Türkiye bu Bakanların ehliyetine nasıl güvenecek?

“HES’ler, köprü ve otoyol projeleriyle, kıyılardan yaylalara kadar yaşam alanlarımızda yürütülen bütün proje ve uygulamalar, kabinedeki bakanların ve onların baskısıyla yönetilen bürokratların ehliyetine bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu büyük kazanın ardından AKP hükümetinin, bakanların ehliyeti geçerliliğini yitirmiştir…”

Üç gündür Türkiye’yi sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından medyaya yansıyan iddialar ve görüntüler, 11 yıllık AKP iktidarının bir kez daha ve kökten sorgulanmasının da kapısını araladı.

Bakanların çocukları, ülkenin en büyük kamu bankalarından birinin genel müdürü, AKP’li bir belediye başkanı, bürokratlar ve inşaat sektörünün önde gelen işadamlarının da içinde olduğu göz altıların ucunun nereye varacağı herkesin en çok merak ettiği soruların başında geliyor.

Geçen gün sabah güne rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla uyanan Türkiye bugün de operasyonu yürüten emniyet amirlerinin görevden alınması haberiyle güne başladı. Dünkü operasyonlardan ayrıntılar da bugün basına yansımaya başladı.

Ayakkabı kutusu içinde milyon dolarlar saklayan banka müdürü, yatak odasından para sayma makinesi çıkan bakan oğlu, skandal görüntülerle ilerleyeceğinin ipuçlarını veren operasyondan güne yansıyanlar.

Hükümet ile cemaat arasındaki bilek güreşinin yansıması olarak algılanan yolsuzluk operasyonlarının siyasi sonuçları önümüzdeki günlerde çok tartışılacak.

Ancak iktidar-cemaat kavgası arasında Türkiye’nin AKP eliyle nasıl bir rant ülkesine dönüştürüldüğünün unutulmaması gerekiyor. Zira tüyü bitmemiş yetimin hakkının koalisyon ortakları tarafından bölüşüldüğü günlerin ardından, yalnızca öküzün ölmesiyle değil, artık paylaşılacak yetim hakkının 11 yıldır iyice semiren “ortaklara” yeterli gelmemesi nedeniyle de yollarının ayrılmış olabileceği gerçeğini göz ardı etmemeli.

Gözaltılar arasında öne çıkan isimlerin pek çoğunun unvanının başında “koruma”, “röleve” ve “planlama” ifadelerinin geçiyor oluşu rant yaratma konusunda kamunun ortak malı olan değerlerin birilerine rüşvetler karşılığı nasıl da peşkeş çekildiğinin göstergesi. Bu konudaki yargı süreci devam ettiği için operasyonlarda adı anılan kişi ve kurumlarla ilgili sonucu hep birlikte bekleyeceğiz.

Ancak ortaya çıkan tablonun bir Türkiye fotoğrafı olduğunun altını çizip birkaç anımsatma yapmakta yarar var…

AKP iktidarının en çok övündüğü konuların başında gelen ve halkın yaşam alanları daralırken yalnızca inşaat ve yan sektörlerin “büyümelerini” sağlayan, otoyol, köprü, konut, enerji vb yatırımların büyük çoğunluğu, aksi yöndeki bilimsel raporlar ve yargı kararlarına rağmen adeta “kanırtılarak” uygulamaya konulmuştur. Bu yargıya delil olarak onlarca proje, onlarca yargı kararı, onlarca bilimsel rapor ortaya koyabilecek durumdayız.

Ancak ne AKP hükümetinin ne de hükümetin baskısıyla varlığına ters düşecek uygulamalara imza atan taşradaki bürokratların bu gerçeklere zerre kadar itibar etmediği bir süreç yaşandı bu ülkede.

Anımsayalım, kanun hükmünde kararnamelerle bir gecede ayrıştırılan bakanlıklarla, koruma kurulları dağıtıldı. Ülkenin suları tek bir bakanlığa, doğası da inşaat sektöründen gelen icracı bir başka bakanlığa bağlandı. Bir anlamda kuzular kurtlara teslim edildi. Kamu kaynaklarının ve doğal mirasın korunması konusunda büyük önemi olan SİT kavramı iğdiş edildi. Meclisin gündeminde bekleyen yasal düzenlemelerle ise bütün bu süreçte parçalanan değerlerin yutulması an meselesi.

İki gündür süren operasyonlarla ilgili bilgilerin satır aralarından yansıyan “SİT alanlarına rüşvetle imar izni verilmiş” ifadeleri, AKP eliyle kuzuların nasıl da kurtlara teslim edildiğinin göstergesi.

Büyüme balonlarıyla yok edilen yaşam alanlarına yönelik her türlü koruma refleksini “düşmanca girişimler” olarak gören bir Başbakan’ın önderliğindeki kabinenin üyelerinden ulvi adımlar beklemek en hafif tabirle safdillik olur.

Kıyılardan yaylalara, milli parklardan doğal sit alanlarına, ormanlardan meralara kadar gözümüz gibi korumamız gereken alanlarda son on yılda duyduğumuz, “plan tadilatı”, “revizyon” ve “gelişim planı” gibi kavramlar eşliğinde uygulanan yağmayı kılıfına uydurarak yasal yollardan sürdüren iktidarın, bununla da yetinmeyip, iddialara göre “rüşvet” ve “yolsuzluklarla” üstüne tüy dikmesi akıl alır gibi değil.

Koruma anlayışını “ayak bağı” gibi gören AKP iktidarı döneminde akılları zorlayan uygulamaların yarattığı sonuçları, sadece güç dengeleri arasındaki savaşın sonucu olarak algılanan operasyonları bekleyerek görmek buna şaşırmak rehavetinden kurtulmanın tam zamanıdır.

Rantın başkenti olan İstanbul’un dışına çıkıp Artvin’den Antalya’ya, Sinop’tan Mersin’e iktidar eliyle ulufe dağıtır gibi peşkeş çekilen yaşam alanlarının yağmalanarak yok edilmesinde sorumluluğu bulunan herkesin bağımsız bir yargı eliyle yargılanacağı günleri görmek istiyor bu toplum.

Zira bu anlamda büyük bir yüzleşme yaşamadan birbirimizin yüzüne güvenle bakabileceğimiz bir ülke kalmayacak.

Çünkü iki gündür ortalığa saçılan rüşvet ve yolsuzluk pisliğinin gösterdiği gerçek şu ki; kentsel dönüşüm, HES’ler, köprü ve otoyol projeleriyle, kıyılardan yaylalara kadar yaşam alanlarımızda yürütülen bütün proje ve uygulamalar, kabinedeki bakanların ve onların baskısıyla yönetilen bürokratların ehliyetine bırakılmayacak kadar önemlidir.

Bu büyük kazanın ardından AKP hükümetinin, bakanların ehliyeti geçerliliğini yitirmiştir.

1196800cookie-checkTürkiye bu Bakanların ehliyetine nasıl güvenecek?
Önceki haberSonun başlangıcı mı?
Sonraki haberEy ağaç;
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.