Son 60 yılın gizli tarihi

Bugün yaşadığımız pek çok sorunu algılayabilmek için Türkiye Cumhuriyetinin son 50 yılına bakmak gerekir. Zira İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra oluşan iki kutuplu dünya düzeninde, Türkiye’nin siyasi duruşu ve yapılanması bugüne kadar etkilerini sürdüren bir dönemim başlangıcı olmuştur.


Nazi Almanya’sı ve İtalya’nın yenilgisiyle sonuçlanan İkinci Dünya Savaşı, ABD’nin Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atom bombası atmasıyla son buldu ama, kitlesel katliama neden olan bu bombalar, bu kez de dünya üzerinde iki kutuplu bir düzeni başlattı. Bu dönem tarih sayfalarında Soğuk Savaş olarak yer aldı.


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın doğusundaki ülkeler Sovyetler Birliği’nin kontrolü altına girdi. Batı Avrupa’da ise komünist partiler etkin olmaya, bazılarında ise yönetime gelmeye başladı.


Sovyetler Birliği’nin güçlenmesi ve Avrupa’nın oraya yakınlaşması ABD’yi tedirgin ediyordu. Komünizm artık ABD’nin en önemli düşmanı olmuştu.


ABD, komünizmin Avrupa’da daha fazla güçlenmesi ve yok olması için politikalar üretmeye başladı. İşte bu noktada Sovyetler Birliği’ne sınır olan Türkiye’nin önemi ortaya çıktı. Türkiye, Sovyetler Birliği ile Avrupa ve dolayısıyla ABD arasında tampon bölge olarak seçildi. Sovyetlerden gelecek tehlikeler Türkiye’de geri püskürtülmeli, Sovyet tehlikesinin daha ileri yayılması engellenmeliydi. Bu amaçla ABD’de Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ve Merkezi istihbarat Ajansı (CIA) oluşturuldu.


ABD bu savaşın Ortadoğu’da geçeceğini biliyordu ve Ortadoğu’daki düzenin sağlanması için de Türkiye ve Yunanistan’ın ayakta durması ve komünizmden uzak kalması gerekiyordu.


Soğuk Savaş’ın başlamasıyla ABD, Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardım yapmaya başladı. Çünkü Sovyetler Birliği’nin karşısında güçlü bir Türkiye bulunmalıydı.


ABD, benzer yardımları Yunanistan’a da yaptı. Yunanistan’a Türkiye’ye yapılandan dört kat daha fazla yardım yapıldı. Çünkü Yunanistan’da, Türkiye’de kendini ciddi bir tehlike olarak hissettirmeyen komünist hareket daha yaygındı.


Bu yüzden, Yunan ordusuna gerilla taktikleri öğretecek askeri danışmanlar gönderildi. ABD’nin müdahalesiyle Yunanistan’daki komünizm tehlikesi geri püskürtüldü.


Türkiye’de, komünizm tehlikesinin ciddi bir boyutta olmaması nedeniyle,  Yunanistan’dakinin tam tersi bir yöntem izlendi. ABD, Türk subayları eğitmek için Türkiye’ye danışman askerler göndermek yerine, Türk subaylarını kendi kamplarına götürüp eğitmeyi tercih etti.


Özel harp eğitimi almak için ilk kez 16 kişilik bir ekip 1948 yılında ABD’ye gönderildi. Bu ekip içinde Daniş Karabelen, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Fikret Ateşdağlı, Refik Tulga, Turgut Sunalp ve Alpaslan Türkeş gibi isimler bulunuyordu. Bu subaylardan bazıları Kore Savaşı’na da gönderildi. Böylece ABD’de öğrendikleri özel harp tekniklerini, Kore Savaşı’nda uygulama fırsatı bulmuş oldular.


Kore savaşı bittiğinde NATO bünyesi içindeki ülkelerde çoktan gizli ordular kurulmuştu bile. Bu gizli ordular CIA ve İngilizlerin haber alma örgütü M16 tarafından kurulmuştu. Amaçları, olası Sovyet işgalinde gerilla savaşı yapacak askerler yetiştirmekti ve varlıkları sır gibi saklanıyordu.


Kore’ye asker gönderip, ABD’nin yanında yer alan Türkiye, 1951 yılında NATO’ya kabul edildi. NATO’ya üye olan her ülkenin yaptığı gibi, ek protokole imza atan Türkiye, Sovyetler Birliği’nden gelecek işgale karşı koyacak ve ülke içindeki komünist hareketlerle mücadele edecek gizli ordunun kurulmasını da kabul etmiş oldu.


NATO şemsiyesi altında oluşturulan Özel Harp Dairesi, 27 Eylül 1952 de Seferberlik Tetkik Kurumu olarak kuruldu. Dairenin başkanlığına Albay Daniş Karabelen getirildi.


ABD’nin finansmanı ve teçhizatıyla kurulan Özel Harp Dairesi iki ana unsur üzerinde şekillendirildi. Birinci unsur gayri nizami harp ve özel harp eğitimi alan profesyonel askerlerden oluşuyordu. İkinci unsur ise olası Sovyet işgali ve komünizm tehlikesinde,  bu askerlerle birlikte direnişi örgütleyecek sivillerden oluşuyordu. Bu siviller kendileri için “vatansever” adını kullanıyorlardı.


Artık Türkiye’de ABD’nin finansörlüğünde işgal durumunda cephe gerisinde gerilla teknikleriyle savaşacak ve ülkedeki komünist hareketlerle mücadele edecek asker ve sivillerden oluşan gizli bir ordu kurulmuştu. Doğal olarak bu gizli ordunun operasyonları da gizliydi.


Hızlı bir şekilde özel harp eğitimli askerler yetiştirildi. Bu yüzden İzmir Menteş’de bir kamp, daha sonra da Eğridir Dağ Komando Okulu kuruldu. Bu da yetersiz kalınca Çankırı Gerilla Okulu açıldı. Bu okullarda, daha sonra bordo bereliler adını alacak seçkin özel harpçiler yetiştirildi.


Yetişmiş bu askerilerin pratik yapmaları için uygun bir zemin aranıyordu. Çok geçmeden bu da bulundu. Yunanistan’ın Kıbrıs sorununu uluslararası platforma taşıma isteği, Türkiye’nin ve o yıllardaki Adnan Menderes hükümetinin gündeminin dışında kalamazdı, kalmadı da… Böylece Türkiye’nin gündemine Kıbrıs girmiş oldu. Kıbrıs, aynı zamanda özel harpçilerin pratik yapma alanı da oldu. Özel Harp Dairesi Kıbrıs’ta kendisi gibi gizli bir örgüt kurdu. Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Özel Harp Dairesi’nin Kıbrıs ayağı olarak çalıştı. Yunanistan’da ise bu işi NATO’nun kurduğu gizli ordu olan “Koyun Postu” organize ediyordu.


6 – 7 Eylül olaylarında, 1960 darbesinde, 1971 muhtırasında, 12 Eylül’de,  Ziverbey köşkündeki işkenceli sorgularda, yapımı 23 yıl süren Taksim meydanındaki AKM’nin yakılması gibi sabotaj eylemlerinde, Kızıldere katliamında, 1976’daki 1 Mayıs vahşetinde, 1977’deki İzmir Çiğli Havalimanında Ecevit’e yapılan suikastte, Abdi İpekçi cinayeti gibi pek çok faili meçhul cinayette ve başlarını Abdullah Çatlı’nın çektiği 50’ye yakın kişiden oluşan “vurucu güç” adlı ekibin yaptığı eylemlerde Özel Harp Dairesi’nin adı geçti.


Sovyetler Birliği tehlikesi ortadan kalktıktan sonra batı ülkelerindeki gizli örgütler deşifre oldu ve kapatıldı. Türkiye’de ise Özel Harp Dairesi, PKK’ya karşı aktif bir şekilde kullanıldığı için kapatılmadı ama, dairenin yapısında değişikliklere gidilmesine karar verildi. Böylece Özel Harp Dairesi’nin adı 1991 Eylül’ünde Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak değiştirildi.


Buraya kadar yazdıklarım artık gizli bilgiler değil. Tüm bunlar gazeteci Ecevit Kılıç’ın Güncel Yayınlardan çıkan “Özel Harp Dairesi” adlı kitabında detaylarıyla var. Bugüne kadar konu hakkında pek çok şey yazıldı, pek çok kitap yayınlandı. Belli ki bu yayınların arkası gelecek.


Ecevit Kılıç’ın kitabı emekli Oramiral Kemal Kayacan’ın evinde öldürülüşüyle başlıyor:


“Kemal Kayacan hiçbir örgütün, hele de sol bir örgütün hedefinde olabilecek bir kişi değildi. Yoksa 1955 yılında Pentagon’da deniz ataşesi olarak görevli olduğu dönemde varlığını öğrendiği, 12 Mart 1971 darbesinin ardından ve Kıbrıs Harekatı sırasında daha çok bilgi sahibi olduğu gizli ordu hakkında bildiklerini yazmasını engellemek için mi öldürmüşlerdi?”


Ecevit Kılıç’ın bu sorusu ve saptaması akıllara sol örgütlerin Özle Harp Dairesi’yle ilişkisinin olup olmadığını getiriyor.


Kitap Türkiye’nin son 60 yıllık bilinen tarihini değil, gizli tarihini anlatıyor. O günlerde gizli olan, bugün ise yavaş yavaş açıklanan bu bilgiler sayesinde bazı gerçekler gün ışığına çıkıyor.


Bize düşen bu bilgiler sayesinde geçmişi ve günümüzü iyice değerlendirmek olmalı. Eğer olaylara tek başına bakmaz ve aralarında bağlantılar kurabilirsek, hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli kalamayacaktır.

669250cookie-checkSon 60 yılın gizli tarihi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.