Soner Yalçın emniyete seslendi

Soner Yalçın, Silivri Cezaevi’nde 682 gün kaldı. Tutuklandığımız an beraberdik. Daha birkaç dakikalık tutukluyken rollerimizi Soner Yalçın ve Barış Pehlivan’la şöyle paylaşmıştık “Ben Nazım Hikmet, sen Orhan Kemal, sen de İbrahim Balaban olacaksın. Hapishaneyi okula çevireceğiz.” Öyle de oldu. Hapishanede yazmaya, mücadele etmeye devam ettik. İşte 2 yıl önce birlikte Silivri’ye gittiğimiz Soner Yalçın’la 2 yıl sonra evinde buluştuk. Bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz.

İki yıl içerde kaldınız. Sizinle birlikte birçok gazeteci tutuklandı. Dışardaki gazetecilerse korktu. Operasyon amacına ulaştı mı?

Oda Tv operasyonu iki anlamda da başarıya ulaşmadı. Bir, sandılar ki bizi içeri atınca Oda Tv susacak biz ya kalemimizi eğeceğiz ya da kalemimizi kıracağız. Sandılar ki birileri gibi ‘Okyanus Ötesi’ne sığınacağız. Bu anlamda başarıya ulaşamadılar. Dünden daha kararlıyız. Bu süreç gerçeği yazma irademizi çelikleştirdi. Biz hakikate aşkla bağlıyız. Bu tertip bu aşkı yok etmediği gibi daha da güçlendirdi.

İkincisi, tertibi yapanlar Ergenekon davalarının ne kadar delillerden yoksun olduğunu böyle bir örgütün bulunmadığını da beceriksizlikleriyle ortaya çıkardı. Oda Tv davasından sonra ‘Ergenekon’a inanan insan sayısında çok büyük azalma oldu. Avrupa’nın da Amerika’nın da devletler bazında değil ama siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar bazında tavrı değişti. Bu oyun bozuldu.

HANEFİ AVCI NE DEDİ?

İçeri girerken aleyhinizde çok söz söylendi. Dışarı çıkışına çok sevinen oldu. Bu değişimi neye borçlusunuz?

Bu operasyon başladığında Başbakan Erdoğan da dahil olmak üzere ‘Bu davanın altından neler çıkacak neler’ dediler. Parantez açarak söylüyorum, bu bilgiyi Başbakan’a getiren kimse ofisine böceği koyan odur! İnsanlar acaba ‘ne var?’diye beklenti içine sokuldu. Hanefi Avcı da son duruşmadan dönerken şunları söyledi: “Oda Tv operasyonu olduğunda ben şöyle düşündüm. Bu kadar operasyon yapılıyorsa bir şey vardır. Sonra iddianame çıktı, ek klasörler geldi. Bilirkişi raporlarına da bakınca dedim ki ‘ya ne kadar iyi gazetecilik ne kadar tertemiz gazetecilik yapmışlar’. İnsanları karalamak için yapılmış bir tek haber görmedim. Maillerinizde, konuşmalarınızda sadece gerçeği yazmak için didinen bir avuç gazeteci gördüm.”

-Somut iddiaları neydi?

Şimdi bizi itibarsızlaştırmak için özel olarak görevlendirilmiş hakikat karalayıcıları bizle ilgili iddialarında bir tek somut olgu gösteremiyorlar. Sadece şöyle yaptılar böyle yaptılar, Soner Yalçın şöyle bir adam böyle bir adam. Yahu bu adam 12 kitap yazmış, bir tane kitabını açın şurada şunu yazmış diye bir tek cümle gösterin. Kitabını Hrant Dink’e ithaf etmiş adamı Ermeni düşmanı yaptılar, Musa Anter Gazetecilik Ödülü’nü almış Soner Yalçın’ı Kürt düşmanı yaptılar. Ben bunları söylerken utanıyorum. İnsan yaptığı şeydir. Açarsın bakarsın yaptığı şeye. Herkes safını Türkiye’de gerçeğe bakarak konumlandıracak.

MİT VE EMNİYET’E ÇAĞRI

-Size bunu yapanlarla hesaplaşacağınızı söylediniz. Nasıl hesaplaşacaksınız?

Ben gazetecilik hayatım boyunca ölüm tehditleri alarak bu karanlık yapıları yazdım. JİTEM’i Yeşil’i faili meçhul cinayetleri yazdım. Daha Susurluk kazası olmadan bu çetenin Kürtler’i nasıl katlettiğini yazdım. Şimdi ben bana yapılan bu tertibi yazmayacak mıyım? Yazacağım. Sadece ben yazmayacağım. Oda Tv davasındaki tüm arkadaşlarımızın nefesleri bu tertipçilerin ensesinde olacak hep. Duruşmada da söyledim. Bu sadece Oda Tv’deki gazetecileri ilgilendirmiyor. Bütün meslektaşlarımızı da ilgilendiriyor. Eğer biz bu tertibi ortaya çıkarmazsak yarın herkese yapılır. Eğer MİT cezaevinde yaşamını kaybeden Kozinoğlu’na yapılan o tertibi ortaya çıkarmazsa yazıklar olsun onlara! Eğer Türk Polis Teşkilatı, Emniyet Müdürleri Hanefi Avcı’ya yapılan bu tertibi ortaya çıkarmazsa yuh olsun onlara!

Neyi affetmiyor?

… Benim en büyük değişikliğim oğlum. Ben oğlumu bebek olarak bıraktım. Genç olarak buldum. Bunu da ilk olarak verdiği röportajda gördüm. Biz Aren’le ayda 45 dakika görüştük. O da zaten öpmekten koklamaktan öteye geçmedi. Sevgili Barış, ben bana yapılanı insani olarak affedebilirim. Ama oğlumun, çocuklarımızın gözlerindeki ışığı söndürdüler. Aileleri paramparça ettiler. Çocuklarımız çocukluklarını yaşayamadan büyüdüler. İşte ben bunu affedemem.

KÖR TESTEREYLE BİÇİLEN İNSANLAR!

… Yorgunum. Uykusuzum. Ama asıl yorgunluğum yetmiş beş yaşında bir bilim insanı Profesör Yalçın Küçük nasıl zindanda tutulur? Adam hayatı boyunca araştırmaktan, teori yazmaktan, kitap çıkarmaktan başka ne yaptı! Neden hep olağanüstü dönemlerde Yalçın Küçükler Doğu Perinçekler içeri alınıyor. 12 Mart’ta içeri alınıyorlar, 12 Eylül’de, aralarda içeri alınıyorlar. Şimdi yine içerdeler. Son 50-60 yılda bu ceberrrut devlet fedakar, idealist insanlarını kör testere ile hep biçti. Bugün Türkiye’nin düşünce ikliminin çölleşmesinin sebebi budur. Bu vasatlığın, bu sıradanlığın, bu bayalığın sebebi bu aydın kıyımıdır işte. Ve hala da bunu yapıyorlar. Yani iyisi ve kötüsüyle bu ülke bizim hepimizin. Tek farkımız biri ısrarla zihniyet, düşünce katliamına devam ediyor. Biz ise bin fikir yarışsın bin çiçek açsın felsefesine sahibiz. İleri demokrasi lafla olmaz. Yalçın Küçükler, Doğu Perinçekler, Balbaylar, Fatih Hilmioğulları korunarak olur. Burukluğum bu yüzden. (BARIŞ TERKOĞLU / YURT GAZETESİ)

1368820cookie-checkSoner Yalçın emniyete seslendi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.