Terör ve hastane günleri!

Gebze Konak Özel Hastanesinin Denize bakan bir odasında Ameliyat sonrası yatıyordum. Ta karşı tarafları, çok yönlü olarak görür durumdaydık, adeta deniz ayağımızın altında ya da gözümüzün önünde idi. Hastanede yanımda olan bir arkadaş burası tam rakı içilecek bir yer diye içinden geçeni sesli olarak dillendirdi. Manzara güzel! Ülke dersen o da güzel. Yalnız lanetlenmiş bir halde sürekli bir birimizi yiyoruz, Ölüyoruz, öldürüyoruz. O öldürmelere, ölümlere sürekli gerekçe uyduruyoruz.

Gerekçe uydurmakta üstümüze yok! Sürekli bir gerilim, sürekli kıyım bu ülkeni kaderi haline getirildi. Ülkeyi yönetenler bir doyumsuzluk, hesap vermezlik içindeler! Daha fazla yönetme gücü diye bağırmaktalar. Onlar bağırdıkça ülke yara almakta. Diktatör parmak salladıkça, eylerini çoğalttıkça ya da artırdıkça ortalık karışmakta. Diktatör ve rejim eleştirenlere kızmakta. O nedenlerde önüne çıkanı karga tulum ederek mahpusa göndermekte. Yasa, hukuk hak getire! Ağzını açanın ağzını kapamakta! Ama demokratlığı da hiç kimseye kaptırmamakta…

Kendi ağızlarından çıkanlar da hukuk kabul edilmekte. Bu bayların Ağızlarından çıkacak bir kelam hukuk sanılmakta! Durum bu olmasına rağmen durmadan yönetme krizi içinde olduklarını söylemekteler. Söz ve eylemi iç içe geçirerek Bütün ekranları Başkanlık velvelesiyle teslim almaktalar. İstanbul da, Beşiktaş Bursa spor maçı sonrası patlama olmuş. Haberlere bakıyoruz. Bu durumun detayları henüz ekranlarda görülmüş değildi. Sadece patlamadan söz edilmekteydi. O sıra Hastane Hemşiresi odama geldi. Tansiyon kontrolü, ilaç takviyelerin yapmakla uğraşıyor. Patlamadan haberiniz var mı diye sordum. Ne patlaması diye soruma soru ile yanıt verdi. Yine, bir yerde patlama olmuş dedim.

Kadın şaşırdı! Ne diyeceğini bilmeden Allah belalarını versin demekle yetindi. O gün olayla ilgili hemen haber yasağı geldi. Ortaya çıkan ya da vermek istedikleri bilgileri vererek olayın üzerine perde çektiler. Arkasından da hamaset tellallığına başladılar. Olayların gerçek yüzü toplum tarafından asla öğrenilemedi. Hamasetin zirve yaptığı bir süreçte İstanbul’un Beleş Tepe denen o tepesinin adı hemencik Şehitler Tepesi olarak değiştirildi. Böylece yöneticilerimiz de o nasırlaşmış vicdanlarını rahatlatarak ölen insanlarımıza karşı görevlerini yapmış oldular! Halkın can mal güvenliğini sağlamak yerine hamasetle işleri idare etme yoluna gittiler. Ya da bu hamaset yolu tercih ederek halkın uyumasına olanak yarattılar. İstanbul da yaşanan trajedinin kederi henüz üzerimizden atılmadan, Ölü yaralı sayısı henüz o tazeliğini korurken, Kayseri’de bir başka patlama oldu. Yine ölü ve yaralı sayısı üzerine muhtemel rakamlar ifade edildi! Tabi ki bütün bunlar İdarecilerimizin yayın yasağı altında önümüze geldi. Yine, gerçek anlamda ölü ve yaralılarımızı öğrenme şansımız olmadı. Bu konular ne kadar komşularsa o kadar kayıplarımız da bilinmez oluyor. Olaylar kanıksandığı gibi idarecilerin saldırgan tutumları da bir o kadar kanık sanmakta! Ülke artık arka arkaya patlamayla sarsılmakta… Patlamaları arkasındaki gerçek güçler de asla ortaya çıkmamakta. Bilinen o malum şeyler malum şekil de tekrarlanıp durmakta. Yöneticiler İkinci Kurtuluş Savaşı verdiğimizi iddia etmekteler. Ülkede bir seferberlikten söz edilmeye başladılar.

Bakalım bunun sonu nereye varıp dayanacak onu da zaman göstermiş olacak! Suriye bataklığına saplandık, oradan çıkma şansımız nedir bilinmiyor? Bilinen tek şey içe hamaset dışa yalama dönemi almış başını dizginsiz bir biçimde gidiyor. Nerede nasıl duracağımız o da asla bilinmiyor. Her gün gençlerimiz kör teröre ve binmeyen savaşa kurban ediliyor. AKP’ye yakın duran bazı güruhlar da Halife seçimini dillendirmeye özen gösteriyorlar. Bu duruma dur bakalım mı diyeceğiz yoksa tepkilerimizi mi ortaya koyacağız! İşin gelip dayandığı yer burası….

_____________
18 Aralık 2016 Tahir Canan

2040890cookie-checkTerör ve hastane günleri!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.