TRT¸ Banu Avar ve PSİKOP

Küresel köyde taşları bağlayıp köpekleri salmak…
Önce geçtiğimiz haftanın medya gündemine bomba gibi düşen ancak AKP güdümlü medyanın görmezden geldiği Banu Avar olayını kısaca anımsayalım: TRT´´de dört yıldır devam eden ve ele aldığı konulardan dolayı tartışma yaratan Gazeteci Banu Avar´ın hazırlayıp sunduğu Sınırlar Arasında programı¸ ‘Büyük Ortadoğu ve Asya Projesi’ konusunun  işleneceği  bölümden  hemen önce¸ geçtiğimiz hafta tamamen yayından kaldırıldı. 2004 yılından bu yana TRT-1´de yayınlanan programın bir süre önce TRT-2´ye kaydırılması ve ardından tamamen yayından kaldırılması tepkiyle karşılandı. Banu Avar’a ülkenin her yerinden destek mesajları yağıyor. Siyasetçisinden¸ öğretim üyesine; Başörtülüsünden¸ mini eteklisine; genç yaşlı her sınıftan yurttaş Avar’a destek mesajları iletiyor. Gazetecilik mesleği için¸ -hele de televizyon gibi bir alanda bu mesleği icra eden birisi açısından-  her şeye rağmen umut verici. Bu konudaki bir diğer gelişmeyi de aktaralım. Tüm Öğretim Mensupları Derneği Avar´a destek için imza kampanyası başlattı. Toplanan imzalar TBMM’ne ve TRT yönetimine iletilecek. Düşünce özgürlüğü ve özgür basın nutukları atarak farklı seslere tahammül edemeyenlere rağmen Banu Avar’a destek vermek isterseniz  [email protected]  adresine elektronik  posta iletmeniz yeterli. Bu arada Banu Avar’ın 30 Mayıs Cuma günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde konuyla ilgili bir basın açıklaması yapacağını da duyurmuş olalım.

Şimdi gelelim AKP’nin dümen suyuna girerek varlığını boşa çıkaran TRT’ye ve Büyük İşgal Projesi sürecinde üzerine düşen rolü eksiksiz yerine getiren Türk medyasının seyrü seferine…
Ama önce fotoğrafa biraz daha yukarıdan bakalım…

Amerikan ordusunun Bağdat’a girdiği günlerde¸ Beyaz Saray¸ Pentagon ve NATO karargahlarında işgal sonrasında Ortadoğu’nun nasıl şekillendirileceği üzerine hararetli tartışmalar yapılıyordu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeyi şekillendirecek çalışmaların en önemlisi hiç kuşkusuz Ortadoğu ve Hazar havzası ülkelerinde kamuoyu oluşturacak her türlü psikolojik operasyonları eksiksiz yürütülmesini içeriyordu. Bu projeye kısaca PSİKOP (Kamu Diplomasisi¸ Psikolojik Operasyonlar) adını verdiler. 1990’dan sonra başlayan yeni dönemde özellikle bu ülkelerin medyaları aracılığıyla yapılan propaganda faaliyetleri ve bu çalışmaların bütçeleri dudak uçuklatıcı boyuttaydı. Bu konunun ayrıntılarını yıllar önce yazmıştık ancak bu vesileyle yeniden anımsamak yararlı olacak…

  DÜNYA YALAN SÖYLÜYOR…
Özellikle Türk medyasında son on yıldır olup bitenleri bir de bu çerçeveden değerlendirmek sanırım büyük resmi görmek açısından ipuçları verebilir. NATO’nun stratejistlerinden olan¸ Yarbay  Steven  Collins¸ NATO Dergisi’nin yaz 2003 sayısında¸ Irak’ta gerçekleştirilecek işgalin ardından dünya kamuoyunu¸ özellikle de Irak halkını bu süreçte nasıl etkileyeceklerini şöyle anlatıyordu: ´Algı Yönetimi¸ yabancıların tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar ve Kamu Diplomasisi¸ Psikolojik Operasyonlar¸ Kamu Bilgilendirme¸ Aldatma ve Gizli Eylem faaliyetlerinden oluşur. Irak’a Özgürlük Operasyonunda bunlardan özellikle ikisi dikkat çekmiştir: Yürütülen politika¸ amaç ve eylemlerin içeriği ve haklılığı konusunda dış dünyayı ikna etmek için bilinçli olarak yürütülen çabalar (Kamu Diplomasisi)¸ ve dış dünyayı etkilemek ve fikirlerini değiştirmek için yürütülen faaliyetler ve özellikle medyanın bu yönde kullanımı (Psikolojik Operasyonlar.)”

CİHANGİR’İ ‘SİNANGİR’E EVİREN MEDYATİK SERVET
Nasıl ama? Irak’a özgürlük götürülürken ve bölge yeniden şekillendirilirken; dünyanın gözü önünde işlenen cinayetlerin haklılığına nasıl ikna ediliyor kamuoyu. Milyarlarca doları bu projeye ayıran Amerikan yönetimi ve NATO’nun bu pastadan birkaç dilimini dolaylı ya da dolaysız Türk medyasına dağıtıp dağıtmadığı tartışmasını bir kenara bırakalım. Birbirimizi kandırmayalım; Türk medyası Sibel Can¸ Hülya Avşar¸ Gülben Ergen ve Petek Dinçöz  kıvamında  magazin  soslu hayatlarla¸ yarışmalar ve kadın programlarıyla kamuoyunu PSİKOP beşiğinde nasıl sallamış değil mi?
Bu karmaşık gibi görünen fotoğrafı daha net görmeniz için¸ Cihangir semtinin adının ´Sinangir” olarak anılmasına neden olacak kadar yapımcısına servet biriktirten ‘inanılmaz¸ mucizevi’ programlarla¸ Türk gençliğini içi boş bir nihilizme sürükleyen Fatih Aksoy yapımlarını daha yakından izlemenizi salık veririm. Böylelikle burnumuzun dibinde lime lime edilerek parçalara ayrılan Yuguoslavya’nın hüzünlü hikâyesinin medyatik izdüşümünü de görmüş olursunuz!

En iyisi konuyu dağıtmadan bir kez daha Yarbay Colins’e kulak verelim: ´Dünya kamuoyunu etkileme çabalarını zorlaştıran faktörlerden biri bugün haber kaynaklarının çok fazla olmasıdır. Özellikle de uydudan yayın yapan televizyon haber merkezleri ve internet bağlantıları nedeniyle düşünce ve tutumları global ve hatta yerel boyutta dahi etkilemek zorlaşmıştır. Haber kaynaklarının sayısındaki patlama izleyicinin haberleri kendi önyargılarını ve fikirlerini destekleyen kaynaklardan takip edebilmesini kolaylaştırmıştır…”

DEMOKRASİ OYUNUNU DEŞİFRE ETMEK
Dünya genelinde onlarca medya kuruluşu¸ son on yılda Yarbay Colins’in endişelerini besleyen hatta körükleyen bir işlevi yerine getirdi¸ getiriyor. Ancak CNN tekelini kıran ve Amerikan bakış açısını dayatan bütün iletişim kanallarına karşı oluşan bu alternatif medyanın umut veren sesi her fırsatta küresel güç odakları tarafından boğulmaya çalışılıyor. İşte Banu Avar’ın yayından kaldırılan programı da Türkçe konuşulan coğrafyalarda böylesi bir işlevi yerine getiriyordu. Banu Avar’ın 2004’ten bu yana TRT’de yayınlanan ve geçtiğimiz hafta tamamen yayından kaldırılan Sınırlar Arasında programının işlevine daha yakından baktığımızda Colins’in endişelenmekte ne kadar haklı olduğunu anlamak mümkün. Zira sokakta Banu Avar’ın önünü kesip¸ büyük bir samimiyetle  beğenisini sevgisini dile getiren her sosyal çevreden yurttaşın zihninde oluşan dünya algısı¸ pek de Colins’in ve Beyaz Saray’ın görmeyi arzu ettiği türden bir algı değildi. Sınırlar Arasında gezinirken¸ soğuk savaş sonrasının dünyasında sahneye konan ´demokrasi oyununu” en ince ayrıntısına kadar deşifre eden yürekli gazetecilerden biri olan Banu Avar¸ milyarlarca dolarlık kamuoyu şekillendirme bütçelerini boşa çıkaran  bir  misyonu  emin adımlarla sürdürüyordu. Dünya medyasının göstermekten korktuğu Mısırlı işçilerin direnişini anlatırken heyecanlı¸ Afganistan’daki mülteci kamplarında emperyal amaçlar için çalışan BM görevlileriyle konuşurken öfkeliydi.

VATİKAN BÜYÜKELÇİSİNİN TEPKİSİ
Afganistan’dan Gürcistan’a¸ Arnavutluk’tan İran’a bir çok ülkede ezilen hakların yanında yer alarak¸ küresel oyuncuların adeta oyuncağı haline gelen sözde sosyalistlere sınıf bilinci dersi verirken¸ bir yandan da milliyetçilik eleştirilerine maruz kalıyordu. Kavramların altüst olduğu bu dönemin ruhuna koşut olarak paradoksal savrulmaların ayağına dolamaya çalıştığı oyunlara alet olmadan TRT’de 84 program yapan Banu Avar¸  bu  programlardan  bir çoğunun sansürlendiğini dile getiriyor. Ancak daha da önemlisi hatta vahim olanı¸ İsrail¸ İsveç ve Vatikan Büyükelçisiyle buna benzer pek çok  ülkenin  büyükelçilerinin Türk Dışişleri kanalıyla TRT’ye baskı yaparak programın engellenmesi yönünde dayatmalarda bulunması. Peki bir televizyon programının bu kadar çok ülkenin dışişlerini rahatsız etmesinin nedeni nedir?  Bu sorunun yanıtı Avar’ın gazeteciliğinde saklı. Gürcistan’ı ele aldığı programda Soros destekli turuncu devrim sonrasında Gürcü halkının nasıl açlığa mahkûm edildiğini¸ yüzde doksanının nasıl işsizliğin ve sefaletin pençesinde kıvrandığını¸ dahası turuncu renkli demokrasi yalanını belgeleyen Avar¸ Kafkaslar ve Ortadoğu’daki kamuoyu yapıcılarının şimşeklerini üzerine çekiyordu. Çünkü TRT¸ dünyanın Türkçe konuşulan her yerinden¸ özellikle renkli devrimlerin sırasını beklediği Orta Asya ülkelerinden izlenen bir kanaldı ve Avar’ın samimiyeti ekrandan taşacak yalınlıktaydı. 

Banu Avar inançlı ve mücadeleci bir gazeteci. Bu güne kadar TRT’de kendisine çıkarılan zorluklarla¸  halkın olağanüstü desteğiyle baş etmesini bildi. Halkın vergileriyle ayakta duran ve asıl amacı kamuoyunu doğru bilgilendirmek TRT’nin¸ kuruluş amaçlarına ihanet edercesine aldığı bu kararın hükmünün çok uzun süreli olmayacağı aşikar. Çünkü Amerikan ve AB çıkarlarına hizmet eden AKP güdümündeki medyanın defalarca çuvalladığına tanıklık eden bu halk artık kamuoyu oluşturucuların milyar dolar bütçeli gazlarına gelmeyecek kadar uyandı.  Uyanmayan tek kesim¸ PSİKOP bütçesinin¸ Soros dolarlarınının yarattığı algıyla zihni bulanan hükümet yalakası medya fareleri.

1195780cookie-checkTRT¸ Banu Avar ve PSİKOP
Önceki haberAbdal Musa´dan Yeşilgöl´e
Sonraki haberSANATTAN… Sokakların sahibi kim?
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.