Sosyaldemokrasi'nin beşiğinde kriz

Gerhard Schröder'in iki dönem süren başbakanlığının ardından seçimlerde ağır bir yenilgi alacağı söylenmesine rağmen kıl payı bir farkla "birinci parti" olmayı kaçıran Alman sosyaldemokratları (SPD) çok uzun bir süredir sürekli bir kriz ile boğuşmaktalar. Schröder'in başbakanlığı sırasında koalisyon ortağı Yeşiller ile birlikte gerçekleştirdikleri reformlar o günlerde zor bir dönem geçiren Almanya'yı bugün düzlüğe çıkarmış olsa da SPD özellikle kendi içine yönelik olarak ağır bir fatura ödemekte. Alınan zorunlu radikal kararlar ile geleceğin Almanya'sı rayına oturtulurken sokaktaki vatandaşı "memnun edebilmek" mümkün olmadı. Aslında o gün "şikayetçi olanlar" bugün çok daha iyi konumdalar ve çocuklarının geleceği geçmişe oranla çok daha fazla "garanti altına alınmış" durumda. Ancak ekonomiye yönelik olarak atılan ve sosyal devlette de bazı zorunlu düzenlemelere neden olan adımların bedeli bazı sonradan düzeltilen hatalar nedeniyle de ağır oldu.

SPD'nin "önce vatan, sonra parti" diyerek ekonomiye "çeki düzen" vermesi bir takım "popülist" politikacıların da bu durumu istismar etmesini beraberinde getirdi. SPD ve Yeşiller içinde genelde planladıkları "kariyer planları tutmayan" ya da "sol dogmatik görüşleri" nedeniyle tabanda destek bulamayan kesimler Doğu Almanya'nın sözde sosyalist zamanlarının sürekli iktidar partisi SED'nin uzantısı PDS ile birleşerek "Sol Parti" adıyla piyasaya çıktılar. Solculuğu "bol, bol tutulmayacak popülist vaatlerde bulunma sanatı" olarak anlayan bu yeni parti sağda ve solda her zaman var olan "protesto" oyları ile Almanya'nın beşinci partisi konumuna gelirken SPD'nin de "kan kaybına" uğramasına neden oldu.

Son olarak bu yıl Hessen Eyaleti'nde gündeme gelen seçimler yeni bir krize neden oldu. SPD Hessen Başkanı ve başbakan adayı Andrea Ypsilanti'nin seçim öncesi kamuoyuna açıklamalar yaparak "hiç bir şekilde Sol Parti ile koalisyon yapmayacağını" açıklamasının ardından seçim sonrası bir "SPD, Yeşiller ve Sol Parti Koalisyon Hükümeti" kurmaya yönelmesi kavgaların da başlamasına neden oldu. "Seçmene verilen söze ihanet etmeyi doğru bir politik stil" olarak görmediğini söyleyen bir  milletvekilinin bu tip koalisyona "hayır" oyu vereceğini basına duyurmasının ardından "ortalık karıştı". Kavga o derece sertleştiki Almanya'da yıllar boyu Aşağı Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanlığı ve federal düzeyde Maliye Bakanlığı yapmış sosyaldemokrat Wolfgang Clement'in partiden ihraç edilmesi sürecinin yaşanmakta olduğu bugünlere gelindi.

SPD'nin "sağı" diye tanımlanan ama aslında belki de devlet yönetimi açısından en deneyimli kadrolarının bir araya geldiği "Seeheimer Kreis" ve Gerhard Schröder Reformları'nın ülkenin tek "düzlüğe çıkma şansı olduğunu" savunan ve gerçek "solcuların gerektiğinde doğruları söylemekten kaçınmayarak anti-popülist adımlar atmaktan kaçamayacak kadar ülkelerine karşı sorumlulukları olduğunu" savunan "Netzwerk" kanatları ile genel olarak parti merkezini sürekli eleştirmeyi benimseyen "sol" kanat arasında tam bir parti içi çekişme yaşanmakta.

Bu kavganın vardığı boyutlar 2009 yılının Eylül ayında yapılacak olan Federal Seçimde SPD'nin yenilgisine neden olabilir. SPD'nin şu anki başkanı Rheinland Pfalz Eyaleti Başbakanı Kurt Beck, kamuoyu nezdinde nerdeyse desteğini yitirmiş durumda. Bu duruma son vermesi amacıyla SPD'nin 2009'da başbakan adayı olması istenen Federal Almanya Dış İşleri Bakanı Frank Walter Steinmeier Alman halkının sempatisine sahip olmasına rağmen "Seeheimer Kreis ve Netzwerk" in" adayı olarak parti içinde tam desteğe sahip değil.

Bu durumu keyifle izleyenler de var: Hristiyandemokratlar! Almanya Sağı şimdiden liberaller (FDP) ile ve zorunluluk nedeniyle belki de Yeşiller'i ikna ederek federal düzeyde bir koalisyon için kolları sıvadı bile!

1616440cookie-checkSosyaldemokrasi'nin beşiğinde kriz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.