Tanımlanamayan uçuk duygular…

Bu konuda yapılmış ilk resmi açıklamayı yansıtmaktan öte, başka bir anlam daha taşıyor bu haber… Gezegeni bilinmeyenler dünyasında döndüren gizli saklı, beşeri, hasır altı  yörüngeler artık şeffaflaşma evrimine ulaşıyor demek ki…


Senelerdir tüm devletlerce bıçak sırtında, ince ve hassas terazilerde yürütülen ve devletlerin dünyanın dengelerini koruma adına, resmen reddetmekten başka bir şey yapamadıkları bu konu, belki de tüm Dünya hükümetlerinin, adı konmamış, kağıda dökülmemiş ama her yönüyle, reddedilmesi adına telepatik bir mutabakat sağladıkları tek konuydu…


Bazı ülkelerde devlet baskısındaki veya güdümündeki bilim adamlarının söz birliği etmişçesine her UFO vakasını, meteor ya da Venüs gezegeni olarak açıklamaları, saydam veya en azından araştırıcı olunması gereken bu çağda, tabuculuğun ve dogmatik karşıtlığın artık yeterince doyurucu olmadığının tepkisini yaratmakta…


Bu konuya 70 li yılların ortalarında kişisel ilgi duymaya başlamıştım… Kendimle birlikte evreni ilk sorgulamaya başlangıcım,  “ bunca yıldız süs olsun diye yaratılmamıştır herhalde… “ basit düşüncesiyle  filizlenmişti… İngiltere’de talebeliğim döneminde, Amerikan Mate dergisinden,  Ruh ve Madde dergisine tercümeler yaparken bilgi dağarcığımda bazı taşlar yerine oturmaya başlamıştı… 


Bir müddet sonra, herkesten farklı bir bilgi donanımına sahip olmanın rüzgarıyla, ayrıcalıklı hissedip,  kendimi, başta madde olmak üzere dünyevi her şeye tepeden bakar bir konumda bulunca “ oğlum bu madde dünyasında yaşıyorsun, burda bir geçim savaşı vardır, dışında kalmamalısın… “ gerçeğine kendime uyandırma mücadelesi verdiğimi hatırlıyorum 20 li yaşlarda… Ama geçim ötesindeki paraya değer vermememin izini kazımıştı gen kodlarıma…


Hatta kendimden örnekle, bazı dönemlerde tutucu ve koruyucu tarafım ağır basıp, devletlerin ve bilimadamlarının böyle davranmalarının temel sebebine hak vermişliğim dahi olmuştur… Dünyevi her şeye programlanmış insan neslinin, bilinçsiz, hazırlıksız şekilde birdenbire kendinden üstün veya farklı varlıkları sindirebilmeleri hiç kolay değil elbette… Hatta egemen güçlerin, kendilerinden daha güçlü sistemlerin olduğu gerçeğini açıklamaları kendi hükümranlıklarının, emperyalist çıkarlarının sonu olmaz mıydı? Hele din olgusunun sarsılmasının ağır tepkimelerini kim göze alabilirdi? O halde en pratik çözüm, kulak arkası etmek ve reddetmekti… Onyıllardır bunu yaptılar… Tıpkı Dünya’nın tepsi gibi değil de, yuvarlak olduğu iddialarının ortaçağda reddedilmesi gibi…


İşte her hasır altı yasakçı, zülfikara dokunan mantalite gibi, bu da artık direnemiyor şeffaflığın dayanılmaz evrim talebine… Gizli kapaklılık artık bu çağa yakışmıyor ve sırıtıyor… İlk patlak Fransa’dan çıktı… Yeni çağı kapayıp, yakın çağı açan ihtilal de Fransa’da patlak verip, dalga dalga yayılmıştı… Bu cesur açıklamayı diğer ülkeler de çorap söküğü gibi takip edeceklerdir muhtemelen…


Dünyadaki dengelerin kökünden değişmeye başlayacağının ilk işaretidir bu kırılma noktası… Ve gezegen sakinlerinin hazırlıklı olma adına düşünsel bir vites değiştirmeleri gereğinin miladıdır, Fransa’nın bugünkü resmi açıklaması…


Keşke yıllardır hasır altı etmek yerine tam tersi yapılarak, evrenin engin derinliği daha önce insanoğluna kavratılabilseydi de, savaş gibi, ihtiras gibi, kin gibi sığ ve cüce olgular, bir çığ canavarı gibi büyüyemeselerdi, insanlığı önüne katıp, kasıp kavurarak, savaş kılığında…


Gezegenimizin şu halini, elden birşey gelmeden, mecburen kabullenerek yaşıyor olduktan sonra, uzaydan gelebilecek her hangi bir şeyin, insanlık adına getirebileceği daha kötü şeyler olamayacağı fikrini benimsiyorsanız eğer, uzayda sınırların kalkma zamanıdır…


O zaman nerden gelirlerse gelsinler, UFO’lar hoş gelmiş sefa gelmişler…


 

698540cookie-checkTanımlanamayan uçuk duygular…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.