Sorunları çözmede arayışlar (II)

İSMAİL BAYER – Hükümet tarafından TBMM’ne sevkedilen, “İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı” ile çalışma yaşamında ki uyuşmazlıkları çözümleme de, yargı yoluna başvurmadan önce, arabuluculuk sistemi getiriliyor. Yargı’nın yükünün azaltılmasının amaçlandığı belirtilmesine karşın, sisteme yoğun eleştiriler yapılıyor.
Galatasaray Üniversitesi ile İstanbul Barosu’nun ortaklaşa, İstanbul’da geçtiğmiz hafta düzenlenlediği toplantıda, yeni tasarı ile ilgili olarak, çok iyi oldu diyen, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar’dan başka, bu değerlendirmeyi yapan yoktu.
Toplantının programı ve konuşmacıları, aylar öncesinden belirlenmişti. İlginç bir tesadüf, toplantı öncesi, 25 Mayıs 2017 günü taslak, Hükümet Tasarısı olarak TBMM’ne sevkedilmişti. Ve Komisyonda görüşülmeğe başlanacağı belirtilmişti. Biz yazımızı hazırlarken de, TBMM’nde Komisyon da görüşülmeğe başlandı.
Önceki yazı da, bu konuda sunulan tebliğlerde ki görüşler sonrası, tasarıya yoğun eleştiriler yapıldığını belirtmiştik. Bıraktığımız yerden devam ediyoruz.
Arabuluculuk sisteminin, tarafların kendi istekleri ile olması halinde yararlı olabileceği görüşünde birleşme sağlanmak da, ancak arabuluculuğun,”zorunlu” olmasına karşı eleştiriler yapılmıştır.  Adının da, “zorunlu arabuluculuk” olmasının bile, sistem ile çeliştiği belirtilmiştir. Katılanların büyük çoğunluğunun hukukçu ve avukat olmasına karşı, (avukatların dışında arabulucu da olamıyacağı düzenlendiğinden) eleştirilerde ki yoğunluk şaşırtıcı gelebilir.
Sistem, Mahkemeye gitmeden anlaşma nasıl olacak. Yasal haklardan fedakarlık edilerek mi anlaşma sağlanacak. Sen bu hakkını uzun zaman sonra alacağına, şimdi biraz eksiğini al ve uyuşmazlık bitsine tanık olmak ve hatta yönlendirmek, nasıl bir arabuluculuğu getiriyor.
İş mahkemelerinin çoğaltılması, konu ile ilgili hakim atamalarının yapılması yolu yerine, getirilmek istenen sistemin, adaletin gerçekleşmesini engellediği eleştirisi de yapıldı.
Özellikle, ikinci günün sonun da, Prof.Dr.Ali Güzel’in yaptığı yoğun eleştirilerin, yanıt bulduğunu söylemek zor.
TBMM’nde Komisyonda görüşülmeğe başlanan Tasarı’nın, ay sonuna kadar çıkacağının belirtilmiş olması, bazı değişiklikler olsa da sistemin çok tartışılacağını gösteriyor.
“Zorunlu Arabuluculuk” düzenlemesinin, süre gelen eleştiriler çerçevesinde, yasanın yürürlüğe girmesi ile yeni bir boyut kazanarak, bekleneni vereceği konusunda da, kuşkular olduğunu belirtelim.
“İş ve Sosyal Güvenlik Hukukuna İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2017 Yılı Toplantısı”nın, ikinci günü bir diğer yeni sistem arayışında, “bilirkişilik” ile ilgili yapılan yasal değişikliğin, uygulama süreci de değerlendirildi.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı’nın oturum başkanlığında, Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanı İzzet Başara sunum yaptı. “6754 Sayılı Bilirkişilik Kanunu İle Oluşturulan Kurumsal Yapı ve Getirilen Yenilikler”i aktardı.
İş Mahkemeleri’nin seçtiği bazı bilirkişilerin, aldıkları dosya sayısı ve içerikleri konusunda ki, olumsuzluklara ilişkin yaptığı açıklamalar, sistemde ki yanlışlıkları sergileme bakımından, son derece çarpıcı örneklerdi.
Yeni yasa ile getirilen düzenlemelere ilişkin, yeni yönetmeliğin tamamlanmak üzere olduğu ve yürürlüğe gireceği açıklaması, sunum yapan bürokratın uslübü çerçevesinde, “arabuluculuk” konusunda ki kadar yoğun eleştirilere neden olmadı. Ancak, hakimin görevi ve her konuyu bilirkişiye havale ederek, bilirkişi raporunun adeta karar olması eleştirileri yapıldı.
Aynı oturum da, Doç.Dr.Mahmut Kabakçı’nın, “İş Yargılamasında Bilirkişilik” sunumunu izleyemedik. Toplantının, kitap haline gelmesi ile bu  tebliğle de, konuya değişik açıdan bir bakış ve değerlendirme olacağından, önemli bir belge niteliğini de taşıyacaktır.
İkinci gün öğleden sonra, dördüncü ve son oturum da ise, İş Mahkemeleri Kanunu ile İş Kanunu’nda yapılan değişiklikler ele alındı.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş’ın oturum başkanlığında, Doç.Dr.Muhittin Astarlı, “4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Öneren Yasa Taslağının Maddi Hukuka Etkileri” başlıklı sunumunu yaptı.
İş Mahkemeleri Kanunu’nda değişlik yapılırken, 4857 sayılı İş Kanunu’nda da değişiklik yapılıyor ve “İş Güvencesi” konusu, adeta bir başka mecraya  taşınıyor.
“İş Güvencesi”ne ilişkin, 158 sayılı ILO sözleşmesinin onaylanmasının gündeme getirildiği, 90’lı yılların başından bu güne, çeyrek asırı geçen bir durum değerlendirilmesi yapılırsa, sağlanan haklardan geriye gidiş olduğunu söyleyebiliriz.
Yasa değişikliği ile getirilmek istenen yeni sistemle, iş güvencesi konusunda, onayladığımız 158 sayılı ILO Sözleşmesi ile getirilen düzenlemelere aykırılığının iddia edilebileceği açıklıkla görülmektedir.
TBMM görüşmeleri sürecinde, bu yasa tasarısı ile getirilmek istenen, iş güvencesine ilişkin düzenlemenin de, çok tartışmalara neden olabileceğini söyleyebiliriz.
Bir şaşırtıcı yön ise, bu düzenlemeler TBMM’nin gündemine gelmesine karşın, işçi sendika ve konfederasyonlarında ki suskunluk ve sessizlek de dikkat çekmektedir. İş güvencesi konusun da, bu denli sessiz kalınması gerçekten şaşırtıcıdır.
Acaba şunu söyleyebilirmiyiz? Çalışma ilişkileri yeniden dizayn edilmek isteniyor. Sendikalar’dan buna destek olmamakla birlikde, sessiz kalınması, düzenlemenin ay sonuna kadar yasalaşacağı izlenimini edindiriyor.
Yeni, “Bilirkişilik” sistemi, getirilmek istenen uyuşmazlıklarda “Zorunlu Arabuluculuk”, iş yargılamasında yeni yapılanma, “İş Güvencesi”nde getirilmiş olan hakların geri alınması süreci, en yetkililerin çalışma yaşamına ilişkin bakış açılarını belgeleyen açıklamalar. Bunları birleştirdiğimiz de, farklı bir yapılanma ile karşı karşıyayız.
2017’ye gelirken ve 2017’nin ilk altı ayını kapatırken, çalışanlar açısından ne haklar getirildi, yada sorunlarının giderilmesi konusunda neler yapıldı, sorularına olumlu yanıt vermek zor gözüküyor.
Bakalım daha da neler göreceğiz.
2097470cookie-checkSorunları çözmede arayışlar (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.