Herhangi bir geliri olmadığından, yemek ihtiyacını da komşular karşılardı. Bu yaşlı kadının bir tuhaf adeti vardı. Şöyle ki; kendisine akşam getirilen taze ekmeği yemezdi. Yazık olmasın diye, bir gün önceden kalan ekmeği yer, tazesini yarına bırakırdı. Dolayısıyla taze ekmek yarına kalır ve yine bayatlardı. Böylece, hayatında hiç taze ekmek yemediği söylenirdi. Halbuki, herhangi bir akşam, getirilen taze ekmeği yerse, diğer günler hep taze ekmek yeme imkanı olacaktı .
Bu kadının neden böyle yaptığı, hiçbir zaman anlaşılamadı .
Bu hikaye, nerden mi aklıma geldi?
İnsanlık tarihi boyunca her insanın, hatta her toplumun kendi doğruları olmuştur. Söz konusu toplumların, bunları da bir müddet saklamalarını doğal karşılamak mümkündür. Ancak, daha sonra ilmî doğruları görünce, bu sözde doğruları muhafaza etmek ne kadar doğru olur?
İnsan ya da toplumların kendi dogmalarında ısrar etmelerinin, gelişme ve ilerlemeye en büyük engel teşkil ettiğini, artık dünya âlem biliyor.
Buna rağmen, bazı toplumlar, bu konuda neden ısrarcıdır ve değişime karşı neden bu kadar çekingendir?
Toplumlar, kendi yanlışlarını neden bazen göremezler? Niçin, ısrarla onların halen doğru olduğu kabul edilir ve hatta onlarla iftihar (!) bile edilir? Anlayana aşk olsun.
Doğrularla kucaklaşmak neden yanlış veya zor gelebiliyor?
Dogmalarımızı bu kadar çok önemsememizin sebebini izah edebiliyor muyuz?
Şu dahi sorulabilir; bu konuda insanlar ya da toplumlar ne kadar samimidir?
Basit bir moda adına, sürekli kendimizi değiştirmeye çalışmıyor muyuz?
Çağa ayak uyduralım diye ne kadar şeyimizi değiştirdiğimizi hepimiz iyi biliyoruz .
Sadece dış görünüşümüz için gösterdiğimiz birçok titizliği ve gayreti, düşünsel manada ihmal etmemizin sebebi ne ola ki?
Çağdışı ve gayri ilmî ideolojilere yahut vehim (vesvese) kaynaklı sözde felsefi bağnazlıklara saplantılar neden?
Size bir şey fısıldayayım mı?
Başkalarının toplayacağından (!) korkmazsa, bazılarının sokağa atacak çok şeyleri var …
Ohh, söyledim işte…