İsveç’ten bir tutam demokrasi örneği

İsveç’e vizeli olarak geldiğimde, oturma ve çalışma izni için pasaport polisine çağırmışlardı. Kimdim, neyin nesiydim, bilmeleri gerekirdi elbette. Polis, kadındı. Sohbet ortamındaydık. Öyle sorgular gibi bir hali yoktu. Giderken iki vesikalık fotoğrafımı birlikte götürmemi istemişlerdi. Sırtımı duvara yaslayıp, yüzümde flaş patlatma niyetinde değillerdi. Parmak izim alınmadı.

Çıktıktan sonra, çevirmenime, ” Ne demokratik bir ülke, parmak izi bile almadılar, Anılarımı yazarken, Duvarın dibinde resmim aldılar/ Ak kağıt üstünde tanıyın beni, diyerek başlamayı düşünüyordum oysa” dedim. Çevirmen güldü, ” Dur bakalım, o kadar acele etme, zamanla anlarsın” dedi. Zamanla anladım ki, parmak izlerimi almaları için iki elimi mürekkepli ıstampaya basmakarına gerek yokmuş, imzalamak için elime aldığım özel kâğıt yeterliymiş. Polisteki görüşmemiz, zaten odanın bir köşesine yerleştirilmiş kameraya alınıyormuş; yüzümde ayrıca flaş patlatılmasına gerek yokmuş… Bizimkilerin göstere göstere yaptıkları şeyi bunlar çaktırmadan hallediyorlarmış, aradaki tek fark buymuş…
Sonraki yıllarda, suç işleme oranları yüksek bir mahallede bakkal dükkânı açmıştım. Çok sürmeden gece gelip talan ettiler; yükten hafif, pahadan ağır ne varsa toplayıp götürdüler. Sabahleyin polis çağırdığımda üç araba birden geldiler. Yanlarında polis köpekleri de vardı. Didik didik, rafları, tezgâhları köpeklere koklattılar.

Bu bir yöntemdi. Hırsızlık ihbarı için gelmişken, uyuşturucu işiyle uğraşıp uğraşmadığımı da çaktırmadan anlamaya çalışıyolardı.

Bizim zamanımızda kolaydı, şimdilerde, İsveçe bekâr geldikten sonra ülkesinde evlenerek hanım getirenlerin işi zor. İki- üç yıllık bekleme süresi boyunca çiftleri dört beş kez polis sorgusundan geçiriyorlar, evliliklerinin gerçek mi, sahte mi olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Ayrı ayrı görüşmelerde, eşlere, ”Dün akşam hangi yemeği yediniz? Eşinin pijaması hangi renkte? Madem evlisiniz, şimdiye dek neden çocuk yapmadınız?” gibi tuhaf sorular soruyorlar. Şaşırıp birbiriyle örtüşmeyen bir şey söylediklerinde ise pirincin taşını ayıklamaları kolay olmuyor.

Yaşamımızdaki ”manyetik alan” ise her geçen gün daha da genişliyor. Apartman girişleri,alt katlardaki çamaşırhaneler, kapalı araba garajları manyetik düğmelerle açılıp kapanıyor. Çamaşırhaneye kaç kez girip çıktığınız, garajı ne zaman terk ettiğiniz, çıktıktan sonra hangi yöne gittiğiniz bilgisayar kayıtlarına geçiyor. Bütün sağlık, okul, vergi bilgileriniz birbiriyle bağlantılı bilgisayarlara işleniyor. Güvenlik birimleri, istediklerinde bu bilgilerin tümüne bir anda ulaşabiliyor. Araba verginizi ne zaman yatırmışsınız; nerelerde, ne kadar alış-veriş yapmışsınız; dişçiye en son ne zaman gitmişsiniz, ağzınızın içinde kaç diş var, bulup çıkarıyorlar.

İsveç’te politik düşüncelerinden dolayı insanların fişlemesi 1969 yılında anayasada yapılan değişikle yasaklanmasına karşın, İsveç güvenlik polisi(Säpo), 1998 yılına dek yönetim karşıtlarını, komünistleri, eşcinsellleri ve çevrecileri fişlemeyi sürdürdü. Konuyu araştırmak amacıyla kurulan komisyon, Säpo’nun, bu süre içinde yarım milyonu aşkın İsveçliyi fişlendiğini saptadı. Fişlenen Sol Parti ve Komünist Parti üyesi 5 kişi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açtı. Mahkeme, İsveç’in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı davrandığını belirleyerek fişlenenlere 5 ila 7 bin Avro arasında tazminat ödenmesini kararlaştırmıştı

Mahkeme kararının ardından Säpo’nun arşivlerinin açılması ve fişlenenlere tazminat ödenmesi için açılan imza kampanyasına 350 bin kişi katıldı.
[email protected]

_____________________

* Bu yazı, Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi ekinde de yayımlandı.

647950cookie-checkİsveç’ten bir tutam demokrasi örneği

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.