İSVEÇ’TEN… Sırtı çıplak, başı kabak AB yollarında…

Usta halk müziği yorumcusu Yavuz Top’un yıllar önce çok güzel yorumladığı, bugünlerdeki AB havamıza da uyan  eski bir halk türkümüz var:

      Kime de kin ettin giydin alları
      Yakın iken ırak ettin yolları
      Mihnet ile yetirdiğim gülleri
      Varıp gittin bir soysuza yoldurdun

AKP iktidara geldiğinde AB hedefine dört elle sarıldı. Bu tavrı, iki türlü yorumlandı:

Birinci görüş:

– Bunlar,Erbakan’ın tezgahında yetişmiş.Takiye yapıyorlar.Avrupalılaşmak, modernleşmek işlerine gelmez.Varlıklarını, iktidarlarını sürdürebilmeleri için dine körükörüne bağlı, cahil topluluklara ihtiyaçları var. Takiye yapıyorlar. Amaçları, Türkiye’deki bazı kesimlerin burnunu sürterek etkisizleştirmektir.Kurmak istedikleri “arka bahçe”lerine zemin hazırlamaya çalışıyorlar.ınanmayın,bunlar takiyeci…

İkinci görüş:

-AB,bir modernleşme ve çağdaşlaşma projesidir.Takdiri ilahiye bakın ki, solcuların, Kemalistlerin yapamadığını ıslamcılar yapıyor.Demokrasi ve AB hedefi AKP eliyle gerçekleştirecek.Karşı çıkanlar, kurulu düzendeki çıkaraları bozulan statükoculardır…

Biz de, bakalım el mi yaman, bey mi,diyeerek bu işin sonunun nereye varacağını bekledik…

17 Aralık’ta, 3 Ekim için gün alındığında, öğle vakti Kızılay Meydanı’nda havai fişek patalattık, davul zurna çaldık.

Kıbrıs’la ilgili bazı ödünlerin verildiğini biliyorduk, içimiz biraz buruktu.17 Aralık’ta verilen söze göre,Kıbrıs Rum kesimiyle Gümrük Birliği Anlaşması imzalanacak, ama bu anlaşma onu tanıma anlamına gelmeyecekti. Bu “hilkat garibesi” anlaşmaya göre, Rumlara ” AB’nin sana tanıdığı bütün gümrük kolaylıklarını ben de tanıyorum, ama seni tanımıyorum” diyecektik. AB kurallarına göre,mevcut üyelerden birinin bile Türkiye’ye kaşını kaldırması kapıların yüzümüze kapanmasına yetecekti. Rumlar, 3 Ekim’de,Karadenizli eski hemşehrileri gibi “Ha uşağum,sen beni tanımeyursen ben de seni tanımeyrum da!” derlerse halimiz nice olacaktı? Bilinmesine karşın, bunu düşünmek isteyen yoktu.

“Türke Türklük propagandası” yaparak kendimize umut pompalamaya devam ettik.17 Aralık’ta Kıbrıs konusunda verdiğimiz ödünler karşılığında, ABD ve Avrupalı dostlarımızın koltuk çıkmasıyla Annan Planı yaşama geçirilecekti.KKTC üzerindeki izolasyon yavaş yavaş kalkacak, Brüksel’den, Viyana’dan bindiniz mi Kıbrıs Türk Hava Yolları uçağına soluğu Kıbrıs Türk kesimindeki Ercan Havalimanı’nda alacaktınız…

AB uyum yasaları çerçevesinde bir sürü yeni düzenleme yapıldı, (Bunların bir çoğu  hiç de fena olmadı.)

Artık 3 Ekim’e gün sayıyorduk. Başbakan, geçen hafta,”Üyelik görüşmeleri için hiç bir engel kalmadı” dediğinde, birbirimize göz kırptık:

“Galiba işler yolunda…”

27 Ağustos tarihli Hürriyet’in manşetine göre,Dışışleri Bakanı Gül,”Ekimde Türkiye’nin AB’ye üyelik görüşmeleri başlayacak, AB LİDERLERİ BASİRETİLİDİR” diyordu.     

Sonra ne oldu da o “basiretli” liderler birden “basiretsiz” oluverdi? Ve ardından Başbakan ve Dışıleri Bakanı’nın hepimizi şok eden sözleri geldi: “AB’NİN YENİ KOŞULLAR GETİRMESİ HALİNDE ARKAMIZI DÖNER GİDERİZ!”

Sayın Başbakan, Sayın Dışişleri Bakanı, durun, yapmayın! Aylardır, hatta yıllardır biz boşuna mı hayal kurduk… İşsizlik sorunumuzu, genç ve damızlık nüfusumuzla AB’ye girerek çözecektik.

Her birimizin, saçlarını okşayacağımız birer sarışın dilberimiz olacaktı.

Ceplerimiz “Üro/dolar”larla dolacaktı. Don, gömlek; sırtı çıplak başı kabak; çarşafımızla, türbanımızla; her taraftan görünen açık göbeğimiz ve başka yerlerimizle aylardır,
yıllardır yollardayız…

Bizi böyle yüzüstü bırakıp, arkanızı dönerek nereye gidiyorsunuz?…

Yavuz Top’un söylediği, bugünkü AB hüznümüzü de yansıtan ezginin ikinci dörtlüğü de şöyle:

       Sen beni sevseydin arar bulurdun
       Zülfünün teline bağlar dururdun
       Madem ayrılmaktı senin muradın
       Niye beni ateşine yandırdın

646040cookie-checkİSVEÇ’TEN… Sırtı çıplak, başı kabak AB yollarında…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.