Silgi seni parça parça koparırım

Ders mers çalışmaz, durur durur, bu tip gereksiz işlerle vakit öldürürdüm okulda. Bu nedenle kimse ödünç bile olsa bana kalem vermeye yanaşmazdı. Ve sonunda ben küme arkadaş-larımın kalemlerine izinsiz saldırmaya başladım. (Sanki saldırmanın izinlisi de varmış gibi!)

Ve sonra benim müdahil bulunduğum kümede kimse kalemini sırasının üzerine bırakmadı ve bizim kümenin üst sıraları kalemden yoksundu. Öznur , Cihat , Celal ve Cemal (sarışın ve burunları mütemadiyyen sümüklü ikizler) ve sıra arkadaşım Sevgi Akbal kalemlerini benden kaçırıyorlardı.
Sonra artık diğer kümelere göz diktim. Bizim Varto’nun müezzini Abdullah Demir’in cadaloz kızı Sacide, küme dışından ilk silgisini dişlediğim kişi oldu! Sanki abdestini bozmuşum gibi saatlerce ve sanki kalemi bir canlıymış ta onu öldürmüşüm gibi günlerce histerik hıçkırıklarla kendini paraladı. Dövülecek bir durum olmadığından çocuklar beni öğretmene şikayet etseler de öğrenci azmanı M Ruhi Tufan bey bir şey yapmıyordu bana. Kaldı ki dövülseydim de daha çok ciddiye alındığımı düşündüğümden yapmaya devam ediyordum.

Yalnız bir ukte kaldı içimde… O da belediye başkanı Nazım abi’nin kızı Banu’ nun Alman ithali , üzeri kuşlu ve silgili kalemleri ile tükenmezin lekesini dahi sildiğini öne sürdüğü ama hiç bu mucizeisini bizimle paylaşmadığı o topralak silgisi. Mazda oto mobillere benziyordu mübarek.
Bendeki kalem ve silgi fetişizimini körüklediğinden Banu’nun kümesi öğretmen masasının tam dibinde olduğundan Banu çok ulaşılmaz geliyordu bana ve 1-2 suikast girişiminde bulundum O’nun silgili kalemlerine ancak mesafe çok olduğundan öğretmen sert bir uyarıyla beni yerime oturtuyordu. Bazen ailecek Banu’ların evine giderdik ve o zamanlar bütün sinsiliğimi devreye koyup çok arkadaşça ve art niyetsizce yaklaşıp Banu’nun silgili kalemlerine diş atmak isteridm ama o maden gibi yerin altına mı saklıyordu ne yapıyordu anlamıyordum. Bir de Çağatay Tekgül ve Caner vardı onların silgilerine veya ucu silgili kalemlerine karışmıyordum dostlarım olduğu için.

Benim üzeri Mickey Mouse’ li fosforlu ve çift cırcırlı bir kalemliğim vardı. O kalemliğimin ön gözü kafatasları koparılmış kalem silgileriyle doluydu.Benden sonra Songül diye bir kız da bana rakip oldu silgi koleksiyonunda ama onunkisi daha insancaydı. Sonra bir gün renkli , boyalı ve kokulu silgilerde kanser olduğu söylenince ve bendeniz de canımı çok fena halde sevdiğimden bütün silgilerimi sınıfa dağıtayım dedim ve kimse kabul etmedi!

Ve sınıfımızın etrafları kafes gibi açık olan termo-plastic mamülü açık pempe çöplüğüne attım silgileri. Odur budur o silgilerin altındaki kurşun kalemlerle ve sonra kalemin her türlüsüyle her şekilde ilgilenmeye başladım ve taa buralara kadar…Bu yazıya kadar belki de…

Fakat kalemin hırsızlığının değil de , kendi kalemini bile kullanmanın daha çetin birşey olduğunu yazmak ,
sanıyorum silgideki gibi tebessümlü metinler yazdıramıyor ne yazık ki…
İşte bunun için bir sonraki yazımın başlığı da Kalem Seni Parça Parça Kırarım…

771510cookie-checkSilgi seni parça parça koparırım

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.