Türban özgürlük mü, dayatma mı?

1970’lerde Güney Lübnan’da Filistinlilerin Şii baskısına karşı başlattığı ve bunu bazı İslam ülkelerinin izlemesinden sonra bize sıçrayan türban sorunu, hiç bir ülkede olmadığı kadar bizde neden tartışılıyor?
Biz mi çok Müslümanız, yoksa diğer Müslüman ülkeler mi türbana bu kadar önem vermiyorlar?
Bu sorunun bir çok yanıtı olabilir.
a-Türkiye Ortadoğu’nun yıldız ülkesidir.
b- Müslüman bütünlüğü yanında laik tek devlettir.
c-En önemlisi topallasa da, demokrasiyi benimsemiş tek ülkedir.
d-Hatta Türkiye göze gelmeye müsait bir gelişme içindedir.
Ve bu nedenlerle Türkiye karıştırılmak istenmektedir.
Tabii komplo senaryosu bu.
Kimse, hiç bir devlet gelip elini bizim sorunlarımızı kemikleştirmek için sokmaz(!)
Hiç bir devlet  laik yapımızı bozmak için çalışmaz.(!)
Bunlar  doğrudur ama eksiksiktir. Çünkü bütün ülkeler bir başka ülkenin içişlerine karışır, elini sokar, menfaati için yapmayacağı kötülük yoktur.
Başta emperyalist devletler ülkeleri karıştırmak için ellerinden geleni yaparlar.
Komplo senaryoları bir yerde dursun, biz kendi iç gerçeklerimize dönelim.
1970’lerden sonra Türkiye’ye gelen türban, hiç bir zaman başörtüsü ile eş anlamlı kullanılmamaktadır.
Her ne kadar AKP üst yönetimi bunu başörtüsü ile aynı kefeye koymaya çalışıyorsa da, burada bile takiye yapılmaktadır.
Gelelim sorunun çözümündeki tıkanıklıklara ve nereye gittiğimize.
Erdoğan’a göre “velev ki simge” sayılan türban acaba özgürlükler alanında da yorumlanacaktır?
Velevki simge haline getirilen türban, hem dinen ve hem de siyaseten simge sayıldığında nasıl ve hangi özgürlük alanı içine sokulacaktır?
İnanç özgürlüğü mü, bireysel özgürlük mü?
Bu sefer türbanı takmayanlar nereye konacaktır?
Türbanı benimsemeyen, bu özgürlüğü başka biçimde algılayıp kullanan başı açıkların özgürlükleri nerede başlayacak, nerede bitecektir?
Hatta türban özgürlüğü, karşı olanların korkularına neden olacaksa acaba başı açıkların özgürlükleri kısıtlanmış hatta ortadan kalkmış olmayacak mıdır?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2004 yılı ve dah sonra 2005 yılında Leyla Şahin’in başvurusuna karşı verdiği kararlar hala iyi incelenmiş değildir.
Ve bu yüzden MHP mal bulmuş mağribi gibi Anayasanın 10. maddesine sarılmış, güya AKP’den önce davranıp “mağdure” oylarına göz dikmiştir.
Oysa ortada mağdure varsa MHP ve Devlet Bahçeli bugüne kadar nerdeydiler?
Yoksa yeni mi farkettiler?
Her ne hal ise türban sorununu anayasaya bir madde konarak veya herhangi bir uygun maddesini değiştirerek çözmek son derece tehlikeli bir yola girilmiş demektir.
Başından beri yazıyorum ve ısrar ediyorum, bu sorun anayasa ile aşılacak bir sorun değildir, olmamalıdır.
Böyle bir hak anayasaya girdikten sonra ilerde buna benzer yeni özgürlük, hatta karşı özgürlük alanları çıktığında, her sorun için anayasaya gidilecekse meclisler a zırt pırt anayasa değiştirmek zorunda kalacaktır ve anayasa “iğdiş” duruma siiriklenebilecektir.
Oysa bunu yapmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.
Üstelik anayasaların çok kısa ve anlaşılır hale getirildiği çağımızda, türbanı buraya aktarmakla anayasa haddinden fazla detaya açılmış olmakla kalınmayacak, üstelik diğer giysilere haksızlık (!) edilmiş olmayacak mıdır?
Mesela ben saçımın beyazları ve kelim gözükmesin diye  Gazi İletişim Fakültesinde fes giyerek ders (!) vermek istersem, acaba benim için de bir anayasa değişikliği yapılacak mıdır?
Bunu şimdiden bilmek isterim.
Bu da benim özgürlük alanıma girmektedir.
“Bilgi edinme özgürlüğü” alanıma yani…

1624390cookie-checkTürban özgürlük mü, dayatma mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.