İSVİÇRE’DEN… Türkiye çok güzel bir ülkeydi!

Profesör Raffell Eşman’la bundan bir yıl önce beraber oturduğum ev arkadaşım aracılığıyla tanıştım. Kendisinin Türkçe konuştuğunu öğrenince açıkçası önceden bir hayli merak da ettim. Aslında herr Eşman bir barış adamı. Uzun yıllar İsrail Filistin arasında gönüllü barış ekibinde yer almış. Afrika’nın pek çok ülkesinde gönüllü görevler almış ve Marksizm’in hala dünyanın sorunlarını gidermede tek anahtar olduğuna inanıyor.

Türkçe’ye merak duymanızın özel bir sebebi oldu mu? Soruma, Uzun bir kahkaha atarak; hayır, ben Türkçe’yi otobüslerde öğrendim, dedi. 1970’li yıllarda Herr Eşman ve müzisyen eşi Betina, on altı yıl boyunca tatillerini Türkiye’de geçirmişler. Kendi deyimleriyle  Anadolu’yu köy köy gezmişler. Çok güzel bir ülkeymiş. Otobüsler, hele köy dolmuşlarındaki sıcak ilgi onları 16 yıl boyunca üst üste Anadolu’ya çekmiş. Sonra ne  mi olmuş? Hepinizin tahmin edeceği gibi; 1980 sonrası ülke hızla değişime uğramış. Onlar da birkaç kez peş peşe yaşadıkları tatsız olaylardan sonra yönlerini başka ülkelere çevirmişler. Evet öncesi Türkiye karışıkmış, ama Raffell’e göre, insanlarında yüksek bir erdem varmış.

Raffell ve Betina’nın mazide kalmış bu Türkiye hayranlıklarının arkasında pek çok küçük anı var. Bunlardan biri;   1976 yılında dört arkadaşlarıyla  Toros dağlarına yaptıkları tırmanışmış. ‘ Gecikmiş ve hava kararmıştı. Aşağıda ışıkları yanan bir yerleşim yeri fark ettik. Bir otel vardır umuduyla ışıkları yanan evlere yaklaştık. Dört beş kangal köpeği bizi karşılayınca küçük bir köy olduğunu anladık. Çok geçmeden, köpeklerin arkasından silahlı köylüler göründü. Hepimizi bir korku aldı. Silahlı adamlarla birlikte köye vardık. Ancak her şey  beklediğimizin tersi oldu. Çoluk çocuk etrafımızı sardı. Bize bir şeyler soruyorlar, kadınlar koşuşturuyorlardı. Bizi çok güzel ağırladılar. Çok güzel sade yemekler hazırladılar bizlere. Bu olay benim Türkçe öğrenmemi çok etkiledi.’  Raffell ve Betina sonraki yıllar da Türkiye’ye her gittiklerinde bu köyü de  ziyaret etmişler.

Rafell’e sorarsanız, Türkiye gelişmemiş. Sadece şehirleri büyümüş. Bu büyüme Raffell’in gittiği köylere hiç uğramamış. Şehirler büyürken köyler küçülmüş, yalnız düşmüş. Peki İstanbul diyorum. İstanbul’da öyle?. Eskiden İstanbul’da dünyanın her yerinden Turist gelirmiş. Çok güzel şehirmiş. Ardından lafı hemen değiştiriyor. Politika çok yanlış diyor. Devletiniz köyleri bitirdi, köylerde İstanbul’u. Bu benzetmesi beni düşündürüyor. Ama Türkiye’de çok iyi oteller açıldı, diyorum. İnsanlar bir ülkeye o ülkenin kültürü için giderler, bir Turist Antalya’daki otele baktığı zaman, köylerinizdeki toprak evlerin ruhunu görmeli. Ne görüyor insan diyorum? Beton görüyor, batının sıkıcılığını görüyor.

Raffell son birkaç yıldır kuzey Irak’a, yani Irak Kürdistan’ına ve İran’a gidiyormuş. Yukarı gitmeyesin, orada PKK var diyorum. Ben gitti, diyor. Orada kaldı. Yapma ya diyorum. Türkiye Irak Kürdistan’ına girecek gibi diyorum. Giremezmiş, o sıkıştırıyor PKK İran’a gitsin. Çünkü Amerika’nın İran’da karışıklığa ihtiyacı var. Bana sorarsan diyor, Amerika’da PKK’ya öyle diyor, İran’a kaydırın güçlerinizi, yoksa Türkler gelir. Yani, Türkiye’ninki bir tehdit mi sadece, olmaya bilir, PKK af istiyordu. Sizin devlet
çıkarmadı. Oradaki PKK daha çok işine geliyor. Türk ordusu Kürdistan’a girerse, Kürdistan bileşir, bu direnişi pek çok ülke tanıyabilir, diyor.

Bir batılının Türkiye’nin yok oluşuna böylesine hayıflanmasına ve bu yok oluşa yaptığı tanıklık,  belki de biz Türkiye’de yaşayanların pek çoğu hiç fark etmedi bile. Aslında nerden bakarsanız bakın, Türkiye denen ülke hem siyaseten ve hem de kültürel olarak kendini yok ederek ilerliyor. Bu yok ediş öylesine acı ki.. .  

1091220cookie-checkİSVİÇRE’DEN… Türkiye çok güzel bir ülkeydi!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.