Talat’ın önerileri

Cumhurbaşkanı Talat’ın “Yürütme” ile ilgili önerilerini birkaç kez okudum, arka arkaya değil belirli saat aralıkları ile. Hazmetmeye, arkasındaki mantığı anlamaya ve farklı açılardan, farklı mantıklarla bakarak değerlendirmeye çalıştım. Tamamen objektif olarak.
Bu yetim mühendisliğimden geliyor. Kafa yapım olaylara çok değişik açılardan bakabilmeye ve objektif değerlendirme yapmaya çok uygun.
Talat’ın önerilerini değerlendirirken, bu önerileri Hristofyas’ın müzakerelerin başından beri söyledikleri, yayınlanan tutanaklar, 1968’den beri süregelen görüşmeler ve geçmişte başkanlık yapmış beş Rum liderin Kıbrıs konusundaki söylem ve tutumlarını göz önüne alarak yapmaya çalıştım.

Öncelikle ilk dikkate aldığım nokta liderlerin “Herşeyde anlaşma olmaması halinde hiçbir şeyde anlaşılmış olmayacağı” ilkesi oldu.
Yani referanduma gidilecekse, liderlerin öncelikle her konuda anlaşmış ve müzakereler sonunda hiçbir pürüzlü nokta kalmamış olması gerekiyor.

Rumca gazetelerin yazdığı gibi Yürütme konusunda ortada, Rumların, Türklerin ve danışmanların veya buna tavsiyecilerin de denebilir, önerdiği iddia edilen üç öneri yok. Sadece iki öneri var.
ABD’de olduğu gibi İkinci seçmenler tarafından Başkan ve Yardımcısının seçilmesi önerisi tamamen liderlerin dışındaki bir şahıstan sadece tavsiye olarak gelmiş. “Böylesi bir yöntem de var, çıkmaza girerseniz dikkate almanızı tavsiye ederim” gibilerden bir tavsiye. Üçüncü bir öneri var iddiasının gerçeği aynen bu şekilde.

Talat beyin “Yürütme” konusunda basına yansıyan önerisinin temeli aslında, adada varolan “iki halkın eşit sayıda” temsil edildiği “Senato” üzerine kurulu.
1977 yılında Denktaş ve Makarios arasında imzalanan 1.ci Doruk Anlaşmasında ilk kez yer alan “Siyasi Eşitlik” ilkesi, bu öneride somut ve işler bir şekilde uygulamaya konmuş. Kaçarı yok.
Büyük bir olasılıkla Annan Planında On iki Kıbrıslı Türk ve On iki Kıbrıslı Rum’dan oluşması ön görülmüş yirmi dört kişilik Senato, bu öneri taraflarca kabul edilirse On üç Kıbrıslı Türk ve On üç Kıbrıslı Rum’dan oluşacak.

Müzakerelerin Birinci Turunda bu konudaki Türk önerileri, İsviçre’de olduğu gibi bir “Başkanlık Konseyi”ni öngörmekteydi. Senatoda ayrı ayrı seçilecek kişilerden oluşan bir Başkanlık Konseyinde, Başkanlık dönüşümlü bir şekilde olacaktı. Bu öneri eleştiri aldı ve Rumlar karşı öneri olarak Türk oylarının belirli bir katsayı ile çarpılarak yükseltildiği “Ortak Liste”yi önerdiler. Bana göre Rumların önerdiği bu yöntem, matematiksel olarak tutarsızlıklar ve çıkmazlarla dolu, ve buna ilaveten de “Siyasi Eşitliği” içermiyor.

Müzakerelerin ikinci turunda Cumhurbaşkanı Talat tarafından “Yürütme” konusunda yapılan son öneri, Kıbrıs Türk Halkının iradesini, yani Kıbrıslı Türklerin oylarını vererek seçtikleri ve sadece Kıbrıslı Türklerden oluşan “Kıbrıs Türk Devleti Senato”su üzerinden tam olarak yansıtmaktadır. Aynen Türkiye Cumhuriyetinde Cumhurbaşkanının T.B.M.M. tarafından seçildiği gibi.
Kurulacak devletin Senato’suna girebilmek ve Senatör olabilmek için esas kural, hangi devlette (Kıbrıs Türk devleti ve Kıbrıs Rum Devleti) yaşadığınıza bakılmaksızın ana dilinizin ne olduğudur. Ana dili Türkçe olan Türk Senatosuna, Rumca olan da Rum senatosuna girebilecektir ancak. Bu koşulun da esas temeli, Kıbrıs Türk devletinde yaşayan bir Rum’un ancak Kıbrıs Rum Senatosunda görev yapabileceği ve Senatoların safi olarak adada varolan iki halktan oluşması gerektiği mantığına dayanmaktadır.

Bu öneri kapsamında “Başkan ve Başkan Yardımcısı” eşit politik statüde seçiliyorlar ve eşit karar vermek yetkisine sahipler. Bakanlar Kurulunu bu iki kişi atayacak ve “Bakan”ların titrleri de değişerek “Sekreter” olacak. Nedeni de “Yürütme ile ilgili tüm kararları” Başkan ve Yardımcısı müştereken alacak ve sekreterlerin de bu kararları uygulayacak olmaları. Aynen ABD’de olduğu gibi.
Senatoda “Başkan ve Başkan Yardımcısının” tek listede aday olmaları önerisinin mantığı, halkın seçtiği vekillerin (senatörlerin) arasında kaçınılmaz bir işbirliği olmasının gerekliliği.
İşbirliği yoksa, yönetim de yok. Yönetim yoksa, seçim var.
“Siz seçilmişler kendi aranızda anlaşamıyorsanız, bir anlaşma sağlanana kadar seçim yapmak zorundasınız” tehdidi var gizli olarak, işler çıkmaza girmeye doğru giderse Başkanlık seçiminde.

Ve de en önemlisi Cumhurbaşkanı Talat bu önerisi ile “Ben çözümden yanayım”, sen de tavrını ortaya koy demektedir Hristofyas’a. Ve bu niyetini de başta BM olmak üzere AB’ye, ABD’ye ve ilgili tüm devlet ve kuruluşlara, bu önerisi ile işittirmektedir.
Hristofyas’ın belli ki başı iyice derde girecek müzakerelerin bu ikinci sürecinde. Talat’ın bu önerisine sıcak bakabileceğini pek sanmıyorum. İşin ucunda yönetimi paylaşmak var. DIKO ve EDEK çarmıha gerer Hristofyas’ı sonra.

Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com

658100cookie-checkTalat’ın önerileri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.