İTALYA’DAN… Homo urbanus

Homo urbanus… Yaklaşık altı ay sonra “Homo urbanus” çağına adım atacağız. Bu konuya dikkat çeken şahıs, Birleşmiş Milletler’in çatısı altında dünya nüfusu konusunda çalışan Hania Zlonik adlı bir araştırmacı. Vatandaşlar, yaşam koşulları ne derece güç olsa da geleceklerini, dev metropollerde görüyor. Megapoller, yüksek düzeydeki hava kirliliği, pahalı yaşama karşın milyonlarca vatandaş için cazibe merkezi.

Zlonik’in rehberliğinde hazırlanan dünya nüfusu  raporunda aktarıldığına göre, 1900’lü yıllarda dünya nüfusunun yüzde 14’ü kentlerde yaşıyor. Yeni bin yılla birlikte kentlerde yaşayanların oranı yüzde 47. 1950’lerde dünya genelinde nüfusları 1 milyonu aşan 83 kent mevcut, 2000’li yıllarda nüfusları 1 milyonu aşan kentlerin sayısı ise, 411.

1800’lerin başında dünyanın belli başlı kentlerinde 1 milyar dolayında insanın yaşadığı tahmin ediliyor. Bu rakam 1985’te 2 milyara, 2002’nin başında ise baş döndürücü bir tırmanışla 3 milyara ulaşıyor. 2 milyar dünya vatandaşı ise, 2030’da nüfuslarının 3,9 milyara ulaşacağı öngörülen gelişmekte olan ülkelerdeki kentlerde yaşıyor.

BM raporunda New York, San Paolo, Bombay, Tokyo, Şangay, Buenos Aires gibi kentler nüfusları bugün 10 milyonu aşan şehirler arasında. 2000 yılında dünya genelinde 18 adet bu dev şehir ya da rapordaki tanımlamayla megapolden söz ediliyor. Bunların da 2015’de 23’e ulaşacağı hesaplanmakta.

Araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek var ki, her gün 180 bin kişi kırsal kesimi terk ederek, yaşamak için kentleri tercih ediyor. Zlonik’e göre bu göç aynı hızla devam edecek olursa, kentlerde yaşayan nüfus her 38 yılda bir iki katına çıkacak.

Köyden kente göçün izlediği eğri, teknolojik yönden gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler açısından farklı bir tablo çiziyor. Çünkü teknolojik yönden ileri düzeydeki sanayileşmiş ülkelerde köyden kente göç, 1800’lerin ortasına doğru sanayi devrimiyle hızlandı ve sonra durdu. Oysa kalkınmakta olan ülkelerde kırsal kesimden kente göçün tarihi 1970’li yıllarda başladı. Ama Zlonik’in yorumuna göre, çok hızlı bir göç dalgasıydı yaşanan. Öyle ki dünya nüfusunun neredeyse üçte birini temsil eden 2 milyar vatandaş bu tür ülkelerde dev kentlerin kıyısında gecekondularda kendilerine bir gelecek aramaya yöneldi. Yine Zlonik’e göre köyden kente göçte artış gelecekte yine kalkınmakta olan ülkeler coğrafyasında yaşanacak.

Belki de  gelecekte dünya nüfusunun önemli bir bölümü megapolleri değil orta büyüklükteki şehirleri tercih edecek. Zlonik raporunda özellikle şu gerçeğin altını çiziyor, dev kentlerin  artık vatandaşlara sunabileceği bir zenginlik kalmadı. Bu nedenle de Zlonik’in öngörüsü bugün nüfusları 1 milyon dolayında olan şehirlerin geleceğin çekim merkezleri olacağı…

Ya Avrupa’yı nasıl bir gelecek bekliyor? Paris, Moskova, Londra, Essen/Ruhrgeblet ve San Petersburg gibi şehirler 15 yıl içinde Avrupa’nın en büyük kentleri olacak.  İtalya’da yaşadığım için Milano ve Roma’nın geleceği hakkında ise şunu söyleyebilirim, gerek Milano gerekse Roma, 15 yıl sonra yaşlı Avrupa’nın büyük kentleri arasında yer almayacak.

Elbette İstanbul ve İstanbul’u mesken edinen vatandaşlar “Homo urbanus”u nasıl karşılayacak diye de sormamız gerekiyor?

648640cookie-checkİTALYA’DAN… Homo urbanus

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.