Türkiye, dönülmez yolun eşiğine yaklaşıyor

Suriye sınırına yakın Suruç’ta 32 kişinin ölümü, 100’den fazlasının yaralanmasıyla sonuçlanan intihar saldırısı, toplumun bir kesiminde ciddi infial yarattı. Ölenlerin çoğu, Suriye’deki Kobani kentine yardım götürmeye hazırlanan üniversiteli gençlerdi. Paramparça edilerek katledilmeleri, ülke vicdanında kanayan bir yara açtı.

Gaziantep’teki toplu cenaze töreninde matem kadar öfke de vardı. Siyasilerin ‘terörün dini, mezhebi olmaz’ türünden klişe açıklamaları duyulan isyanı daha da artırdı.

Geçen Ocak ayında Suudi Arabistan kralı Abdullah Bin Aziz öldüğünde yarıya indirilen bayraklar, bu defa yerinde durdu. CHP’nin üç günlük ulusal yas ilan edilmesi çağrısı duymazlıktan gelindi. Cumhurbaşkanı da, Kuzey Kıbrıs’a yaptığı ziyareti yarıda kesme gereği duymadı.

İstanbul’da ve diğer kentlerde acı ve öfke, hükümet karşıtı protestolara dönüştü. Yetkililer, bilindik yöntemlerle karşılık verdiler. Polis gözyaşartıcı bomba ve tazyikli suyla saldırdı. Suruç’ta bir mahkeme haber yasağı getirerek, Suruç saldırısının film ve fotoğraflarının yayınını yasakladı. Twitter’da iletişim saatlerce engellendi.

Geçmişte ‘öfkeli gençler’e sempatisiyle bilinen başbakan, bu defa İŞID’in adını açık açık telaffuz etti, büyük olasılıkla örgütün olayda parmağı olduğunu ve Türkiye’yi hedef aldığını söyledi. Geniş bir istihbarat ağına sahip olan MİT’in ve güvenlik güçlerinin saldırıyı haberalma ya da önlemekteki başarısızlık ya da beceriksizliklerine dair sorular ise yanıtsız kaldı. AKP hükümetine, Suriye’de izlediği politika ve cihatçı gruplara karşı belirsiz tutumundan dolayı yöneltilen sert eleştiriler ise duymazlıktan gelinmeye devam edildi.

Saatler sonra, Ceylanpınar’da suikast sonucu öldürülen iki polise yapılan saldırının sorumluluğunu PKK’nın üstlendiği duyuldu. PKK’nın açıklaması, endişe vericiydi. Polisleri, Suruç katliamına misilleme olarak öldürdüklerini söylüyorlardı.

Suruç’taki cinayetleri mümkün olduğunca görmemeye gayret eden hükümet yanlısı medya ve troller, birdenbire kaybettikleri seslerini buluverdiler. Kimi öç çığlıkları atarken, kimileri de 1990’larda Kürtlere karşı uygulanan saldırgan politikalara geri dönülmesi çağrıları yapmaya başladı.

Ve beklendiği gibi, göz açıp kapayıncaya kadar ortaya bir itirafçı çıktı, seçim öncesi HDP’ye yapılan saldırılar da dahil, son ayların bütün silahlı eylemlerinin sorumluluğu PKK’nın üstüne yükleniverdi.

Bunu yazarken, HDP lideri Selahattin Demirtaş, iki polisin ölümünden duyduğu üzüntüyü ‘kan kanla yıkanmaz’ diyerek dile getirmişti. Ancak o dakikaya kadar HDP’nin PKK açıklamasına tepkisi henüz ortaya çıkmamıştı. Umuyorum, HDP, Türkiye’nin içine sürüklendiği şiddet girdabında tavrını, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde barıştan yana koyar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP ve destekçileri, oynadıkları iktidar oyununun ülkeye ne kadar zarar verdiğini herhalde artık anlamışlardır.

Türkiye, giderek dönülmesi zor bir noktaya yaklaşıyor. Eğer ülke için varoluşa tehditten sözedilecekse, işte o gün bugündür.

______________________

* YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN
http://www.firdevstalkturkey.com/

1574510cookie-checkTürkiye, dönülmez yolun eşiğine yaklaşıyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.