Siyasete yeni yüz…

“Eskilere rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı” sözü siyaset sahnesinin değişmez tanımıdır nedense.

Sahne değişir, yüzler değişmez.

Sahnede eğer yeni bir kişi, yeni bir yüz rol almışsa ve arkasında güçlü bir destek varsa iktidara gelmekte güçlük çekmez.

Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ve en son Erdoğan gibi.

Bizde nedense eski politikacılar sahneden isteksiz çekilirler. Çekilseler de ellerini siyasetin içine sık sık sokarlar. (Demirel gibi..)

Kimileri vardır, seçimlerde en çok oyu alır ama tek başına iktidarı ele geçirecek orana ulaşamadığı için sahneden çekilmemekte direnir (Rahmetli Ecevit, şimdi de eşi Rahşan hanım gibi)

Kimileri vardır, hep ikinci kalmayı, hatta her daim “emanetci“ olmayı tercih eder. (Hüsamettin Cindoruk gibi)

Aslında eski politikacılar önemlidir.

Deneyimleri vardır.

Devleti öğrenmeye çalışmışlardır. Gerçi hiç öğrenemeyenler olduğu gibi, öğrenmeye çalışanlara da vesayet rejimi izin vermemiştir ya, o da ayrı bir konu.

Eskiler bir anlamda “akil adam“ düzeyinde sayılırlar.

Akil adamlara akıl danışılır. Avrupa ve ABD’de eski devlet adamları ya ülkelerinde konferans verirler, ya düşüncü kuruluşlarında deneyimlerini anlatırlar.Ya da dünya turuna çıkıp paralı konuşmalar yaparlar hayır kurumları için.

Son gelişmelere bakınca, yeniden diriltilmeye çalışılan Demokrat Parti’nin başına Hüsamettin Cindoruk’un getirilmesi oldukça düşündürücü.

İki defa Demirel için“emanetcilik“ yapan Cindoruk’un bu üçüncü denemesi.

Ama bu kez Baba Demirel’in bu partinin başına geçmeye ne niyeti, ne takati var.

Cindoruk’un yaşına bakınca Demirel’den geri kalır bir yanı yok sayılır.

1924 tevellütlü Demirel’e nazaran Cindoruk genç sayılır. Cindoruk 1933 doğumlu yani 77’leri sürüyor, seksenlere az kalmış sayılır.

Eski yüzlerin yeniden sahne alması beni kuşkulandırır hep. Hele Cindoruk olursa.

Bir kaç siyasi mahfile kulağımı kabarttığımda 2011 seçimleri için DP’nin kıratına binecek yeni suvari olarak Muhtar Kent ısındırılıyormuş.

Yani Cindoruk yine “emanetci“ olarak görevini tamamlayacak. Kaderi bu galiba.

Kent muhtarın biyografisi bu partiye “cuk“ düşüyor bence.

Arkasında hem ABD, hem de Avrupa var Muhtar’ın.

Muhtar’ın biyografisine kısaca bir göz atalım:

“1941 – 1944 arasında Türkiye’nin Marsilya Başkonsolosuluğunu yaparken, birçok Yahudi’ye Türk pasaportu vererek hayatlarını kurtaran ve bu nedenle “Türk Schindler’i” olarak tanınan Necdet Kent’in oğludur. New York’ta doğmuştur. Tarsus Amerikan Kolejinin ardından, İngiltere Hull Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun olmuştur. London City Üniversitesi’nde İdari İlimler konusunda yüksek lisans yapmıştır. Askerlikten sonra, söylendiğine göre, cebinde bin dolarla ABD’ye gitmiştir ve New York’ta oturan bir amcasının evine yerleşmiştir. Gazete ilanı üzerine başvurduğu Coca-Cola’da 1979’da çalışmaya başlamıştır. Kent, 2008 Temmuz ayından itibaren dünya devi Coca-Cola’nın CEO’luğunu yapıyor”

Şimdi gelin Partiside Kent Muhtar’a şans vermeyin.

Kendisine teklif yapıldı mı? İşini bırakır mı?

Bunları bilemeyiz.

Ama Demirel’in Adalet Partisi Genel Başkanlığı koltuğuna Amerikan Morrison Firmasının Türkiye temsilciliğinden geçtiğini unutmayalım.

Tarih, hem merkez sağ parti için, hem “Amerikan menşeyli” bir başka Türk için tekerrür mü edecek acaba?

Bunu zaman gösterecek.

Muhtar Türk siyaseti için yeni bir yüz olabilir.

Bu yeni yüzün, yeni sözleri de olacaksa neden iktidara yürümesin.

Yürüsün ve bit pazarı nur yağmadığına göre, eski ve yaşlı siyasetciler artık sahneden çekilsinler…

1627020cookie-checkSiyasete yeni yüz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.