Türbanın mucidi kim?

Bir anayasa bizi nerelere taşıdı.
Eğer anayasanın merkezine türban konmasaydı, şu günlerde ne İran, ne Malezya’yı konuşuyor olurduk.
YÖK de gündeme gelmezdi.
Mahalle  baskısı da…
“Kadınlarımız korksun” diyen Şerif Mardin de gündemde olmazdı.
Hele darbe goygoycuları, ihtilal çığırtkanlarının biti hiç bu kadar  kanlanamazdı.
İyi ki siviller bir anayasa yapacak..
İyi ki çeyrek asırlık askeri anayasa sivilleşecek.
İyi ki TBMM ilk defa, kendi iradesiyle, bir partinin insiyatif almasayla bir anayasa hazırladı.
Yoksa konuşacak, yazacak, tartışacak şey bulamayacakmışız.
Bazı kadınların simgesel hale soktukları türban anayasanın da ağız tadını bozdu denebilir.
Tabii erkeklerin çözmakte başarısız kaldıkları kadınların bu türban sorunu, sanki Türkiye’nin tek sorunu..
Oysa kadınların da , erkeklerin de binlerce sorunu var .
Kadınların türban sorununa kendi aralarında çözüm bulmaları olanaksız görünüyor.
Bu, kadınların beceriksizliğinden değil, aksine erkeklerin her daim kadın sorunlarına burunlarına sokmasında kaynaklanıyor.
Hele AK Parti döneminde erkekler iyice babalandılar.
Özellikle de AK Parti yönetiminde yer alan erkekler.
Tabii devlette kadrolaşan AK Parti kökenli bürokratları da bunlara eklemek gerek.
Yani sivil ve kamu alanında AK Partili erkek hakimiyeti oldukça türbanlı kadınların sorunları da çözüme kavuşamayacak.
Hangi ana-baba durduk yerde “Ben kızıma türban taktırmak istemiyorum. Başını açsın ve yüksek öğrenimini yapsın” diyebilir.
Ya da bir baba “Kızım bu iş çok uzadı. Sen başını aç ve üniversitede rahat rahat gir” der.
Bu bir inanç meselesi.
Babasında inanç azsa, anasındaki fazla inanç bunu engeller.
Anası koca korkusundan, kızına  baskı yapıyor ve bu konudaki inancını telaffuz edemiyorsa, babada inanç fazlalığı vardır ve kızı türban takmak zorundadır.
Ya da kızları “Ben başımı kapadım. Bir daha açmam” diyorsa baba ve anne inançsız dahi olsa ellerinden birşey gelmeyecek duruma düşmüş demektir.
Evladının başı ağrıdığında yüreği sızlayan anne-babaların durumunu tahmin etmek zor değil.
Bence kesin çözüm önermek zor.
Türban “inançların serüveni veya macerası” da değil bence.
Türban konusunda yıllar önce düğmeye basıp fetvayı veren hangi tarikat, cemaat ya da  din uleması her kim ise tekrar ortaya çıkıp bu kez yine gizliden gizliye ama tam tersine bir fetva vermelidir. “Direnmenize artık gerek yoktur. Yeteri kadar mesaj topluma zerk edilmiştir. Artık başınızı açabilirsiniz.”
Bu varsayım doğru olmayabilir.
Ama türbanın tek çözümü, bunu ortaya atan hastalıklı beynin, hezeyan sahibinin ülke genelinde kabul edilebilir bir gerekçe ortaya koyup “türbanda direnme ülkeye büyük zarar veriyor. Artık bunun sonu gelmelidir” gibi her ne söyleyecekse söylemeli, taraflar gerginlikten kurtulmalıdır.
Öneri bu.
Hayal gibi…
Hatta fantezi gibi…
Ama inanıyorum ki hayal olmayan tek şey, bu türban sorununu tek başına kadınların çıkarmadıklarıdır. Bunu erkek egemen sınıf, ülkenin başına dert olsun diye değil, sadece iktidara gelmek ve laikleri altetmek için çıkarmış olabilir. Tabii cumhuriyeti de yıpratmak için…
Ve türbanın böğründeki imza, Erbakan ve yandaşlarının, yani Milli Görüş’e sımsıkı bağlı tarikatcilerden birine aittir.
AK Parti de, şimdi siyasetten silinen Milli Görüş’ün devamı olduğunu söyleyemediğinden, kendi lehine gelişen son durumu korumak, beleş kazandığı mevziyi kaybetmek istememektedir. Bu hesapla türbana sarılmaktadırlar.
Yani AK Parti’nin bu konuda günahsız olduğunu söylemek çok ama çok zordur.
Ancak türban artık AK Partiye de zarar verecek noktaya tırmanmış görünmektedir.
AK Parti’nin sarıldığı türban, gelecekte çarşafa dolanmasıyla noktalanabilir.

 

 

 

 

1623700cookie-checkTürbanın mucidi kim?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.