SİVİL TOPLUMDAN Kamu kimin hizmetinde?

8 Ekim tarihli Sabah gazetesinin manşeti “650 metre” idi. Bu haberde Dubai Prensi’nin İstanbul Levent’teki Karayolları binasının olduğu yere 650 metrelik üç kulenin dikileceği ve kulelerin adının da “Bosphorus Tower” olduğu belirtiliyordu. Aynı Sabah gazetesinin orta sayfasında ise “İstanbul’un sekizinci tepeye kavuştuğu” müjdeleniyordu. Dubai Prensi El Maktum’un İstanbul’da gerçekleştireceği projelerin başında gelen Boğaziçi Kuleleri’nin dışında sözü edilen başka kamu arazileri de geliyordu.

8 Ekim tarihli Hürriyet’in ekonomi sayfasının manşeti ise “Dubai Prensi’ne ‘ihalesiz arsa’ formülü” idi. Bu haberde de belediyenin kuracağı gayrımenkul yatırım ortaklığına Dubai Prensi’nin de ortak edileceği ve böylece ihalesiz arsa devrinin yapılacağı belirtiliyordu. Aynı haberden sırada başka gayrımenkul yatırımcılarının da olduğu, bu girişimlerin arkasından başkalarının da geleceği öğreniliyordu. İstanbul’da kamunun elinde bulunan arsaları dönüştürmek için çözümler aranıyordu ve uluslar arası sermayeye açmak için düşünülen çalışmaların başında yeni Belediyeler Yasası’nın  imkan tanıdığı bir GYO kurmak geliyordu.

Galataport ve Haydarpaşa projelerinin hükümet tarafından hazırlatıldığı düşünülünce, bu kararların nasıl alındığı, projelerin kim tarafından gerçekleştirileceği gibi sorular zihinleri kurcalıyordu. İstanbul’un hem Dünya Bankası’nın dış borçlanmaya karşı önerdiği formül doğrultusunda, hem de küresel sermayenin karşısında yıldızı parlayan bir yatırım aracı olarak satışa çıkarılacağı söyleniyordu. Ama kentle ilgili bu boyuttaki kararlar hakkında bir karmaşa gözlemleniyordu.

Bu soruların cevabı 9 Ekim Pazar günü Hürriyet gazetesinde yer alan bir haberde bir ölçüde açıklığa kavuştu. Ancak bu defa da ortaya çok daha önemli bir başka sorun çıktı: Kent yönetimi kamu alanlarının dönüşümü de dahil olmak üzere kenti planlamak için yoğun bir hazırlık içindeydi ve bir takım kararlar alınmıştı. Ama bunlardan da kimsenin haberi yoktu!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş ertesi gün Hürriyet gazetesinde yayınlanan demecinde “İstanbul’da Metropoliten Planlama ve Tasarım Merkezi kuruldu. Onu boşuna mı kurduk?

Bu merkezin ortaya koyduğu konseptin dışında hiç bir şey olmaz” diye bir açıklama yaptı. Bu sözlerden İstanbul’da kentin hedeflerini belirleyen kararların alındığını ve işlevini yitiren kamu mekanlarının işlevinin ne olacağına dair bir konseptin olduğunu öğreniliyor. (Demek ki İstanbul için belediyenin öngördüğü bir konsept var, ancak bu haberi yazanlar da dahil bunu kimse bilmiyor.) Dolayısı ile, bu kararlar “devlet sırrı” kapsamına da girmediğine göre, ilk önce bu konseptin ne olduğunu İstanbullular olarak öğrenmemiz gerekiyor. Aynı açıklamada İstanbul’un siluetini değiştirecek projelere izin vermeyeceklerini belirten Topbaş, “İstanbul’da gökdelenler bölgesi Kartal Çimento Fabrikası, gökdelen yapmak isteyenlere orada izin vereceğiz.

Manhattan isteniyorsa, orası olacak. Kentin dokusunu baskı altında tutacak değerleri istemiyoruz” diyor. Bu durumda bir dolu başka soru insanın zihninde düğümleniyor: Kartal ilçesi İstanbul’daki kent dokusundan sayılmıyor mu? Baskı altındaki kent dokusu yalnızca Tarihi Yarımada mı? Siluet deyince Kartal kentin bir parçası olarak görülmüyor mu? Kartal’ı Manhattan yapma kararı nasıl alındı? Bu soruları cevaplandırabilmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kenti nasıl planladığına bakmak gerekiyor. İstanbul’u planlama amacıyla kurulan İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi dışında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Planlama Müdürlüğü, İstanbul Şehircilik Atölyesi (İŞAT) gibi birimleri var.

Örneğin Cannes’te düzenlenen Dünya Gayrımenkul Zirvesi (MIPIM)’ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından götürülen ve İstanbul’daki kamu arazilerine gökdelenler dikmeyi öngören projeler İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu birimi tarafından bir takım mimarlara milyonlarca dolar ödenerek hazırlatılmıştı. Hürriyet’teki haberde bu birimin beş bürodan oluştuğu, Paris’teki şehircilik atölyesi örnek alınarak kurulan ve görevi İstanbul’un vizyonunu hazırlamak olan bu büronun 1995 yılından beri faaliyette bulunduğu belirtiliyordu. Görüldüğü gibi belediyenin aynı konuda faaliyette bulunan birden çok bürosu bulunuyor. Bir dolu uzmandan hizmet alınıyor.

Ancak bu projelerden kimsenin haberi yok. Son olarak Tepebaşı’nda 500 kişinin çalıştığı belirtilen Metropoliten Planlama Merkezi ise belediyeden ihale ile iş alan bir anonim şirkete (Bimtaş) ait. Bu durumda bu şirket tıpkı bir özel kuruluş gibi ihale ile iş alıyor, istediğine iş veriyor. (Doğrusu işverenin kendi şirketinin karşısına çıkıp “ben senin şirketinden daha iyi hizmet üretirim” deme cesareti olan bir planlama bürosunun ‘alnını karışlamak’ gerekir.) Peki bu merkez ne yapıyor? İstanbul’un planlarını üretiyor. Yani bir taraftan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne hizmet üretirken, diğer taraftan sivil toplum ile ilişki kurması gerekiyor.

Oysa profesyonel hizmet alımları, örneğin kentsel tasarım gibi mimarlık hizmetleri bu büroyu yöneten insanların kendi tercihine kalıyor. Böylece profesyoneller arasında ayrımcılık yapmadan, açık kurallarla hizmet etmesi gereken kamu yönetimi, kendi şirketine kazandırdığı bir ihale ile (bu gereksiz görülen yükümlülükten) kurtulmuş oluyor. Şirket böylece kamu ile özel alan arasında bir yerde duruyor. Kimi zaman kamu otoritesi yerine geçiyor, plan yapıyor.

Bu planı istediği kişilerle, uzmanlarla gerçekleştiriyor. Kimi zaman da özel kuruluş işlevi yerine getiriyor. Kendisi tasarım hizmeti üretiyor. Böylece planlamanın bir kamu işlevi olduğu meselesi açıklığa kavuşmuyor. Özerk olmayan plancıların kendi özel düşünceleri, tercihleri kamu fikri yerine geçiyor. Oysa stratejik planlamanın her şeyden önce aktörler arasında türdeşliğe değil, sivil toplum ile kamunun ayrışmasına ve rollerin tanımlanmasına dayanması gerekmez mi?

Örneğin bazı üniversitelerden kişiler bu büroda çalışıyor, yöneticilik yapıyor. Bu üniversitelerin özerkliğine aykırı değil mi? Üniversitelerin bağımsız olarak planlama sürecine katılması gerekmiyor mu? Büronun yönetimi profesyoneller ve STK’lar ile informel ilişkiler kuruyor.

Oysa STK’ların da tıpkı profesyoneller gibi, belli programlar ve fırsat eşitliği sağlayacak mekanizmalar içinde sürece katılması gerekmez mi? Bu durum profesyonelliği dışlayıcı bir sonuç yaratmıyor mu? İhale bittiğinde şeklen bu büronun işlevi de bitmiş oluyor. Oysa planlama işlevi kent yönetimleri için kalıcılık taşıyan bir kurumsallaşma gerektirmiyor mu? Örneğin belediyenin Deniz Otobüsleri Şirketi (İDO) İstanbul’un deniz ulaşımı ile ilgili kararlar alıyor. Bu büronun bu şirketi yönlendirme yetkisi yok. İDO ile Bimtaş aynı statüdeki iki şirket. O zaman kamusal nitelikli kararları hangisi üretecek? İDO mu, Bimtaş mı? AB muktesebatına göre bir kamu işlevi ile ihale ile alınan hizmetler arasında bir karışıklık olmaması gerekli.

İBB profesyonel hizmet alımlarında rekabet koşullarını çiğnemiş bulunuyor. Ayrıca kamu çalışanları olan üniversite mensuplarına kamu bir şirket aracılığıyla ücret ödeyerek (kamu bilgisinin kamuya satılmasına yol açan) bir başka ihlal daha gerçekleştiriyor. Sonuçta kent yönetimi kenti planlarken bilgi paylaşmadan, kentin amaçlarını belirlemeden ve oldubittilerle hareket ediyor.

Katılımcı olmayan, kente dair bir deneyim üretemeyen, profesyonelliği dışlayan bir yönetim modelinin kentin enerjisini harekete geçirme imkanı yok. Ne tepeden inmeci kamu fikri, ne de küresel çıkar sermayesinin perspektifi İstanbul gibi bir kent için yeterli olabilir.

Bu nedenle İstanbulluların İstanbul üzerinde söz sahibi olması ve kentin ufkunun gelişmesi için bağımsız kuruluşlara, bilgi üreten profesyonellere iş düşüyor.

İstanbul’da küçük üretimin (ki buna turizm işletmeleri de dahil), kültürle ilgili kurumların, profesyonel hizmetler üreten kuruluşların açık rekabet ortamı içinde kamu tarafından desteklenmeleri gerekli. İstanbul’daki fırsatlar yalnızca küresel sermayenin ve karanlıkta iş görmeye alışmış yerel sermayenin kullanabileceği fırsatlar olarak kalmamalı. Kent yönetimleri sermayenin değil, kentin hizmetkarları olmalı.

_____________________


İnsan Yerleşimleri Derneği / [email protected]


 

1633730cookie-checkSİVİL TOPLUMDAN Kamu kimin hizmetinde?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.