Takas edilecektir!

Rahmetli beynin ilk sahibi, fena halde okurdu ve yazardı. Sam Amca Irak’ta ne halt ediyordu, ikiz kuleleri hangi lobut deviriyordu? Duvarın önü de arkası da ağlayanlara dar geliyordu, neden Çin seddi Avustralya’ya uzanmıyordu? Üç yüz günün, görünen-görünmeyen-gömülen üç yüzünde de aç bebeler ölüyor, altmış dördünde işsizler intiharı seçiyor, geri kalan birin de de ahali darbuka havası eşliğinde Avrupa’ ya giriyor, girdiği gibi de niye çıkıyordu?


Bu durum beyni de sahibini de fena halde geriyordu, sahip yay kıvamına gelirken beyin de ucundan çekile çekile sünüyordu. Sahip’in korkusu yoktu, beyini sapana gerip aklıyla kuş tutuyordu. O ki zavallı beyin, bu duruma fena halde içerliyor, taş yoluna mı kuş yoluna mı gittiğini bir türlü çıkaramıyordu.


Sahip gerçekten sahip miydi, yoksa beyin mi her şeye sahip ti?  Bu beyin var ya bu beyin, nice vartalar atlattı, nice kancalara takıldı. İnsanlık bekleme salonunda portmantoya mı asılmadı, yasaklılar listesinden kitap ayıracı mı olmadı! Karanlığa göz, hayatın derin sularına kulak oldu. Aklı bağladı sağlam kazığa, fikir ile zikre göz kulak oldu. Sorulmadan söyledi lider oldu, konuşulmadan yazdı kaleminden oldu. 


Ne oldu ki bu beyin? Bol bol okudu da “alim” mi oldu, para buldu güç buldu da  “zalim” mi oldu?


Ne kuzuyu kurda “yem” etti, ne kurdu  avcıya gammaz etti! Çobanı da avcıyı da bir arada idare edemedi gitti!


Takasa çıktı diye, allamak pullamak olmaz elbet!  İtiraf edelim de bitsin, isteyen yerine diğerini koyup alıp gitsin. Bu beyin “doğrucudur” dokuz köyden adamı kovdurur. Hakkı hak edene vererek, haksız adamı rüşvetiyle mağdur ederek, teraziyi  “denge”sinden eder. Kuyrukta birikenlere inat, balığı “baştan” koklar. Sürahinin yarısı boş, yok değil yarısı dolu diyenleri sabırla dinler, sırasını bekleyip o sürahiyi yer ile yeksan eder. Böylece yorgan gider, kavga da üzerinize afiyet biter.


Okumaktan süngere dönmüştür, sıkmaya gör  etrafa gereksiz “ışık” saçar. Tasarruflu değildir, kaçak elektrik yakar. Elektriğini gururundan alır, bir pire uğruna ne trafolar patlatır. İyidir, hoştur da bu beyin birazcık nahoştur. Gelene “ağam” demez, gideni “paşam” ilan etmez.


İnadı inattır, gediğinde lafı bayattır. Keskin sirkedir bu beyin, kellesine zarardır.
En son bir Don Kişot’ un kafasında bulunmuştur. Yelleri değirmene havale etmiş, kendisi kuş olup telgrafın tellerine konmuştur.


Durum oldukça kritiktir. Bu beyin miladını doldurmuştur. Zaman, itin uğursuzun zamanı olmuştur. Sevgi, insanlık,  dostluk rafa kaldırılmış, arsızlık hayasızlık gırtlak boyuna varmıştır. Düşünen, okuyan ve hisseden bir beyine ihtiyaç yoktur, mümkünse dumur olmalı, öyle ileri geri çalışmamalıdır. Ne derlerse yapmalı, ne uzatırlarsa almalı, menfaati olan yerde gözlerini kapalı tutmalıdır. Uzaktan kumandayla  idare edilmeli,  yolsuzluk yapanın tetikçisi olmalıdır. Üç kuruş uğruna damarındaki kanını bile satmalıdır. Az gitmelidir, uz gitmelidir. Laf edene, ana avrat düz gitmelidir. Ağzı bol laf, cebi de bol para yapmalıdır. Beyinden beyine nakille, ulufe menfaat dağıtmalıdır.


İkinci el bir beyine şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. Zira, bu beyin bu zamana fazlasıyla “insan” kalmaktadır.


D. NEŞE BİNARK’IN DİĞER YAZILARI:


Bu insanlar tozuttu!


Bir varmış, bir yokmuş…


Her derde deva; Karikatür


– Beni fıçımda bırakın!


– Çöp Kedileri


Ayaklı aylak kamera…


Korkunun mizahından korkana ayıp!


Taktığın yakın gözlüğü mü, at gözlüğü mü?


Yaratmanın dayanılmaz ağırlığı


Yaz gitsin, çiz gitsin!

682010cookie-checkTakas edilecektir!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.