Toroslardan Lübnan dağlarına sedir ağaçları nasıl yok edildi

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE –  Sedir ağaçları Türkiye’nin en önemli doğal miraslarından biri. Gılgamış destanından Uluburun Batığına, Süleyman Tapınağından Roma İmparatoru Hadrianus’a uzanan binlerce yıllık öyküsünde sedirler insanlık tarihine tanıklık ediyor. Türe adını veren Lübnan’daki sedir ormanları yüzlerce yılda azaldı ve bugün yalnızca birkaç noktada koruma altında bulunuyor. Halen dünyanın en önemli sedir ormanlarına ev sahipliği yapan Türkiye’de ise sedir ormanları vahşi madenciliğin tehdidi altında. Gözümüz gibi korumamız gereken sedir ağaçları, gözlerimizin önünde taş ve mermer ocaklarına kurban ediliyor.

AMBAR KATRAN, BÜYÜK İSKENDER’İN ÇAĞDAŞI, İSA’DAN 335 YAŞ BÜYÜK

Türkiye sedir ağaçları varlığı bakımından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri. Uzun ömürlü bir ağaç olan sedirin Türkiye’deki bilinen en yaşlı bireyleri Antalya’da bulunuyor. Büyük İskender’in çağında toprakla buluştuğu tahmin edilen ve Hz. İsa’dan 335 yaş daha büyük olan Ambar Katran, Bey Dağlarının koynunda, Dibek Sedir Ormanında yer alıyor. Bu yöre halkının ‘katran’ olarak da andığı sedirlerin atası olan ambar katran, 2 bin 335 yıldır Anadolu coğrafyasının öyküsüne sessizce tanıklık ediyor.

AMBAR KATRAN TORUNLARIYLA BİRLİKTE KORUMA ALTINA ALINDI

Ambar katran hakkında bilimsel çalışma yürüten ve yaşını ortaya çıkaran Türkiye’nin değerli toprak bilimi ve ekoloji uzmanlarından Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, Dibek ormanındaki çalışmasını 1982’de yapmıştı. 1993 yılında ise Dibek Ormanı ‘Tabiatı Koruma Alanı’ ilan edilerek 550 hektarlık sedir ormanı koruma altına alındı. (1)

ANTALYA’NIN ANIT SEDİR AĞAÇLARI

Ambar katran dışında Antalya’da yaşları 500 ile 2 bin arasında değişen çok sayıda anıt sedir ağacı bulunuyor. Antalya’nın dağlık coğrafyası Türkiye’de sedir ormanlarının en yaygın olduğu ormanları barındırıyor. Akseki, İbradı, Kaş, Elmalı, Finike ve Kumluca sınırlarındaki sedir ormanları Türkiye’nin yeşil mücevheri diyebileceğimiz sedir ağaçlarına ev sahipliği yapıyor. Elmalı ilçesi sınırlarındaki Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı da 158.890 dekarlık büyüklüğü ile görkemli sedir ormanlarını barındırıyor. Anıt sedir ağaçlarının da bulunduğu Çığlıkara, aynı zamanda bir sedir araştırma ormanı. Kaş’ta Kuruova geçidi, Sinekçibeli ve Sütleğen mahallesi ile Sinneli-Akörü arasındaki sedir toplulukları türün bölgedeki önemli yayılış alanları arasında.

TÜRKİYE’DEKİ HER 46 AĞAÇTAN BİRİ SEDİR

Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) 2019 yılı resmi istatistiklerine göre Türkiye’de 252 bin 590 hektarı normal, 235 bin 229 hektarı da kapalı boşluklu olmak üzere toplam 487 bin 819 hektarlık sedir ağacı varlığı bulunuyor. Bir başka deyişle Türkiye’deki sedir ormanlarının toplam büyüklüğü yaklaşık 500 bin hektara yakın. Türkiye’nin toplam orman varlığının 22 milyon hektar (22.740.297, OGM 2019 verileri) düzeyinde olduğu göz önüne alındığında sedir ormanlarının toplam orman varlığı içindeki payı 46’da 1 düzeyinde. Türkiye ormanlarında bulunan her 46 ağaçtan sadece 1’i sedir ağacı.

SEDİR AĞAÇLARI BİN İLA 2 BİN METRE ARASINDA YAYILIŞ GÖSTERİYOR

Akdeniz ve Güney Anadolu coğrafyasında yoğunlaşan sedir ağaçları Torosların 1000 metreyi aşan rakımlarından itibaren doğal olarak yayılış gösteriyorlar ve yaklaşık 2 bin metreye kadar olan yükseltilerde uzun ömürleri ve tüm heybetleriyle bu dağları şenlendiriyorlar.

KIZILDAĞ’IN MAVİ SEDİRLERİ SAĞALTICI ETKİSİYLE BİLİNİYOR

Isparta’da Eğirdir Gölünün kuzey batısında Gelincik Dağı ve çevresinde, Beyşehir Gölünün ise batısında Şarkikaraağaç ilçesi yakınlarındaki Kızıldağ’da yer yer ormanlar oluşturan sedir toplulukları, buradan İç Anadolu’ya doğru tek tük başını uzatır. Isparta-Kızıldağ’daki mavi sedir ormanları aynı zamanda bol oksijeniyle ünlüdür ve sağaltıcı etkisiyle bilinir. Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde bulunan Dandindere (Dandındere) bölgesinde bulunan ve kimisi anıtsal nitelikte olan sedir topluluğunu da kapsayan alan 1994’te Tabiatı Koruma Alanı ilan edilmiştir.

DALLARIYLA IŞIĞA, KÖKLERİYLE SERİNLİĞE TUTKUN BİR AĞAÇ

Sedir ağaçları dalları ve yapraklarıyla ışığı, kökleriyle serin toprakları seviyor. Denizlerden ya da göllerden gelen nemli rüzgârlar sedirler için vazgeçilmez bir yaşam kaynağı. Kireçtaşı arazilerin çatlaklı yapılarında kök sistemleri gelişen sedir ağaçları, bu tür jeolojik yapının belirgin olduğu Toroslarda bu nedenle sağlıklı ormanlar oluşturabilmiş. Antalya’nın Elmalı ilçesinde bulunan Avlan Gölü tarla açmak amacıyla 1960’larda kurutulduğunda, gölün hemen doğu yamacındaki muhteşem sedir ormanlarındaki ağaçların sağlığı da bozulmaya başlamış, kimi ağaçlar kuruyup solmuştu.

SEDİRLERİN EN SEVDİĞİ KAYAÇLARI MADENCİLER DE ÇOK SEVİYOR

Ancak sedir ağaçlarının varlığını tehdit eden etkenler yalnızca göllerin kuruması değil. Son yıllarda sedir topluluklarının bulunduğu bölgelerde açılan mermer ve taş ocakları ile vadilerde inşa edilen dere tipi Hidroelektrik Santraller (HES) de kirliliğe karşı hassas olan sedir ağaçları için önemli bir sorun. Mermer rezervlerinin bulunduğu araziler, aynı zamanda sedir ve ardıç ağaçları için de yayılış alanı. Bu nedenle Antalya, Isparta ve Konya sınırlarındaki sedir ormanları doğrudan ya da dolaylı olarak mermer ve taş ocaklarının tehdidi altında. Bunun en çarpıcı örnekleri Antalya’da Hisarçandır-Ekizce Yaylası (Konyaaltı), Alacadağ (Finike), Çığlıkara (Elmalı) ve İbradı dağlarında açılmasına izin verilen mermer ocaklarıdır.

TAŞ OCAKLARININ KAZANCI YOK EDİLEN SEDİRLERİ GERİ GETİRMEZ

Prof. Dr. Doğan Kantarcı, sedir ağaçlarını tehdit eden sorunlara yönelik hazırladığı bir raporunda, son yıllarda Türkiye’nin sedir ormanlarında ve potansiyel yayılış alanında açılan taş ocakları ile HES’lerin binlerce yıldan beri oluşmuş sedir ekosistemlerinin doğal dengesine büyük ölçüde zarar verdiğine dikkat çekerek şunları dile getiriyor: “Sedir ekosistemleri binlerce yılda oluşmuşlardır. Günümüzde kısa süreli kazançlar için tahrip edilmemeleri gerekir. Çatlaklı bir kireçtaşı arazisi olan Toros Dağlarında taş ocakları vb. girişimlerle tahrip edilen sedir ormanlarını tekrar yetiştirmek için, taştan elde edilen gelirin çok daha fazlasını harcamak gerekir.” (2)

BİNLERCE YILDIR ANDOLU’NUN İHRAÇ ÜRÜNLERİ ARASINDA

Antalya’nın sedir ormanları Roma’dan Osmanlı’ya bu bölgede egemen olan bütün devletler için önemli bir ihraç ürünüydü. 2014’te yitirdiğimiz Prof. Dr. Sencer Şahin, günümüzde Kaş’a bağlı Sütleğen köyü yakınlarındaki Neisa kentinde bulunan bir yazıtla ilgili makalesinde sedir ağaçlarına değinir. Bölgede 2007’de yapılan yüzey araştırmaları sırasında keşfedilen ve M.S II. Yüzyıla, Hadrianus dönemine tarihlenen yazıtta, Artemes ve Hermaios adlı iki kafadarın Kıbrıs Kanyonu’nun derinliklerinden kereste elde ederek yukarı taşıdıkları anlatılmaktaydı.

‘BİZ ARTEMES VE HERMAİOS, HİÇ KİMSENİN YAPAMADIĞINI YAPTIK’

Prof. Dr. Şahin, yazıtı şöyle çevirmişti: “Kilortes’in Arkhiereus olarak görev yaptığı yılda: Hiç kimse hiçbir zaman Kartapis’teki (Kıbrıs Kanyonu) ormanda kereste kesip yukarı taşıyamadı; ama sadece Hermaios’un oğlu Apollonios’un torunu Artemes ve Hermaios’un oğlu Theodotos’un torunu Hermaios (bunu) başardılar. (Bunu) okuyup öğrenen sizlerin bahtı açık olsun!” (3)

LÜBNAN DAĞLARINDA SEDİR AĞAÇLARI AZALDI

Türkiye’de yetişen sedir ağacı türü, adını Lübnan’dan alıyor (Cedrus libani). Toros sediri olarak da anılan türe adını veren Lübnan’daki sedir ormanları ne yazık ki çok azalmış durumda. Eski çağlardan beri bu bölgede yetişen ve adı tanrılarla özdeşleşen sedir ağaçları Sümerlerin ünlü Gılgamış destanında yer alıyor. Sağlam ve uzun ömürlü oluşunun yanında hoş kokulu bir ağaç olması nedeniyle sarayların ve tapınakların inşasında kullanılan sedirin Sümer destanlarında geçmesi tesadüf değildir.

ORMANI KORUYAN HUMBABA’YI ALT EDEN GILGAMIŞ’LA BAŞLADI

Gılgamış ve Enkidu’nun, tanrıların yaşadığı sedir ormanlarının koruyucusu Humbaba’yı Güneş tanrısı Şamaş’ın yardımıyla alt ederek ormandan istedikleri sedir tomruklarını bir sal yaparak nehir yoluyla Uruk şehrine getirirler. Gılgammış Humbaba’yı alt ederek kesip getirdiği sedir ağaçlarıyla kendi sarayını inşa eder. Uruk halkı Kral Gılgameş ve dostu Endiku’nın bu ‘başarıları’ için kutlamalar düzenlemesini anlatan destan bugün tersinden okunursa bir bakıma sedir ormanlarının yok oluşuna giden yolun başlangıcı gibidir.

KRAL SÜLEYMAN ÜNLÜ TAPINAĞINI SEDİR AĞAÇLARINDAN YAPTI

Kral Süleyman’ın Kudüs’te inşa ettirdiği ünlü tapınakta da Lübnan dağlarının sedir ağaçları kullanılır: “Ve Hiram Süleyman’a gönderip dedi: ‘Bana gönderdiğin sözü işittim; erz ağacı kerestesi ve servi kerestesi hakkında her dilediğini yaparım… Ve Hiram Süleyman’a her dileğine göre erz (sedir) ağacı kerestesi ve servi kerestesi verdi.”(4)

SEDİR TUNÇ ÇAĞINA AİT GEMİDE ALTINLA BİRLKTE TAŞINIYORDU

Akdeniz çanağındaki kültürlerin devletleşerek birbiriyle ticarete başlaması değerli bir tür olan sedir ağaçlarının bulundukları coğrafyadan taşınmalarına da kapı aralar. Tunç çağında Akdeniz’de ticaret yapan gemilerin taşıdığı yükler arasında değerli taşlar ile birlikte sedir kerestesi de yer alır. 1982’de Antalya-Kaş açıklarında keşfedilen Tunç Çağına ait bir ticari kargo gemisi olan Uluburun Batığı sedir ve meşe ağaçlarından imal edilmişti. Ancak sedir yalnızca geminin inşasında kullanılmakla kalmamış, M.Ö 14. Yüzyıla tarihlenen geminin taşıdığı yükler arasında da yer aldığı ortaya çıkmıştı. Altın, bakır, kalay, bronz kaplar, seramik, kuvars, akik ve çeşitli deniz canlısı kabukları ile birlikte sedir keresteleri de taşınıyordu. Eski çağlardan itibaren ticarete konu edilen bir ağaç olan sedirin Doğu Akdeniz ve Anadolu’daki varlığı ulaşımın ve taşıma olanaklarının kolaylaşmasıyla hızla azaldı.

İMPARATOR HADRİANUS LÜBNAN SEDİRLERİNİ KORUMAYA ALDI

Roma İmparatoru Hadrianus, M.S II. Yüzyılda Lübnan’daki sedir ağaçlarının korunması için ormanların içine yazıtlar yerleştirilmesini sağladı. Yazıtlar, sedir ormanlarının imparatorun koruması altında olduğunu belirtiyordu. Ancak Roma imparatorunun koruma refleksinin altında kerestesi oldukça değerli olan sedirlerin bugünlerde çok moda olan “sürdürülebilir” kullanımını sağlamak amacıyla ortaya çıktığı söylenebilir.

OSMANLI DÖNEMİNDE SEDİRLER HİCAZ DEMİRYOLU İÇİN KULLANILDI

Osmanlı İmparatorluğu’nun çok önem verdiği Hicaz Demiryolu’nun Şam-Medine arasındaki hattının 1900’lerin başındaki inşası sırasında Lübnan dağlarının sedirlerinin kullanıldığı biliniyor.  Aynı şekilde Osmanlı döneminde demiryolu inşaatları için ve ayrıca Mısır’daki tersaneler için Alanya, Finike ve Antalya limanlarından giden sedirlerin kullanıldığı biliniyor.

ALANYA DAĞLARININ SEDİRLERİ ROMA GEMİLERİ İÇİN YOK EDİLDİ

Antik Çağın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon, bugün Alanya’da bulunan Hamaksia kentinin (Sinekkalesi) limanından götürülen ve çoğu sedir ağacından olan kerestelerin gemi yapımında kullanıldığını belirtir: “Bu bölge gemiler için gerekli olan sedir ağacı konusunda diğerlerinden çok fazla verimlidir ve Antonius bu nedenle filolarının yapımı için uygun olduğundan bu bölgeyi Kleopatra’ya vermiştir.” (5)

FRANSIZ MANDASINDAN KURTULAN LÜBNAN SEDİR AĞACINA SARILDI

Yaklaşık 500 yıl Osmanlı egemenliğinin ardından 1920’de Suriye ile birlikte Fransız mandası olan Lübnan, 1943’te bağımsızlığı tanındıktan sonra yeni bayrağında simge olarak sedir ağacını seçti. Lübnan’ın bayrağından ordusundaki askeri armalara kadar birçok yerde simge olarak kullanılan sedir ağacı, gemi ve yapı inşası, tarım arazisi açma, taş ocakları gibi insan kaynaklı etkilerin yanında kuraklık gibi tehditlerle karşı karşıya.

LÜBNAN’DA GERİYE KALAN SEDİRLER KORUMA ALTINDA

1960’lardan itibaren Lübnan’da sedir ormanlarını genişletmek için ağaçlandırma çalışmalarına hız verildi. Cebel Barouk dağında bulunan Al-Shouf Sedir Tabiatı Koruma Alanı, 165 kilometrekarelik yüzölçümüyle ülkedeki önemli sedir ormanlarından biri. Anıtsal nitelikteki sedir ağaçlarını da barındıran Tannourine Sedir Ormanı da koruma altındaki bölgelerden.  Trablus kentinin güneydoğusunda bulunan Tannourine sedir ormanı yaklaşık 150 hektarlık bir alana sahip ve buradaki sedir ağaçlarının bir kısmı bin yaşın üstünde.
AĞAÇLARI KORUMAK İÇİN ORDU BİLE GÖREV YAPIYOR

Lübnanlılar ülkelerinin simgesi olan sedir ağacını korumak için Çevre Bakanlığı’ndan belediyelere, derneklerden yerel halk temsilcilerine geniş bir toplum kesimi ile birlikte çaba harcıyorlar. Yalnızca yasa çıkarmanın türün korunması için yeterli olmadığı gerçeği burada da işliyor ve sedir ormanlarını korumak için adeta bir eğitim seferberliği yürütülüyor. İklim değişikliği ve zararlı böcekler Lübnan’ın sedir ormanları için en büyük tehditler arasında sayılıyor. Sedir ağaçlarının yapraklarından başlayarak kurumalarına neden olan zararlı böcek türüne karşı 2000’lerin başından itibaren yürütülen mücadelede Lübnan Ordusu da görev almış. Lübnan’daki sedir ormanlarının korunması için yürütülen çalışmalara FAO gibi uluslararası kuruluşlar da destek veriyor.

TÜRKİYE BİNDİĞİ DALI NEDEN KESİYOR?

Adını aldığı ülkenin dağlarında belirli orman adacıkları halinde kalan sedir ağaçları zamana direniyor. Gılgamış’tan bugüne inşa etmenin ve yıkımın kutsandığı bir uygarlık tarihinin tanığı olan sedirlerin gelecekte de varlığını sürdürebilmelerinin büyük ölçüde insan etkisine bağlı olması ise oldukça hüzünlü. Ağaçlar bir ülkenin en önemli şanslarından biri. Eğer bir ağaç türü dünyada yalnızca o ülkenin de içinde bulunduğu belirli bir coğrafyada yetişiyorsa bu daha büyük bir ayrıcalık. Sedir işte böyle bir ağaç ve varlığı Türkiye için büyük şans. Ancak gözümüz gibi korumamız ve üzerine titrememiz gereken sedir ağaçlarının çoğu yerde göz göre göre yağmalanmasına seyirci kalınması bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.

__________________
(3): Prof. Dr. Sencer Şahin, “Neisa’daki (Lykıa) Kartapis Ormanın iki Tahtacısı”, Almanca’dan çeviren Doç. Dr. N. Eda Akyürek Şahin. 2007

(4): (İncil-Eski Ahit, Krallar, Bap:5)

(5): Strabon, ‘Geographika’. (Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2015, Çev. Adnan Pekman)

2456750cookie-checkToroslardan Lübnan dağlarına sedir ağaçları nasıl yok edildi
Önceki haberTrump ve eşinin koronavirüs testi pozitif çıktı
Sonraki haberABD’de sinemaları kurtarma çağrısı
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.