Toplumu doğru anlamak

Toplumun sorunlarını anlamaya çalışırken olgularla nedenleri birbirine karıştırmamaya özen göstermeliyiz. Toplumu yüzeyden ya da gelişigüzel gözlemleyenler birbirine yakın olayları birbirlerinin nedenleri gibi görürler. Bunu yapanların başında da “olay tarihçisi” dediğimiz tarihçiler gelir. Olaylar bazen birbirlerini izlerken bir olayı ardından gelen olayın nedeni gibi görürüz. Bu bir yanılsamadır. Olayların görünür oluşuna karşın nedenler görünmez şeylerdir. Olayların arasındaki görünür basit ilişkiler nedensel ilişkiler gibi okunduğunda büyük yanlışlar yapılacaktır. Görünüşe hiçbir zaman aldanmamak gerekir. Bilgi açısından yeterince donanımlı olmayanlar toplumsal olayları izlerken çok acele boş görüşler ya da bilgiler üretirler. Falanca ordu falanca ülkenin topraklarına girdi, o zaman da o ülkenin kralı bu yayılmacı güçlere karşı savaş ilan etti. Bir etki bir tepkiyi yarattı. İş bu kadar basit değildir. Biz bir olanı bir başka olanla açıklayıp çıkarken öncelikle kendimizi kandırmış oluruz.

İlkin “olay”ı “olgu”dan ayırmak gerekir. Her oluşan şey bir olaydır. Örneğin Hatice teyzenin komşu kızına sarkan kocasına yekten sefil adam rezil herif tu suratına diye bağırması bir olaydır. Olgu dediğimizde herhangi bir bilim adına ele alınıp incelenmesi gereken, böyle bir incelemeye değer olan ya da böyle bir incelemeyi gerektiren olayı anlarız. Olgu paranteze alınmış olaydır. Bir olay üstünde durmadığımız sürece olay olarak kalır, ama onu tarih açısından toplumbilim açısından ya da bir başka açıdan incelemeye kalkarsak o olay bir olgu değeri alır. Olaylar basitçe birbirlerini açıklar görünseler de her oluşum çok karmaşık etkenlerin sonucunda gerçekleşir. Bilim adamının işi bu nedenler karmaşığını görebilmek ve nedenleri teker teker okuyabilmektir. Yüzey her zaman bizi yanıltır. Yaşamın gündelik akışı açıklamalar yapmakta bize aldatıcı kolaylıklar sağlar. Derine inip asıl nedenleri görmeye çalıştığımızda kendini kolay kolay ele vermeyen ve içiçe geçmiş gibi duran bir nedenler bütünüyle karşılaşırız. Olaylar ortadadır nedenlerse gizlenmişlerdir. Olaylar somuttur nedenler soyuttur. Soyutun izini sürmek bilgi ve çaba ister. Bilimsel bakış her zaman görünmeze ya da kolay kolay görülemez olana çevrilmiştir.

Olaylardan elbette kopamayız. Olaylara bakma nedenlere bak diye bir anlayış olamaz. Öngörüyü elden bırakmamak koşuluyla yani belirgin bir fikre dayanmak koşuluyla somuttan yola çıkmak gerekir. Elle tutulur olandan elle tutulmaz olana yönelmek gerekir. Basit bilinç çok zaman her olay için tek bir neden düşünür. Bilimsel ve felsefi bakış böyle bir düşünme biçimiyle uyuşmaz. Gözümüz bir iki nedene değil neden demetlerine ya da neden bileşiklerine yönelmelidir. Nedenlerin içinden en belirleyici olanlarını seçmek gerekir, yoksa nedenler arasında yitip gidebiliriz. Burada yöntem sorunu karşımıza çıkıyor. Her türlü yöntem kavrayışının temelinde insanın değişmez mantığı yatar. Her bilim için ya da her bilgi alanı için değişmeye açık yöntemler vardır. Her araştırma için başka başka yöntemler gerekir ayrıca. Yöntem bir maymuncuk değildir. Yöntem esnek olmayı, değişik açılardan bakabilmeyi gerektirir. Örneğin bir cinayet uzmanı her cinayeti aynı yöntemle çözmeye kalkarsa yarı yolda kalır. Cinayetin niteliği ve gerçekleşme biçimi araştırmacıyı çok özel yöntemler geliştirmek zorunda bırakır. Yöntemler bir kalıptan çıkmış değildir. Bilimsel bakış açısı çokyönlü bir görüye ulaşmış olmayı gerektirir.

Verilerin en belirleyici olanlarını seçmek: tarihçinin de toplumbilimcinin de yapması gereken budur. Her gerçek bilim adamı sağlam verilerin dışında herhangi bir dayanak tanımayacaktır. Nedenler araştırmasına öncelikle birincil verilerden gidilir. Veriler varsayımları güçlendirirler ya da daha doğrusu onların doğrulanmalarına olanak verirler. Nedenlerin birbirine kenetlendiği yerde bilgi donanımının sağladığı öngörü en büyük yardımcımızdır. Buna göre her olguyu birçok yüzüyle görmeye çalışmalıyız. Asıl sorun başlıca nedenlere ulaşmak sorunudur. Olgularla nedenler elbette apayrı iki ayrı dünya oluşturmazlar. Bunlar bir gerçekliğin iki ayrı yüzüdür. Araştırmacı olgulardan nedenlere nedenlerden olgulara gitmeyi bilmelidir. O bu nedensellik ilişkilerini ortaya koyarken olaylarla bağını hiç koparmayacaktır. İyi bir nedenler araştırması için kişinin felsefe ve insan bilimleri alanlarında donanımlı olması gerekir. Bu da öncelikle bu alanların tarihsel bilgisiyle içlidışlı olmayı zorunlu kılar. Nereden gelmekte nereye gitmekte olduğumuzun bilgisi çok önemlidir. Toplum araştırmasını çıplak gözle yapmaya kalkan donanımsız araştırmacılar bilgi üretmeye çalışırken olaylar arasında yitip giderler. Özellikle toplum yaşamında kendilerinin ve başkalarının başına işler açanlar dünyayı anlamaya yönelirken kendilerine yok yere güvenen bilgisiz kimselerdir.

2045980cookie-checkToplumu doğru anlamak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.