Tarımda ata tohumlarımıza geri dönelim!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Yerel tohumların terk edilerek ithal hibrit tohumlara geçilmesiyle kanser ve beslenmeye bağlı hastalıklarda ne kadar artış oldu? 20 Milletvekilinin imzasını taşıyan önerge, bu sorunun yanıtlanması ve üretimde yeniden atalık yerel tohumlara dönülmesi için Meclis araştırması açılmasını talep ediyor.

Son yıllarda hızla artış gösteren kanser ve beslenmeye bağlı diğer rahatsızlıklar ile yediğimiz gıdaların üretildiği hibrit tohumlar arasındaki ilişkinin araştırılması için TBMM’ne araştırma önergesi verildi. İyi Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un hazırladığı araştırma önergesine 20 milletvekili de imza koyarak destek verdi. Önergesinde, ata tohumu olarak anılan yerel tohumların kullanıldığı dönem ile çoğunluğu ithal edilen kısır hibrit tohumların kullanıldığı dönemde yaşanan hastalıkların araştırılmasını isteyen Yokuş, Üreticiler için, daha çok ürün ve kazanç vaadiyle büyük beklenti içine sokulan milyonlarca üretici, çok geçmeden küresel tohum tekellerinin kıskacı altına alındı. Daha önceden ekstra girdi maliyeti olmayan tohum, tarımsal üretimin en önemli ‘girdi’ kalemlerinden biri haline geldi. Yerel ata tohumlar, bir ülkenin hazinesidir. Geleneksel ata tohumu kendi kendini üretebilir” açıklamasında bulundu.

TÜİK verilerine göre Türkiye’deki her 5 ölümden biri kanserden kaynaklanıyor. 2017 yılına ait olan bu oran giderek de tırmanıyor. Tüketilen gıdalar ile halk sağlığı arasındaki ilişkinin daha çok tartışılır olduğu günümüzde bu konuya ilişkin sağlıklı bir veri bulmak ise hiç de kolay değil. Bu sorunun açıklığa kavuşması için harekete geçen İyi Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, tarımda kullanılan hibrit tohumların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerin araştırılması için Meclis’e araştırma önergesi verdi.

ARAŞTIRMA ÖNERGESİNE 20 MİLLETVEKİLİ İMZA KOYDU

Durmuş Yılmaz, Aylin Cesur, İsmail Koncuk, Tuğba Vural Çokal, Feridun Bahşi ve Enez Kaplan’ın da aralarında olduğu 20 milletvekilinin de imza koyarak destek verdiği araştırma önergesinde yerel atalık tohumlarla hibrit tohumların kullanıldığı dönemlerdeki hastalık oranlarının karşılaştırılmasını talep eden Yokuş, “Ülkemizde yıllardır geleneksel tohum olan ata tohumu ile üretim yapılırken, çiftçi ve tüketici arasındaki arz ve talebi karşılayamaması sonucunda, geleneksel olmayan ve ticari bir tohum olan hibrit üretimine geçilmiş ve ithal tohumlar ile de tarımda sebze ve meyve üretimi sağlanmaktadır. Bunun yanında yurt dışından ithal edilen tohumlar, ilaç ve gübreler neticesinde tarımsal ürünlerin besin kalitesi azalmakta ve sağlıklı olmamaktadır” dedi.

HİBRİT TOHUMLAR TÜRLER ARASI MELEZLEME YOLUYLA ÜRETİLİYOR

Hibrit tohumların iki veya daha fazla cinsin laboratuvar ortamında saflaştırılması ve türler arasında çaprazlama/melezleme yöntemiyle elde edilen bir ürün olduğunu belirten Yokuş, “Ekildiğinde geleneksel tohuma göre daha yüksek verim gücüne sahip olan ancak bir sonraki sene ekimi dahi yapılamayan, bu nedenle de yüksek maliyetli tarım ilaçları ve kimyasal korumaya daha fazla gereksinim duyan melez bir tohumdur. Bu nedenle hibrit tohumunun raf ömrü daha uzun olmaktadır” diye konuştu.

‘BESİNLERDEKİ PROBLEMİ ONU TÜKETENLER DE YAŞAYACAK’

Hibirt tohumun, insanların kısa vadede besin değeri yüksek olmayan ürünler tüketerek sadece karınlarını doyurmasını sağladığını ancak uzun vadede ise gelecek nesillerin sağlıksız yetişmesine neden olduğu görüşünü savunan İyi Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, şöyle konuştu: “Hibritin ana tehlikesi, bitkinin tohumunun içindeki üreme organını yok edilmesiyle, besin değerinin azalmasıdır. Sağlıklı insanlar sağlıklı nesilleri de beraberinde getirir. Amaç sadece karın doyurmaktan ziyade, almış oldukları besinin değerleri ve vitaminleridir. Besinlerdeki gıda çeşitleri nitelikli ve sağlıklıysa, insanlar kendi yaratılışlarına uygun sağlıklı, sıhhatli olurlar. Eğer besinlerde problem varsa, o besini tüketenler problem yaşayacaktır.”

‘TOHUMCULUK KANUNU İLE KONTROL ŞİRKETLERE VERİLDİ’

2006 yılında AKP Hükümeti çıkarttığı 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumun kontrolünü, şirketlerinin birliği olan Tohumcular Birliği’ne verdiğine dikkat çeken Yokuş, yerel tohumların doğal ortamda ve etkileşime açık olarak yetiştiği için standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle hibrit, yani ‘kısır’ olan ve ekildiğinde elde edilen üründen tohumluk alınamayan sertifikalı tohumların üreticilere dayatıldığını söyledi.

‘ÜRETİCİLER TOHUM TEKELLERİNİN KISKACINA ALINDI’

Daha çok ürün ve kazanç vaadiyle büyük beklenti içine sokulan milyonlarca üreticinin kısa süre içinde küresel tohum tekellerinin kıskacı altına alındığının altını çizen Yokuş, “Daha önceden ekstra ‘girdi maliyeti’ olmayan tohum, tarımsal üretimin en önemli ‘girdi’ kalemlerinden biri haline geldi. Yerel ata tohumlar, bir ülkenin hazinesidir. Bununla birlikte Türkiye coğrafyası 3 bini endemik, toplam 13 bin bitki çeşidine sahiptir. Geleneksel ata tohumu kendi kendini üretebilir. Kalite şartları artırılabilir. Bu tohumların tescil ve ıslah edilmesi gerekmektedir. Katma değer üretilmediği müddetçe ilerlemek söz konusu değildir. Bu konuda Islah firmaları geliştirilmelidir” görüşünü dile getirdi.

‘İTHAL TOHUMUN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ ZORLAŞTIRILMALI’

Açıklamasında, ithal tohumların Türkiye’ye gelişinin zorlaştırılması gerektiğini de savunan Yokuş, Türk çiftçisi ile atalık yerel tohumların ıslahını yapan firmaların desteklenmesi gerektiğini dile getirdi. Türkiye’nin şu anda dahi kendi kendine yetecek tohum üretebildiğine dikkat çeken Yokuş, üretimin hibrit tohumdan ata tohumuna evrilmesi gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:

‘ÖNERGEYİ, ATA TOHUMUNA YENİDEN DÖNÜLMESİ İÇİN VERDİM’

“Önceliğimiz sağlıklı topraklara, sağlıklı insanlara ve canlılara ulaşmaktır. Bu çerçeve de ülkemizde ata tohumu kullanılan dönemler ile günümüzde kullanılan hibrit tohumu ve ithal tohumların insan sağlığına olan etkilerini başta kanser hastalığı olmak üzere besin değeri kaybından üreyen hastalıkların araştırılması ve ata tohumuna yeniden dönülmesi adına araştırma önergesi verdim.”

2275010cookie-checkTarımda ata tohumlarımıza geri dönelim!
Önceki haberPara için ne orman ne de tarih dinliyorlar!
Sonraki haberİranlı yazar Ata Erad: ‘Halı bizim için hayattır!’
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.