İlk eylemlerini 1092 yılında gerçekleştirmiş bu ortadoğu kökenli ilk suikastçılar, o zamanın şartlarına göre çıkarlarının olduğu herkese çalışıyorlardı. Cinayetlerini üçü zehirli hançerle gerçekleştiren Haşhaşiler o yıllarda ortadoğudadaki pekçok krala ve aşiret reisine korku salmıştı.
Haşhaşiler cinayetleri sonrası (eğer hayatta kalmayı başardılarsa) yüklü miktarda altın, bakire kadınlar ve çuvallarca esrar ile ödüllendiriliyorlardı. Ölmeleri durumunda da cenneteki yerleri garanti olduğundan son derece cesaret gerektiren ve imkansız görünen görevleri almaktan çekinmiyorlardı.
Haşhaşinler pek çok Haçlı seferi sırasında da batılı ordularla çalışmış ve bu sayede bölgede güç ve dokunalmazlık elde etmeyi başarmıştı. Bu çıkarcı ilişkileri sebebiyle Araplar tarafında pek sevilmeyen ve tepki duyulan bu gurup zaman içinde yok olup gitti. Ancak Haşhaşinlik Ortadoğu’nun pekçok kaviminde yönetimsel anlamda devam etmeyi sürdürdü.
1. ve 2. Irak kara harekatları sırasında George Bush ve Oğlu W.Bush en büyük desteği Kürt lider Mesut Barzaniden almıştı. Iraktaki bu en büyük feodal oluşuma tabii pek çok vaatte bulunulmuş ama savaş sonu birkaç tanesi hariç hepsi unutulup gitmişti.
Mesut barzani o yıllarda en büyük hayali olan birleşik kürt devletinin kurulması için her türlü yola başvurmaktan çekinmeyeceğini açıkça beyan ederek “Thank you America! şayet davamızda başarılı olursak abd’nin 51. eyaleti olmaya hazırım.” diye bir açıklama dahi yapmıştı. Bu açıklama sonrası da “Thank You America” isimli bir video hazırlayıp defalarca televizyonlarında göstertmişti.
Mesut Barzani politik hayatında arkasına hep “büyük abileri” almak konusunda da oldukça başarılı olmuştu. Eski SSCB ve Amerikayla ilişkileri hep kısa vadeli çıkarlar üzerine dayanırken bölgenin en çok sorun çıkaran gurubu olarak da göze çarpmaktaydı. Batılılarla ilişkileri yüzünden bölgede oldukça sevimsiz bir üne sahip olan Barzanların Türklerle de ilişkileri olukça kötüydü.
“Diyarbakır benden sorulur” diyen Mesut Barzani, Abdullah Öcalan ile de Pan-kürdizim liderliği konusunda sıkı bir rekabete girişmişti. Hayatının hiçbir evresinde bir politik felsefesi olmayan ve sadece konumunu güçlendirmeyi amaç edinen Mesut Barzaniyi kan davalılarıyla aynı karede eğlenirken görmek veya can dostlarıyla savaşırken bulmak artık kimseyi şaşırtmamaya başlamıştı.
En son kırmızı Türk pasaportuyla AKP’nin konuğu olarak Diyarbakira gelen Mesut Bazanı AKP’lilerin “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratlarıyla karşılandı. Kendine gösterilen bu ilgiden oldukça mutlu kalan Barzani, Diyarbakır’da 400 yeni evlenen çifte 400 yarım altın ve 400.000 dolar hediye ederek gönülleri feth etti.
Her ne kadar Türklere karşı Barzanların 4 ciddi ayaklanması olsa da AKP’liler onunla “gurur duymuştu”. Çünkü kapalı kapılar ardında Mesut Barzani yine birilerinin işini göreceğinin garantisini vermişti. Her ne kadar ülkesine dönünce sınırlarımızı içine alan yeni bir Kürdistan haritası servis ettiyse de bu sadece tabanının “gazını” almak amacıyla yapılmıştı.
Hem Türkler hen de Kürtler Barzani’nin sayısız haritasını görmüş ama hiçbiri gerçek olmamıştı. Mesut Barzani İşid’in yarattığı kargaşa içinde hazırladığı haritalardan birini ilk kez gerçekleştirmeye çok yakın olduğunu hissetmiş olmalı ki halkını durup dururken İşid’le savaşa sürmekden de hiç kaçınmadı.
Ancak hantallaşmış ordusu hiç beklemediği kadar ağır bir yenilgi aldı. Peşmergeler üniformayla yakalanıp kafalarının kesilmesi korkusuyla donla cepheden kaçtı. Kendisine hediye edilen sayısız Amerikan silahı, mühimat ve hatta tanklar İşid’in eline geçti.
Barzanlar üstüne kondukları petrolle Ortadoğunun Dubaisi yapmaya çalıştığı Erbili bile PKK’nın yardımı olmasa az daha kaybedecekti. Amerikanın bölgedeki tek askeri üssüne İşid’in bu kadar yaklaşması doğal olarak büyük abisi’nin de tadını kaçırmıştı. Tam da dünya’nın en büyük petrol şirketi Amerikalı EXXON ile yeni kuyular açmak için anlaşma yaptığı anda yaşanan bu talihsizlik Mesut Barzaniye olan güveni iyice sarsmıştı.
Hem para verip, hem petrolünü alıp, hem de bedava silah dağıttıktan sonra batılı devletlerin kızgınlığını da anlayışla karşılamak gerekiyor.
