TAK’ın aktardığına göre; Davaya öncülük eden Kıbrıs AB Derneği Başkanı Ali Erel, mahkemeden çıkışta yaptığı açıklamada, duruşmanın, savcılığın Türkçe olarak vermesi gereken savunmasını hala yapmamasından dolayı ertelendiği ve mahkemenin Rumca verilen savunmanın Türkçe olarak verilmesi için Savcılığa 15 gün süre verdiğini belirtti.
Yaklaşık 1 yıl önce açılan davanın bugünkü duruşmasında da başından beri olayı geciktiren savcının, yine savunmasını koymadığını söyleyen Erel, “Daha önceden mahkemenin vermiş olduğu emirlere rağmen savcılık kendi pozisyonunu ve savunmasını yine Rumca lisanında getirdi” dedi.
Erel, mahkemenin 1 Aralık’ta yapılan duruşmada, 6 hafta süre verdiği savcılığın 15 Ocak’ta Türkçe savunmasını vermiş olması gerektiğini ancak toplam 12 hafta geçmiş olmasına hala bunun gerçekleşmediğini belirtti.
“ANAYASA’YA GÖRE HİTAP VE SAVUNMA TÜRKÇE OLMALI”
Savcılığın, “kolaylık” olsun diye yapacağını söylediği savunmanın Türkçe olmasının Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda belirlendiğine dikkat çeken Erel, şunları söyledi:
“Anayasa’nın 3. maddesine göre, Türkçe konuşanla Rumca konuşan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşları arasında yapılacak temas ve diyaloglarda kendi lisanını kullanması lazım. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti ve mahkemesinin bize Türkçe hitap etmesi ve Türkçe savunma vermesi lazım.”
“DAVANIN İÇERİĞİNE HENÜZ GİREBİLMİŞ DEĞİLİZ”
Ali Erel, mahkemenin Türkçe savunma emri vermesine rağmen savcılığın bunu yerine getirmediğini belirterek, savcılığın bunu neden yerine getirmediği ve bunu yapmaması halinde mahkemenin gücünün ne olduğunun anlaşılamadığını söyledi. Erel, şöyle devam etti:
“Ümit etmek isteriz ki 19 Mart’ta duruşmaya geçebileceğiz. Çünkü henüz davanın içeriğine girebilmiş değiliz. Bize göre geçmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Yüksek Mahkeme’nin vermiş olduğu kararları örnek aldığımızda, bu davada taleplerimizin karşılanması yönünde karar üretilmeli.”
“BİR SÜRE DAHA DENEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Ali Erel, bir soru üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hak arayabilmek için bu mahkemenin kabul edilebilir, “makul” süre içinde “evet” ya da “hayır” yönünde bir karar üretmesi gerektiğini söyledi.
Karar çıkmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilmek için bu “makul” sürenin aşılması gerektiğini kaydeden Erel, “makul” sürenin de yargıçların takdirine kaldığını, bu yönde yazılı bir ifade bulunmadığını belirtti.
Erel, “Biz bir müddet daha bu makul süreyi denemeye devam edeceğiz. Bu duruşmanın içeriğine girilmemesi halinde ve çok daha büyük uzatmalara kalkışırlarsa, İnsan Hakları Mahkemesi’ne direkt başvurumuzu yapacağız” dedi.
