Sultana / Jean P. Sasson

Ve kraliyet ailesinden bir prenses, Sultana. Paha biçilmez mücevherler, dünyanın farklı yerlerindeki çeşitli mülkler, muhteşem servetinin sadece bir bölümü.

Ancak prenses olması, tutsak olmasını engelleyemiyor. On bir yaşından bu yana tuttuğu günlüğünü, Amerikalı arkadaşı yazar Jean P. Sasson’a veriyor ve günlüğünde yazmayanları ona anlatıyor. Biz, Suudi kadınlarının yaşadıklarını Sasson’un kaleminden öğreniyoruz. Anlatılanlar gerçek olmakla birlikte, kişilerin isimleri güvenlikleri nedeniyle değiştirilmiş.

Bazen aslında bildiğiniz haksızlıklara , varlığından haberdar olduğunuz kötülüklere yakından baktığınızda, onları ilk kez görmüşsünüz gibi dehşete kapılırsınız. Tüyleriniz ürperir. Sultana’yı okurken bu oluyor.

Suskunluğa mahkum kadınlar, burada taşınabilir mülklerden biri sadece. Hayatları evlenmeyi, çocuk doğurmayı, torun sahibi olmayı ve yaşlanmayı bekleyerek geçiyor.

Erkeklerin hizmetini görmek için varlar. Onlar için sadece dışarısı değil, evlerin karanlık ve uzun koridorları da yasaklarla dolu. Kitapta sadece Suudi kadınlarının değil, bu topraklara çalışmak için gelmiş Filipinli hizmetçilerin de yaşadıklarını görüyoruz. Onlar gündüzleri çalışmak, geceleri ise efendilerinin yatağına girmek zorundalar.

Zalim erkeklerin, bencil ahlak duyguları her türlü sapkınlığa geçit veriyor. Petrol kuyularından gelen olağanüstü servetleriyle bolluk içinde bir hayat yaşayan Suudi erkeklerinin yarattığı şeriat kurallarının, yine onlara hizmet ettiğine de şahit oluyoruz. Sultana’nın ağabeyi Ali ile din adamı yetiştiren bir okulda eğitim gören arkadaşının,

Kahire’de sekiz yaşlarındaki bir kız çocuğunu kiraladıkları bölümde, küçük kızın tasviri insanın kanını donduruyor. Suudi erkekleri yılda birkaç kez Filipinler’i ve Tayland’ı seks ihtiyaçlarını gidermek için ziyaret etmekten de gurur duyuyorlar.

Kadınların nikahsız bir cinsel birliktelik yaşamaları bir yana, bu konuda haklarında duyulacak en küçük bir kuşku bile ölüme mahkum edilmelerine yetiyor. Kitapta mevcut düzeni eleştiren yine bir kadın. Sultana’nın arkadaşı Vefa, “Tanrı, dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınları bunca kedere layık görmüş olamaz. Muhammed’in sözleri yanlış yorumlanmış olmalı.” diyor.

Adet görür görmez peçeye giren bir kadının, küçük bir bez parçasıyla hayatının nasıl değiştiğini, prensesin kırgın sözleri yeterince açıklıyor: “Gökyüzü artık mavi değildi. Güneşin parlaklığı bile solmuştu.”

Sudanlı köle Hüda’nın, bir gece Sultana’nın avucuna bakarak bulunduğu kehanet de ne yazık ki gerçek oluyor. Hayatında gördüğü en yakışıklı erkekle evleniyor. Ama bu evlilik sadece büyük bir aşkın değil, koyu bir kinin ve ıstırabın da odak noktası oluyor.

Öykünün hızı, zaman zaman iki nedenden ötürü yavaşlıyor. Biri Sultana’nın tepkilerini, saldırganlığını gereğinden fazla dile getirmesi. Diğeri ise çeviride kullanılan Türkçe.

Yanlış ifade biçimleri ve bazı sözcüklerin yanlış kullanıldığı dikkati çekiyor. “Benim asi yaratılışımdan (“yaradılış” yazılmalıydı.) çekinir olmuşlardı.” “Daha beş yaşında güçlü kişiliğimi belli etmiştim.” türünde cümlelere sık sık rastlanıyor. Öte yandan, “Sara benimle ilgilenirken, ben de onu incelemek fırsatı buldum.” (“inceleme” olmalıydı.) “Yaşı bilemediniz, ondört ya da onbeş var.” biçiminde kurulan cümleler okuyucuyu rahatsız ediyor. Dolayısıyla bir sonraki baskıda düzeltmelerin yapılması gerekiyor.

Sultana / Jean P. Sasson Çeviri: Hatice Bilimer, Varlık Yayınları

1100480cookie-checkSultana / Jean P. Sasson

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.