Sözüm Meclisten içeri

Meclisin tatile girmesine üzüldüğümü söylemeliyim. Zira orası bizim için haber kuyusu.
Rutin oturumun takibi yanında tüm parlamenterlere kolayca ulaşma durumu bize iki gün yetecek malzeme sunuyor.
(Sağ olsun hiçbir vekil her ne sorarsak soralım asla “yanıtlayamam” demez. Cevabının yayınlanması istemese dahi” sen bil ama yazma” diyerek bir şeyler anlatır.)
Bazı vekillere bir siyasetçi gibi değil de ilkokul çocuğunu andıran haletiruhiyeler içinde davranmaları, parlamento çalışmalarını aksatmaları ve meclisi -dolayısıyla bizi- esir almaları bir yana “benim gibi olacaksınız” dayatmaları yüzünden kızmamak mümkün değil. Küçük çocuğa yapılan yorganı, bir ömür kullanmaya zorlayan kimi vekiller ayağın, bacağın dışarıda kaldığını bildiği halde inadından Nuh diyor peygamber demiyor. Bizim Anayasa’da küçük çocuğa dikilen yorgan gibi. Çocuk büyüdü, örtmüyor bir tarafı. Dolayısıyla Anayasa değişikliğine gidilecek. Değişiklik ise -şaşırtıcı ki -“değişmeyen tek şey değişimdir” sözünün yılmaz savunucuları tarafından reddediliyor.
Lafı uzatmayalım; birçok yasama günü aleyhte konuşmalarla geçti. Hükümet 27’yle istediğini yaptıysa da muhalefet- çalışmaları yavaşlatma pahasına- muhalefet etmenin mukavemet etmek olduğu sanrısından gıdım şaşmadı.
***
Parlamento çalışmalarını yavaşlatmak demişken bunun sadece bize özgü bir durum olmadığını belirtelim.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Siyaset Akademisi Yerel Yönetimler Programı kapsamında yaptığı konuşmada CHP’li vekillerinin yaptıkları projeleri yürütme durdurma kararı aldırarak, kendilerini hizmette yavaşlattıklarından dert yanmış. Gökçek, “Biz çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürürken, bizi CHP’li vekiller yoruyor. Bizi en çok yoran luzümsuz münakaşalar, münazaralar. Mesela Ankara’da özellikle CHP’li milletvekilleri gündeme gelmek istiyorlarsa, bana çatmaları gerekiyor” demiş.
Gökçek ayrıca verilen soru önergelerine cevap yazmanın bürokratlar için zaman kaybı olduğunu da belirtmiş.
Bazı milletvekillerinin TBMM’ye verdiği soru önergesi ile kendilerinin çalışmasını yavaşlattığını söyleyen Gökçek’in sözleri bize hiç yabancı değil. Muhalif konuşmayı muhalefetin şanından sayan ve tek ezberi ‘çatmak’ olan kimi siyasiler, kafalarını kendi oluşturdukları bariyerlere çarptıklarının farkında değiller.

***

Ve sendikalar… Kusura bakmasınlar ama bu yıl tüm karizmalarını çizdirdiler. Seslerini duyursunlar diye her taşın altından çıkan sendikacılarımız kendi üyeleri tarafından da eleştirildi çoğu zaman. Bir kez daha anladık ki sendikacılık hükümetin her yaptığına karşı olmak değil, yanlışların altını çizip, doğrunun bulunmasında yardımcı olmak. “Tuttuğumuzu koparırız” kabadayılanmaları yerine makul ve mantıklı bir orta yol bulunsa herkes memnun olacak. KTHY’da maaşlar düşürülsün, 14. maaşlar kaldırılsın dendiğinde “hayır” diyerek ayak direyen sendikacılar bugün işsizlik parasını alabilmenin mücadelesine girişmişlerse ortada doğru yapılmamış bir hesap var demektir.

***

Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
– “Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!” Kalabalık,
– “Yaşasııınn!” diye bağırır.
– “Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektiiir!”
– “Yaşşaaaaaa!!”
– “Çalışmaya dokuzda değil, 11’de baslayacağııızz!”
– “Helaaallll!!”
– “Maaşlarımız yüzde 150 artacaktııırrr!”
– “Vaaaaaauuuuuvvvv!!”
– “Yalnızca Çarsambaları çalısacağıııız!”
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur:
– “Her Çarsamba mı !”

1619950cookie-checkSözüm Meclisten içeri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.