Türkülerin dili

O yıllarda televızyon yoktu; radyo vardı. Sabahları ”Günaydın” programında, ”Türkülerin öyküleri” vardı.Türkü deyince de, derleyenlerle, söyleyenleri buluşturan, türküleri öykülerine kavuşturan bir Yaşar Özürküt vardı.

Çocukluğumda, bana radyodalarda türküleri öyküleriyle sevdiren Yaşar ağabeyle yaşam bizi yıllar sonra İsveçte yeniden buluşturdu.Yaşar ağabey, 12 Eylül can pazarından kendini zor kurtarark gelmişti. Ancak, Taş baskı plaklarıı, defterler dolusu türkülerini, ses bantlarını getirememiş, İsveçte türküsüz kalmıştı. Sonunda ne yaptı, etti, türkü arşivini getirtmeyi başardı. Anadolu türkülerini bir kuyumcu titizliğiyle işledi, yeniden işleyerek gün yüzüne çıkardı. İşte, o dört ciltlik

”Öyküleriyle türküler” böyle ortaya çıktı.

O türkülerin bende de ayrı ayrı öyküleri var:

”Ağgül seni cemakende görmüşler/ Ağ gülüm gülüm/ Siyah saçın sırma ile örmüşler/ Yar eğlen eğlen/ gül eğlen eğlen/ Rüyamda seni sana vermişler/Ağ gülüm gülüm.” Babam da söylerdi bu türküyü. Omzunda tırpanıyla tarlaya giderken sesini yükselttiğinde, sanırdı ki dağın tüm kekliği, kuşu onu dinliyor. Devenin sırtındaki bebeğini kartallara kaptıran yörük gelinin “Bebek” Türküsünü dinlerken, Köy Enstitülü öğretmenlerim Sevgili Bahar ve Nebi Dadaloğlu’nu anımsarım. Bahar abla, görev yaptıkları dağ köyünde, derste oldukları bir sıradatlerde, okul lojmanında uyuyan bebeklerinin lağım fareleri tarafından parçalanışını ağlayarak bir kez daha anlatır sanki…Sevda türküleri beni de alır, diyar diyar götürür: ”Karadır kaşların ferman yazdırır/ Bu aşk beni diyar diyar gezdirir/ Lokman hekim gelse yaram azdırır/ Yaramı sarmaya yar kendi gelsin.”

Yaşar Özürküt’ün “Öyküleriyle Türküler” dizisinin ilk kitabında, Ruhi Su, türkülerin önemini şöyle vurguluyor:“Türkü, insanla başlamış, bugüne gelmiştir. Böyle,insanla başlayıp bugünlere gelebilmiş bir şeye ilgi duymayan bir insan kendisine nasıl ilgi duyar diye düşünüyorum…”

Yaşar Özürküt’ ün ”Öyküleriyle türküler”in sonunda ölüm döşeğindeki bir yörük büyüğünden söz eder, biz de o anlatıyla bitirelim: “Bir Türkmen kocası(yaşlısı) ölüm döşeğindedir.Nefesi kesildi, kesilecek. Kısık sesiyle yanındakilerden birini çağırır:’Bana bir Köroğlu söyleyin, sonra da üstümü örtün!’ der.Genç bir Türkmen gelini elini kulağına atıp bir Köroğlu koçaklaması tutturur: Yiğitler silkinip ata binende/ Derelerde boz kurtlara ün olur/ Yiğit olan döne döne döğüşür/ ötüle kavgada kaçar ün olur.” Türkü bittiğinde Türkmen kocasının gözleri yumulmuştur; bir daha açılmamacasına. Ne ki, mutlu bir göz yumuştur bu!…

Sonunda, ”Türkülerimizle halkın iç içeliğini anlatmak için başka örneklere gerek var mı?” diye soruyor Yaşar Özürküt. Gerçekten de, başka örneğe gerek yok; eline, yüreğine sağlık Yaşar Ağabey…

[email protected]

648110cookie-checkTürkülerin dili

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.