Sosyal Güvenlik Sistemi. Bağ-Kur’lu var mı?

İSMAİL BAYER –  Biliyorsunuz on yılı aştı, Büyük reklamlardan sonra, “Sosyal Güvenlik Reformu” yaptık. Ve Sosyal Güvenlik Sistemi’nde ki, tıkanmayı giderdik. Haberiniz var değil mi. Bu reform sonrasında da, (A)’lı, (B)’li ya da (C)’li olduk. Siz hangisindensiniz. Bağ-Kur’lu var mı?
90’lı yılların ikinci yarısına doğru, çok duyduk, “sigorta batıyor” tanımlamasını. Yani, Sosyal Siortalar Kurumu ile ilgili gün geçmiyordu ki, haberlerde bu tür yayınlar yer almasın. Hatta, bir ara bu kurumun başında ki en yetkili kişi, Bakan da bu rüzgara öylesine bir kapıldı ki. Neden ve ne oluyor sorusunu bir düşünmeden, bu sisteme alternetif, ikinci bir sistemi de devreye sokuyoruz diye, sistem ile ilgisi dahi olmayan yeni kurumlar oluşturma reklamlarına bile başladılar.
Sistem dağınık, tek elden yürütülmeli ve de hizmette birlik sğlanmalı, daha iyi ve ucuz hizmet götürülmeli tezlerini bile işlediler. Çoğunluk, bu sistemli gündem geliştirilmesine katılarak, nerdeyse “Reform’da illa da Reform” noktasına geldiler.
Ve fazla beklemedik, az gittik ve “Sosyal Güvenlik Reformu” alkışlarla ve övgülerle yasal olarak da düzenlendi ve uygulama da başladı.
Bu reformun çıkmasından önce ki, alkışlama ve övgü döneminde, şimdi emekli olan bir İş Mahkemesi hakimi, bu konuda yetkin öğreim üyelerinini de bulunduğu bir toplantı da, dayanamayıp şöyle demişti. Kısa ve öz. Hep bu açıklamayı düşünürüm nedese. “Ülkemize, sosyal güvenlik ile ilgili bir ‘REFOM’ yapılacaksa, işe bu konu da, ‘REFORM’ sözcüğünü  yasaklamak ile başlanması gerekir”
Biz on yıl öncesine dönelim ve nasıl yola çıktık ve ilerledikçe elimizde ne kaldı, neler oldu ona bakalım. Biraz geriye gidelim ve on yıl dan biraz öncesine gidip, bu yolculuğun günümüze kadar ki seyrinde ki, virajlardan geçmeye başlıyalım.
O zaman ne vardı, kamu görevlileri için, “Emekli Sandığı” vardı. Buradan emekli olanlara, “Emekli Sandığı Emeklisi” denirdi. Maliye Bakanlığı’na bağlıydı.
İşçiler için ise, “Sosyal Sigortalar Kurumu” vardı ve bu kurumdan emekli olanlara da “Sigorta Emeklisi” denirdi.
Bağımsız çalışanlar, yani daha yerleşik bir tanım ile esnaf ve sanatkarlarla ilgili olarak da, 70’lere doğru, “Bağ-Kur” kuruldu, Buradan emekli olanlara da, “Bağ-Kur Emeklisi” denirdi. Buraya dikkat edelim, bir nokta koymayıp, devam etmek için virgül koyalım.
Bu iki kurumun üzerinde de, iki kez “Sosya Güvenlik Bakanlığı” bile kurduk. Emekli Sandığı’nı bu Bakanlığın çatısı altına bile alamadan, bakanlığı iki kez de kaldırdık. Sonuç da bu iki kurum da, önca Çalışma Bakanlığı, sonra adına ilave yapılarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olarak hizmetlerinini sürdürüyorlardı.
İlk iş olarak, bu üç kurumu, tek çatı altında, “Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı” adı altında birleştirdik. Ayrı ayrı değil, yoğurarak birleştirdik. Kurumun Kanunu çıkar çıkmaz zorluklar ve nasıl olacağı gerçeği ile karşılaştık. Başkanlığın, binasının duvarına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yazılacak mı, yazılmayacak mı tartışmaları başladığında da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı imzası ile yönetime gelen yetkililer, ayrılıp daha işin başında özel sektöre geçtiler. Şimdi bu kurumun binasının içinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı için ayrılmış, çalışma odaları bile de var.
Bu kurumları kaldırdık, bu kurumların kapsamı içinde olanları da birleştirdik. Tek çarı altındaydılar. Yani bir çok değişikliğe uğramış yasalarda ki düzenlemeler, adeta makasla kesilerek, alt alta getirilip, tek madde de, hatta sayfalarca süren düzenlemeler yaptık. Bazı hukukçular doğal olarak, bir maddeyi okurken sonuna doğru geldiklerinde, bu maddenin başı nasıldı gibi tartışmalar da yaptılar.
Herkes yavaş yavaş öğreniyordu. Ama sonra, o maddeler üzerinde de on yıldır o kadar çok değişikliler yaptılar ki, bu değişiklikleri izlemek ve maddeler de bunları yerlerine koymak bile, önemli bir işlev haline geldi.
Üniversitelerde okutulan “Sosyal Güvenlik” dersleri ile ilgili kitapları, ya da sendikalar tarafında bu yasa ile ile ilgili yapılan  derleme kitaplara baktığınızda görürsünüz ki, her yıl yenilenerek, yeni baskıları yapılmaktadır. Ama daha baskısı yapılırken içerikler de değişmekt de olduğundan, izlemek zor olmaktadır.
Bu konuda hizmetin nasıl geliştiğini, ilk aylada ki “cicim” aylarından sonra, gelinen noktayı ve gerçeklikleri de şimdilik bir yana bırakalım.
Bu reformlar çerçevesinde, tüm sağlık kurumları da bir çatı altında toplanacaktı. Ancak farklı bir gelişme oldu. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun hastanelerinin, işçi ve işveren primleri ile kurulmuş olduğu bir yana bıraklılıp, Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Ve işçiler, kendi hastanelerinden, kurumlarından para ödeyerek, hastanelerden yararlanmaya başladılar. Bu gelişmenin doğal sonucu, SSK zamanında biriken primler, bir yıl bile dolmadan, Sağlık Bakanlığı, Özel Hasteneler, Üniversite hastaneleri ve eczaneler tarafından, eritilmiş oldu.
Bu reform sürecinin dördüncü ayağı ise, “Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü” olacaktı. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı yasasında da, teşkilat da belirtilip, yasasının ayrıca çıkarılacağı belirtiliyordu. Bu hiç bir zaman gerçekleşmedi. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Aile Araştırma Kurumu gibi, bir çok tarihsel ve yeni örgütlenmeler, isim ve içerik değişiklikleri ile yeni ayrı bir Bakanlığın çatısı altına girdi. Aile ve Sosyal Politikalar diye, yeni bir Bakanlık oluşturulmuş oldu.
Yani, Reform’dan ne kaldı diye soracak olursaız. Yeni, “A”lı, “B”li, “C”li tanımlamaları kaldı.
Peki, Emekli Sandığı, Sosyal Sigoratalr Kurumu ve Bağ-Kur ne oldu. YOK. Böyle bir örgütlenme ve bu kurumların kapsamı altında hizmet alan bir kitle de YOK.
Söyledik, yineliyelim, “A”lı, “B”li, “C” li oldu. Siz hangisindensiniz? Size hala,  emekli sandığı mı, sigorta mı ya da Bağ-Kur’lumu diye soran en yetkililer bile, bu tanımların artık yok olduğunu biliyorlar.
Ama ortaya çıkan bir gerçeklik, yasalarla toplumun benimsediği tanımları, bir çırpı da yasa ile yok sayamazsınız.
Ve bütün bunları yeniden neden özetledik.
Yurdun değişik kentlerinde belediyelerin reklam panolarında, devletin  reklam şirlketlerine de para ödeyerek, verdiği ilanları görüyorsunuz. Ne diyor o ilanlar da, dikatinizi çekti mi?
Bağ-Kur’lular, borçlarınz varsa gelin, yeniden yapılandıralım. Yani ödenmeyen primlerinizi böylece ödeyin diyorlar. Şimdiye kadar düzenli prim ödeyenlerin günahı ne diye de soran kimse yok.
Bağ-Kur diye bir Kurum ortada yok, “Bağ-Kur”lular diye bir tanım ve sigortalı da yok. Yasal olarak. Peki, yasal kurumlar nasıl böyle bir ilanı yapıyorlar.
İşte asıl önemli nokrta da bu. 10 yıldan önce yapılan, Sosyal Güvenlik Reformu’nun günümüzdeki son durumu, ya da açık itirafı. Daha bir tanımı bile oluşturamamışlar.
“A”lar, “B”ler, “C”ler ne oldu. Siz hangisindensiniz?
Dikkat. Sosyal Güvenlik Reformu’nun on yıl geçtikden sonra geldiği küçük bir nokta. Gerçeklik.
Hakim bey haklımıydı dersiniz. Önce, “REFORM” sözcüğünü yasaklayalım demek de.
Ankara. 11 Ekim 2016.Salı. [email protected]
2043620cookie-checkSosyal Güvenlik Sistemi. Bağ-Kur’lu var mı?

1 Yorum

  1. İsmailciğim,
    A B C sınıflandırması asla temsil ettiği müesseseyi ifade etmedi. Bizler bile konuşurken yanlış anlamaya mahal vermemek için sigortalı, Bağ-Kur’lu biyoruz. Bundan 10 yıl önce yola çıkarken sosyal güvenlik belirlemesindeki yeri iyi belirtmek lazımdı. Bu gün yapılamazmış ? Yapılır. Biraz üzerinde çalışmak lazım Vede adına reform dememek lazım.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.