The Fountain…

Mevsimin ilk kar’ı düşer de… O karın büyüsüne uzanan bir el sizi yanına çağırıverirse… Tereddüt etmeyin… Yürüyün…


Avucunuzdaki elin sıcaklığıdır o anahtar.  Aşkın bin türlüsünü anlatan şu kitapların, şarkıların, filmlerin içinde perperişan bir ölümün, ilk defa nefes alır gibi bir dirilişin, susuzluktan ölmek üzereyken yüzünüze değen yağmurun serinliğini hissettiğinizde… O göğüsünüzdeki boşluğun derinliğini görüverirsiniz ? Siz; Ölümün peşinden gider misiniz aşk için? Ölümsüzlük için savaşır mısınız? O gidişin tek dönüşünü hazırlar mısınız?


Toprağından fışkıran bir ağacın köklerini hayretle izlemeye iten şey nedir sizi? Büyülenerek seyrettiren nedir gecenin karanlığında yıldızları,  nedir evrenin o koca devasal şaşırtıcılığı? Bir insanı yaşatan da öldüren de o tek ışık, o büyük nebula, o devasal kosmos, o köklerinden çiçekler fışkıran ağaç? O avucunuza konmasını istediğiniz anahtarın gücü değil midir bütün bunların peşinde merakla koşturan?  Ve aşk; bir sesin, bir dokunuşun, bir merhabanın vazgeçilmezliği… Ve ayrılık; bir tümörün bedene büyük bir suç gibi dağılıveren sessizliği… Ve bazen soğuğu ve bazen de sıcağı hissedemeyen bir el bir ayak bir ruh üşümesi…


Nedir bir insanı ölümsüzlüğün keşfine çıkaran güç? Nedir kalın halatlarla bizi düne, bu güne, yarına bağlayan düş?   Ne, nasıl, hangi his, sonsuza dek sizinle birlikte? 


Düşünüzü, düşüncenizi, eyleminizi , hangi kelime özetleyiverir tek seferde? Hangi ruh bedenini parçalarcasına seslenir ‘endişelenme’… Kimin aşkın büyüsünden daha büyük bir cesaret vardır içinde? Kim parmağına batırıp dolmakalemin ucunu, kanıyla yazar sevdiğinin ismini? Yo..bunları hissedebilmek hastalıklı bir şey değil, hastalıklı olan bunu düşlemeyecek kadar cılız sevdaların hadi canım diyen vazgeçişleri….


Anahtar yok, avuç boş, yüzük kayıp. Ölü ruhların yeniden doğduğu bir nebula varsa eğer mayaların söz ettiği gibi adı xibabla olan, …


Bir gün birbirini seven ruhlar orada beden bulup kavuşacaklar. Ve en güzel filmi, en güzel romanı, en güzel şiiri orada sadece onlar yazacaklar…


Bir film…ve işte düşündürdükleri…The Fountain… filmin bir yerinde şöyle geçer… ‘Derimiz ve kanımız, hapisliğimizin demir parmaklıklarıdır ruhumuzun’… Ölüm mü? Ölüm nedir ki aşkın yanında?… Hayat hayat mıdır ölümsüzlüğe kafa tutacak cesaretin yoksa?  Aşk aşk mıdır bir düşün içinde bir ömrün dışına taşamıyorsa?


Aşk tek bir sözcük… Küçücük bir fısıltı kulağında? Korkma…  


THE FOUNTAIN* Bir DARREN ARONOFSKY filmi… (Pi’ filmininin yönetmeni..) 


[email protected]


SİBEL BENGÜ’NÜN DİĞER YAZILARI


– Çok sevgili sevgililer günü için…
– Açık reçete…
– Çocuk
– Sen de kimsin?
– Kar yağarken pencerenden…
– Bayramları nasıl bilirdiniz?
– Ne kadar buradasın?
– Bu hayat nasıl geçer?
– Aşık kimdir?
– Aşk ne değildir?
– Aşk nedir?
– Herşeyin bir şeyi vardır…
– İyi insan kimdir?
– Kaygı çok kaygan bir kelimedir…
– Bumerang aşklar…
– İstanbul’da yine yağmur var…
– Kelimeler, kelimeler, kelimeler…
– Bir şairin bildiği sevgi/ Attila İlhan için…
– Nedir, niyedir? Neyse…
– İnsan bazen kendini bırakıp delice gitmek istiyor…
– 3 kadın 1 kritik…
– Hayatın şablonu mu var?
– Haydi dostlar buyrun kahveye…
– Muhakkak…
Aşk’a herşey dahil…
Bir İstanbul hatırası
Kadın dediğin
– ‘Adam gibi adam’ dedikleri…
– Mantığım intihar, ruhum serseri… 
– Hiç-bir-şey anlamıyorum… 
– Hayal adalar… 
– Kırmızı başlıklı kızın nesi var?  
– İstanbul’a bir günlük firar… 
-Bırak deli desinler… 
-‘Sen benim rüzgar gülümsün…’ 
-Pardon tanışıyor muyuz? 
-İstanbul 
-Kıymık… 
-Siz mağrur musunuz? 
-Ne kadar önemsiyoruz yarınlarımızı? 
-Küçük şeyler… 
-Yürek mahrem bir bölgedir 
-Kiler… 
-Keşke 
-Anne karabiyesi… 
-Tren garları… 
-Yangın yeridir yürek, külleri kelimeler…
-Bir gün… gemiler… geçer… 
-Önsöz 
-O fotoğraf… 
-Durup dururken… 
-İçiyorsam sebebi var…
-Susmak üzerine… 
-Zor…anlatması zor… 
– Ciddi insan… 
-Kalbim Anadolu…
-Aşk niye biter? 
-Oğlum şiir oku…çünkü…
-Ne olmazsa olmasın, içinde sen varsın 
-Ölüm diye bir şey var… 
-Kırmızı başlıklı kızın neyi var?.. 
-Bebek’te gitmek zamanı…
-Kadın…nedir senin aşktan anladığın? 
-Altı üstü bir küre… 
-Aşk seni sordular…
-Atlıkarınca… 
-Dün haberini aldım…
-AY bilmecesi… 
-Karanlıktan korktuğumu nereden bildiniz? 
-Yüreğimin tozunu aldım… 
-Ne zaman yağmur düşse bu şehre… 
-Onlarca onlar…
-Kimsin sen?
-Bir sevgililer günü klasiği…_
-Nakış… 
-Rüya 
-Bilmen gerek… 
-Olgunluk… 
-İlk şiir 
-Kadınlar ne ister? 
-Meraklanınca 
-Sekiz onbeş vapuru 
-Olmayınca bir adamın gözleri 
-Biz İstanbulu sevdik 
-Tatiiil…. gel artık ben delirmeden…
-Ey kalbim…
-Sana yazdığım son şiirin içindesin şimdi…
-Tamiri zor oyuncaklar
-Hayat bir köprüdür oğlum… 
-Kim 
-Kol düğmesi 
-Nasıl anlatsam… 
-Gökte yakut, yerde zift karası… 
-Hadisene 
-Gökte yakut, yerde zift karas -3- (adam) 
-Gökte yakut, yerde zift karası -5 (kör olursun) 
-Gökte yakut,yerde zift karası – 6 (Gardiyan) 
-Gökte yakut, yerde zift karası – 8 (ilaç)

702540cookie-checkThe Fountain…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.