Siyaseti sevmek

Ben siyaseti hiç sevmedim. Genç yaşlarımda biraz da arkadaş rüzgarına kapılıp önce Cumhuriyet Halk Partisi gençlik kollarına yazıldım, baktım orası bana göre değil, çektim elimi. İstifa ettim mi? Etmedim. O defterleri çoktan sıçanlar yemiş olmasaydı bir yerde benim adım da okunuyor olurdu. Sıçanların yediğini ne biliyorsun diyeceksiniz. Geçmiş aradan yarım yüzyılı aşkın bir zaman parçası. O defterleri saklayacak değiller ya. “O eski defterlerde adım olmalı derken belki de bu ihtiyar siyasete dönmek istiyor” diye düşünürseniz gerçekten çok ayıp edersiniz. Benim ne işim olur siyasetle! Daha sonra kendimi solcu olarak görüp Türkiye İşçi Partisi’nin aslında olmayan ama var gibi gösterilen gençlik kollarına yazıldım. Orada da iki yıl kadar kaldım. Burada başkalarında kınadığım bir şeyi yapmaya kalkıp kişiler için o da şunu yaptı bu da şunu yaptı gibilerden görüşler öne sürmeyi elbette düşünmüyorum. Suçlanması gereken biri varsa o da siyasetin nasıl bir şey olduğunu bilmez gibi davranmış olan bendenizim.

Ne siyaset beni sevdi ne ben siyaseti sevdim. Değerli saydığım kimseler siyasete girdiğinde hep bana bir kötülük yapılmışçasına tedirgin olmuşumdur. Sokrates o şiir dolu Savunma’sında “Siyaset işlerine karışmaktan sakının” der. Yanlış anlaşılmasın, siyaseti hor görüyor değilim, ancak benim gibi eğilip bükülmeyi sevmeyenlerin siyasete bir yararı olmayacağı hatta zarar vereceği inancındayım. Siyasette doğru bildiğinizi değil doğru diye bilmeniz gerekeni savunacaksınız. Bunu aklı başında siyaset adamları da kabul ederler. Örneğin Bismarck 1863’de Prusya Senyörler Meclisi’nde konuşurken açık açık siyasetin kesin bir bilim olmadığını söylemiştir. Siyaset de dinbilim de doğruların arandığı değil bir takım kalıpların benimsendiği alanlardır. Siyasette herkes söz sahibidir, siyaset uzmanlık gerektirmez. Her kültür düzeyinden insanlar orada iş görürler. Siyasette yalnızca ilişkilerin bir anlamı vardır. Bu kalıplanmışlık zorunludur biraz da. Her kişi siyasette kendi bilinç düzeyine göre düşünce üretecek ve eylemde bulunacak olsa ortalık yangın yerine döner.

Adamın biri çok zaman önce “Siz siyasetle ilgilenmeseniz de siyaset sizinle ilgilenir” gibilerden bir söz söylemiş. Siyaset yüzünden başı derde girsin istemeyenler kıyısından köşesinden de olsa siyasete girmeliler. Toplumda siyasal anlamda yeriniz belli değilse yandınız demektir. Kendini ne sanıyorsun da birader bütün bir toplumun insanlarına apayrı bir yerde durmak saygısızlığını gösteriyorsun. Gerçekte tek kalmak güzel şeydir. Kavgasız gürültüsüz yaşamak istiyorsanız bir başınıza kalın. Sokrates’in de dediği gibi, çekişebilmek için iki kişi zorunludur. Zaten hepimiz Köroğlu’yla (eksik etek ya da kaşık düşmanı anlamında) çekişmek gibi bir zorunluluğu yaşamaktayız. Erdemli kişi her koşulda susmayı bilir görüşü her zaman sonuna kadar sürdürülebilir bir görüş değildir. Ancak karı koca arasında çekişme daha çok bir spor etkinliği olarak düşünülmelidir. Ben o sporu otuz beş yıl başarıyla yaptım.

Siyasette öyle mi ya? Siz bir söylersiniz karşıdaki iki söyler. Karşıdakine siz iki giydirirsiniz o size dört giydirir. Bir de işi iyiden iyiye ahlak bozukluğuna kadar götürmüş olanlar vardır, bunlar her türlü yalanla dolanla insanları birbirine düşürerek siyasette ayakta kalmak ve en güzel yerleri tutmak isterler. Nitelik açısından sıkıntılı ortamlarda siyaset iyiden iyiye kırıcı yıkıcı hatta öldürücü olabilir. Bazen de kişi bu işi beceremeyecekken becerebileceğini sanır, başını boş yere derde sokar. Her nitelikli kişi nitelikli siyaset adamı olur gibilerden bir yasa yok ki. Çok kötü şarapların bazıları çok iyi üzümlerden yapılmıştır. Siyaset alanında bir süre başa güreşmiş pekçok insanın bir zaman sonra adı anılmaz duruma geldiğini çok görmüşüzdür. Bu da belki büyük ölçüde yanlış ata oynamak dediğimiz şeyle yani bir çeşit öngörüsüzlükle ilgilidir.

Hırslar öfkeler kızgınlıklar kinler siyasette insana kötülük yapma arzusu verebilir. İntikam duygusu siyaset alanının pek alışık olduğu bir duygudur. Megara’lı Theogonis’in dediği gibi “Kötülük kolaydır, iyilik çabayı gerektirir.” Siyaset alanı iyiliklerin uzun uzun tasarlandığı ve yaşama geçirildiği bir alan olmaktan çok bir ayak kaydırma alanıdır. Ne yapıp yapıp alta düşmeyeceksiniz. Bunun için gözünü dört açmak yetmez, bunun için kişinin destekçileri olmalıdır. Genel anlayış şöyledir: bugün sen beni bağsız koşulsuz destekle yarın da ben seni bağsız koşulsuz desteklerim. Bu formül elbette iyi olanları desteklemek ve kötü olanlara karşı çıkmak gibi bir anlam taşımaz. Bu yüzden siyasete girenlerin değerler dizgesinde değişiklik yapmaktan çekinmeyen insanlar olmaları beklenir. Canım efendim, sorun bir topluma ve giderek bütün bir insanlığa hizmet etmek değil mi? Onu her koşulda yapabilmeli insan.

644010cookie-checkSiyaseti sevmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.