Siyah Kitap / Korkunun dibine vurmak

“Mark ne gördüğünü anımsamaya çalıştı: Karanlığın içinden ona doğru yaklaşan, sonra gölgelerde yine gözden kaybolan bir şekil. Belirli bir yaşı ya da cinsiyeti yoktu, ama yine de…”

“Yitik Oğlan Yitik Kız’ Straub’ın bugüne değin yazmış olduğu en iyi kitap (Stephen KING)”.

Korku ve gerilim romanları, fantastik dünyanın gizemli sırlarını çözmek için birer yol göstericidir, okuyucu ve yazar için… Korku ustası Peter Straub’un, “Gece Odasında”, “Cehennem Kulübü”, “Tılsım” ve ” Kara Ev” gibi okunmaya değer romanlarından olan “Yitik Oğlan Yitik Kız”; olayların örgüsünde polisiye roman ambiansı hissettirmesine rağmen, korku temelli etkileyici tuhaflıkta bir kitap. 2003 “Bram Stoker Ödülü”nü alan bu kitap ve Peter Straub’un Stephen King ile yazdıkları “Talisman / Tılsım”, “Black House / Kara Ev” polisiye, korku ve gerilim sevenlere bayram ettiriyor.

Stephen King etkisinin yanında Peter Straub’un ne kadar usta bir yazar olduğunun ip uçları da satır aralarında gizli! Peter Straub korku edebiyatının en iyi yazarlarından biri. Ustası da, Henry James. “Kimsenin olmadığını, olamayacağını bildiğiniz bir yerde, hayatınızın en sıradan, küçük mekanlarından birinde, tercihen karanlıkta, birden sizi buz gibi donduran bir fısıltı duyuyorsunuz. Ne dediği önemli değil.” Peter Straub, fısıldayarak korkutuyor okuyucuyu. Peter Straub, “Yitik Oğlan Yitik Kız”, da “öte diyar”ın kapılarını aralamıyor ardına kadar açıyor. Okuyucu bu hayal kapısından hayal edemeyeceği korkularıyla yüzleşeceği bir seyahate çıkıyor. İster, istemez!

Yanlış köşede olmak

Kitabın dünyasında iz bırakan kahramanlar ve olan bitenlerin seyrinden ufak ip uçları vereyim; “Korku romanları yazarı Tim Underhill’in ağabeyinin eşi Nancy intihar ediyor. On beş yaşındaki oğlu Mark da, annesinin intiharından bir hafta sonra ortadan kayboluyor. Tim’in, bu iki gizemli olaya dair araştırmaları onu, yıllar önce bir seri katilin sığınağı olmuş, metruk bir eve yöneltiyor. Bu lanetli ev, yıllardır saklanan bir sırrın izleriyle dolu. Tim’in, insanın kanını donduran bir dehşet öyküsüyle yüzleşmesi artık kaçınılmaz”. Yazar zaman zaman flashback yaparak okuyucunun aklını karıştırıyor ve gerilime hazırlıyor. Gerilimi, korkuyu ve polisiyeyi bir arada barındıran bu kitap kurgusu ve hikayesi ile ilginç bir roman!

Tadımlık

“Ani, beklenmedik bir ölüm olmuştu Nancy Underhill’in ki… surata indirilmiş bir tokat gibi. Kocasının ağabeyi Tim bundan öte bir şey bilmiyordu.
… Philip Underhill, göze batacak kadar belirgin kusurlarıyla kardeşinin, Underhill klanının bir üyesine verilebilecek ayrıcalıkların çoğunu doğumundan itibaren gasp etmiş olduğuna karar verdi vereli, memnuniyetsizliği yaşam biçimi haline getirmişti.
…Ve mürekkebi hala ıslaktı. Hepsi de küçük harflerle yazılmış dört sözcükten ibaretti: yitik oğlan yitik kız…
… Kentin, karanlık verandalı ve iki katlı evleriyle, eğri büğrü küçücük avluları ve dar sokaklarıyla, dizi dizi ve çirkin içki dükkanları, aşevleri ve ucuz elbise satıcılarıyla, bir zamanlar Pigtown diye bilinen eski ve pasaklı semti o neşeli, küçük Nancy Underhill’e uzanmış ve canını mı almıştı? O dünyadan çıkıp gelen bir şahıs mı öldürmüştü onu?
… Orada, Sukunet Salonu’nda, Nancy Underhill’in ölümlü bedeni, kapağının üst yarısı bir taksi kapısı gibi açılmış bronz bir tabutun içinde yatmaktaydı. Tabutun yumuşak ve düğmeli iç döşemesi krem rengindeydi; Nancy Underhill’in huzurlu yüzü ve göğsünde kavuşturulmuş elleri hiç de gerçekçi olmayan bir pembeye boyanıp pudralanmıştı.
… Mark her ne görecekse buna karşı cesaretini topladı, mutfağa girdi ve banyoya baktı. Kapı yarı aralıktı. Kapıyla pervazı arasındaki aralıktan annesinin düşey bir kesitini görebiliyordu. Beyaz geceliği içinde küvetin kenarına oturmuştu ve yüzünde sanki biraz da korkuyla karışık bir şaşkınlık vardı. Bir karabasandan uyanıp, gördüklerinden hiç birinin aslında gerçek olmadığını henüz idrak edememiş birisinin yüz ifadesiydi bu. “Anne” dedi.
… Annesi hiç de iyi değildi, esaslı bir sarsıntının etkisinden henüz çıkıyordu. Daha az önce, yırtık giysiler içindeki beş ya da altı yaşlarında bir kız çocuğu, ürpertecek kadar belirgin bir hologram gibi karşısında maddeleşmiş, sanki vücut bulmuştu.
…Philip gülümsemeye çalıştı, sonuç korkunç bir başarısızlıktı. “Birkaç yıl öncesinden kalma uyku haplarım var. O sabah benim işe gitmemden sonra Nancy hapların çoğunu içmiş… Aşağı yukarı yirmi tane… Sonra kendisine bir küvet dolusu sıcak su hazırlamış. Kafasına bir naylon çorap geçirip boynundan bağlamış. Bunun da ardından küvete girmiş, bir bıçak almış ve her iki bileğini de doğramış. Hem de bazı mızmız sahtekarlar gibi enlemesine değil, boylamasına. Ciddi kadınmış, en azından bunu itiraf etmeliyim.
… Eve dönüş yolunda, Spring Street’ten geçtiğinde, o gizemli yitik oğlan yitik kız’ı görmek için eğilerek baktı, ama slogan sanki taze mürekkep betonun gözeneklerinden soğurulmuşçasına ortadan yok olmuştu. İmkansız diye düşündü, yanlış köşede olmalıyım.”
… Bir ya da iki saniye süreyle tam bir tek edilmişliği düşündüren bir boşluk ve ihmal hissine kapıldı. Solundaki duvarda çadır-odaya açılması muhtemel, kapalı bir kapı vardı. Sonra, camı kırdığında üzerine sinen neyin nesiyse bir kabus gibi çöktü tepesine. Görüşü bulandı. Nefes almakta güçlük çektiğini fark etti. Umutsuzluk ve acı pis kokulu bir bulut gibi sardı onu. Midesi, bağırsakları buruluyordu. Neye tutulmuştu böyle? Tiksintiyle kendini kaybedip bir çığlık attı. Kendi sesini bile zar zor duyabiliyordu. Ellerinden biri arka kapıya çarptığında hızla o yöne döndü. Kapı sanki canlanmışçasına çarptı, göğsüne ve dirseğine. Üzerine kirli, kokmuş gazlı bezler, örümcek ağları gibi kat kat iniyorlardı sanki. Sağ eli kapı tokmağını kutsanmışçasına buldu. Kendini dışarı attı ve kapıyı ardından çarparak kapattı. Görünmez ağlar ve lifler onu peşi sıra kovaladılar. Gözlerini sildiğinde ellerinin görüntüsü –titrek ve öylesine soluk!- yine görebildiğini anlattı ona.

Açık Gazete Okuyucularına!

Seyrek aralıklarla sizlere seslendiğim geçici bir dönemden sonra, Açık Gazete ekran sayfalarından taze bir Merhaba! İçimdeki sese kulak veren kalemim, kağıdıma ruhumdan geçerek iz bırakan kitapların harften konfetilerini yağdırmaya karar verdi.
“Korku – gerilim – polisiye ve fantastik kurgu” dallarından meyveler koparacağım “Kitap Ağacı”ndan harflere yükleyeceğim lezzetler; kimi zaman dilinizi burkacak, kimi zaman zihninizde acı bir tat bırakacak bazen de tüm benliğinizi korkuya bulayacak! İsteyeceğiniz tek şey; söz ettiğim kitabı okumak olacak! Siyah, simsiyah bir kitap okumak…
Dostlukla…

D.Neşe Binark
[email protected]
___________________________

Yitik Oğlan Yitik Kız
Peter Straub
Çeviren: Sönmez Güven
İthaki Yayınları
İstanbul, 2005
351 sayfa

1630840cookie-checkSiyah Kitap / Korkunun dibine vurmak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.