekle baslar hersey…böyle buyurmuslar. Yasayan herkes sonsuza dek bunu ögrenecek, çünkü sevgi sonsuza dek tükenmeyecek canlilarin hayatinda, degilmi ki sonsuz güzel yer cennette ögrenildi sevgi…hayatta herseyin bir degeri ve bedeli oldugu gibi, sevginin de degeri bilinecek, yasanan herseyin, siirsel ilahi adaletle bedeli ödenecek, ister istemez…

Sevda, eski hekimlerin, insan mizacinda, insan vücudunda var saydigi dört unsurdan biridir. Safra, Sevda, Dem, Balgam bu unsurlarin herbiridir.

Sevda, çok kara, çok siyah anlamina da gelir. Sevda, ask’tir, sevgi’ dir, istek, heves, arzu’dur. Asiri sevgiden dogan bir çesit hastaliktir, sevda…

Sevdakar, sevdali anlamindadir. Sevdager, sevdali, asik anlamina geldigi gibi ayni zamanda tüccar anlamindadir.Kalbin en derininde, aklin en üstünde, gözün en disinda, sesin her tinisinda, ilk bakista hissedilen, en güzel yasama sevinci ve umudu olan sevda’ nin, ticaretle ve tüccarlikla hiç bir gerçegi uzlasmaz. Demek istiyorum ki, eger kimileri sevda ile tüccarligi karistirirsa, gün gelir, an gelir, birbirine hiç karismadiklarini, zeytinyag ve su gibi ayristiklarini kendi gözleriyle görürler.

Tarihe baktigimiz zaman görebiliriz, nice tahtlardan vazgeçmis krallar vardir, sevda ugruna…ve bu yüzden pisman olduklari, tarihe not düsülmemistir.
Nice ticari kaygilar, sevdayla karistirilmistir, tarihten – günümüze kadar, birçok ticaret hala devam etmektedir, ancak sevda, sevdaligini korumus, maddiyatin içinde olsa da, karanliklar içinde kalsa da, kara bir elmas gibi hep parlamistir, ve bir kutup yildizi gibi kalplere mutlulugun, huzurun, doyumun, yolunu göstermistir. Zaten, bu dünyaya insan niçin gelir? Mutlu olmak için…mutluluga erismek için…

Yeryüzündeki canli sayisi kadar, sevda vardir, herkesin sevdasi baskadir, yani, sevgisi, hevesi, istegi, arzusu hep baska baskadir. Her insan, esasinda, ilk olarak meslegine sevdalidir, hayatinin sonuna kadar sürdürmek istedigi meslegidir. En sevdikleri bile, hakli sebeplerle de olsa, kaçinilmaz sonlar yüzünden de, birakip gidebilir insani. Fakat hayat hep devam eder, baslangica göre daha iyileserek yahut daha kötüleserek, bu da basa gelebilir, yeter ki, ilk önce kendine karsi samimi ve dürüst olsun insan, kendisiyle dalga geçebilsin, kendisini elestirsin ve baskalarinin kendisini elestirmesine hosgörüyle bakabilsin, yani dünyanin en güzel fakat en zor seyi olan düsünme kabiliyetini uygulayabilsin…Sanirim, insan olma çabasinin tek ödülü, elestiriye ugramaktir.

Yeryüzünde, kopan bir tespihin taneleri gibi dagilan insanlarin hikayeleri vardir, hep masum ve mazlum olan insanlarin hikayeleri vardir, elbette hep kin ve intikam atesiyle yanip tutusan, kendi ruhlariyla bile savasan, zulmün bekçisi olan zalim insanlarin hikayeleri de vardir…Kimlerin tarihin çöplügünde, kimlerin tarihin en güzel yerinde yasadigini,Mitoloji’ den de ögrenebiliriz, yakin tarihi yazan kitaplardan da, ve yasayarak tarihi yazdigimiz kendi zamanimizi, dikkatle ve önyargisiz bir sekilde izleyerek de anlayabiliriz. Herodot, Homeros, Hesiodos, Platon, Tragedya yazarlari neler söylemis, yalniz okuyarak ögrenebiliriz. Günümüze yakinlastigimizda okuyabilecegimiz bir çok Mitoloji sevdalisi ve yazari vardir. Istanbul Üniversitesinde, Latince gramer hocam olan Sina Kabaagaçli’ dan dinlemistim, babasi Cevat Sakir Kabaagaçli’ nin hayat öyküsünü… Yani Halikarnas Balikçisi diye bildigimiz, yazarimizin, Mitolojiyi, uluslararasi bilimsel gerçegi aramaya koyulan gerçek bir bilgin oldugunu da hatirlatmisti bana, Hocam. Bodrum’ a sevdali Halikarnas Balikçisi’ nin Begonvil, Yasemin çiçeklerini ve türlü agaçlari diktigini hatirlarim hep…ve Merhaba sözünü…

Bati uygarliginin ilk ve en büyük ozani olan Homeros’ un yurttasimiz oldugunu, yazarimiz Azra Erhat ‘ tan ögrenmistim.Homeros’ un yazdigi, Ilyada ve Odysseia’ da , Ilyada’ nin bir olayin, Odysseia’ nin ise bir kisinin destani oldugunu ögrenmistim.Hatta çagdas okuyucularin, Odysseia’ yi bir roman ve filme benzettiklerini de duymustum,elestirilerini dinlemistim hocalarimdan…A.Kadir’ in, güzelim siir diliyle, Homeros’ un eserini Türkçeye kazandirdigini, ayrica Mevlana ‘ yi da Türkçeye çevirdigini biliyorum…ve bu çevirileri insana yalniz sevdanin yaptirabilecegini biliyorum, sevdanin gücünü, sabrini görüyorum…

Sevda ask’ tir…Herkesin sevdasi vardir, yüreginde yasattigi…Yüce Atatürk der ki, ” Kimsenin düsüncesine ve vicdanina egemen olunamaz. ” Bu söz, bence bagimsizligin bir tarifidir ve bence bagimsizlik, en yüce sevdadir. Özgür olmadiginiz zaman, hayalinizde yasadiginiz, yasattiginiz sevda güzel de olsa, adi üstünde, eksik kalan , yasanamayan, zamanin parçaladigi, kaf daginin tepesine yigdigi, hasretin kendisi olur, ancak…” Sen ulasildikça ulasilmaz olan hasretimsin ” diyerek, hasreti en güzel anlatan sair degil midir Nazim Hikmet RAN…

Benim ögrendigim sudur ki,sevda, bagimsizdir, özgürdür, barisi sever. Hiç bir mecburiyet olmadan, acimak duygusundan arinmis, karsilikli ask ile birbini seven iki gönül bir olursa, bilinmeyen nice bayramlar kutlanir yürekte…ve gerçek sevdalardir insani, insan yapan, insanca yasatan, ki ihtiyacimiz olan da budur, saçimizin telinden tirnagimizin ucuna kadar sevda’ yi yasamak…insan, sevda’ ya layiktir…

1634450cookie-checkSevda

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.