Türk baklavasının unu Rusya’dan cevizi Amerika’dan! 

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE  -Türkiye dünyaca ünlü baklavanın patentini aldı ama içine koyacağı cevizin üretimi ihtiyacına yetmeyince 2016’da 172 milyon dolarlık ceviz ithal etti…
 
Bir zamanlar tarımsal üretimiyle kendi kendini doyurabilen ülkelerin başında gelen Türkiye son yıllarda net ithalatı ülkelerin arasına girdi. Buğdaydan mercimeğe, kırmızı etten bakliyata Türk mutfağının temel gıda ürünlerini ithal ediyoruz. İthal ettiğimiz ürünlerin arasına ceviz de girince dünyaca ünlü Türk baklavasının tadı kaçmaya başladı. Türkiye’nin ceviz ithal ettiği ülkelerin başında Amerika, Şili ve Özbekistan bulunuyor. Buğday ithalatında ise Rusya, Ukrayna ve Litvanya gibi ülkeler başı çekiyor. Yalnızca 2016’da ithal cevize 172,8 milyon dolar ödeyen Türkiye’nin ihtiyacını karşılayabilmesi için üretimin yüzden 40 civarında artırılması gerekiyor.
 
Sahip olduğu coğrafi ve iklimsel avantajları sayesinde dünyada kendi gıdasını karşılayabilen ülkelerin başında gelen Türkiye, son yıllarda uygulanan hatalı tarım politikaları yüzünden bir çok stratejik üründe net ithalatçı konumuna düştü. Tarım devriminin başlangıcına tanıklık eden ve bir çok ürünün gen merkezi olan Anadolu coğrafyası binlerce yıldır önemli bir üretim merkezi. Ancak son yıllarda ardı ardına uygulamaya konulan hatalı tarım politikaları üreticileri üretime küstürdü. Buna bağlı olarak kırsal nüfus ise hızla kentlere akın etti.
 
TÜRKİYE EN RUSYA VE UKRAYNA’DAN BUĞDAY İTHAL EDİYOR
2000’de 94 milyon dönüm olan buğday ekim alanı, 2016’da 76 milyon dönüme gerilerken Türkiye Rusya, Ukrayna, Litvanya ve Meksika gibi ülkelerden buğday ithal ediyor. Buğday ithalatına karşılık bisküvi ve makarna ihracatında ise artış var. Bu durum, bazı büyük un üreticilerinin, yerli buğday yerine daha ucuz fiyata aldıkları ithal buğdayı tercih etmelerinden kaynaklanıyor.
 
BAKLAVANIN CEVİZİ VE NİŞASTASI AMERİKA’DAN
Rus buğdayı, hamur işlerinin ağırlıklı olduğu Türk mutfağının geleneksel lezzetlerine çoktan karışırken, Amerikan ceviziyle de buluştu. Patenti konusunda Türkiye ile Yunanistan arasında tatlı bir rekabetin yaşandığı baklava da ithal cevizden nasibini aldı. Aroması ve lezzeti tartışmasız olan Türk cevizinin yerini, Amerikan, Şili ve Özbek cevizi aldı. Baklava hamurunun açılması için kullanılan mısır nişastası ve nişasta bazlı şeker (NBŞ) ise yine Türkiye’de büyük tesisler açarak üretim yapan küresel ölçekli bir Amerikan firmasından. Kimi baklava üreticileri NBŞ kullanımına karşı çıkarken son yıllarda şerbetli tatlıların büyük çoğunluğunda mısır şurubu olarak da anılan tatlandırıcı yaygın biçimde kullanılıyor.
 
CEVİZİN ANAVATANINDA İTHALAT BAĞIMLI HALE GELDİK
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın verdiği bilgilere göre ceviz üretiminde dünya dördüncüsü olan Türkiye’nin ürettiği ceviz ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Bayraktar, Çin, ABD, İran’ın ardından ceviz üretiminde dördüncüyüz, dünya üretiminin yüzde 5,3’ünü karşılıyoruz ama ihracatımız 22,4 milyon dolarken, ithalatımız 172,8 milyon doları buluyor. Kabuklu cevizin ithal kilogram fiyatı 2,37 dolar, kabuksuz olanı 5,75 dolarken, kabuksuz Türk cevizinin ihraç fiyatı 8,98 dolar. Anadolu cevizi, ithal cevizden yüzde 56 daha fazla paraya ihraç ediliyor. Bu avantajı değerlendirelim. Kafkasya ve İran ile birlikte cevizin anavatanı olan Anadolu’nun olağanüstü lezzetli ceviz çeşitleriyle çok daha fazla üretim yapıp dünyaya satabiliriz. Cevizde hedefimiz, öncelikle ‘kendine yeten’ ve sonrasında ‘ihracatçı’ konumuna gelerek, tıpkı fındıkta olduğu gibi yüksek döviz geliri elde eden ülke olmaktır” görüşünü dile getiriyor.
 
2016’DA CEVİZ İTHALATINA 172 MİLYON DOLAR ÖDEDİK
Türk halkının ceviz tüketimi dünya ortalamasının 6 katını bulduğunu belirten Bayraktar, bu tüketim nedeniyle üretimin ihtiyacı karşılamadığının altını çiziyor. Sadece 2016 yılında 58 bin 850 ton kabuklu cevize 139,4 milyon dolar, 5,8 bin ton kabuksuz cevize ise 33,4 milyon dolar döviz ödeyen Türkiye’nin geçtiğimiz yıl ithal cevize ödediği toplam tutar 172,8 milyon doları buldu. Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre kabuklu ceviz ithalatının 64,6 milyon doları ABD’den, 20,9 milyon doları Özbekistan’dan, 27,7 milyon doları Şili’den, 14,4 milyon doları Ukrayna’dan yapıldı. Kabuksuz ceviz ithalatında ilk üç sırayı 14,8 milyon dolarla Özbekistan, 5,5 milyon dolarla Ukrayna, 4,4 milyon dolarla ABD aldı.
 
CEVİZ İHRACATI 21 MİLYON DOLARDA KALDI
Buna karşılık 2016 yılında 3,4 ton kabuklu, 2 bin 380 ton da kabuksuz ceviz ihracatı yaptık. Kabuklu ceviz ihracatından 30 bin 646 dolar, kabuksuz ceviz ihracatından ise 21 milyon 377 bin 10 dolar döviz kazandık. İhracattan elde ettiğimiz toplam tutar 21,4 milyon doları ancak geçiyor.
 
KİŞİ BAŞINA CEVİZ TÜKETİMİMİZ DÜNYANIN ALTI KATI
2016 yılında 195 bin ton ceviz üreten Türkiye’nin ihtiyacını karşılayabilmesi için üretimini yaklaşık yüzde 40 oranında artırması gerekiyor. Türkiye’nin bu potansiyelinin olduğunu dile getiren Bayraktar, ithal kabuklu cevizin 2,3 dolar, kabuksuzunun ise 5,75 dolar olduğuna dikkat çekerek, kabuksuz Türk cevizinin ise 8,98 dolar olduğunu belirterek, “Anadolu cevizi, ithal cevizden yüzde 56 daha fazla paraya ihraç ediliyor. Bu avantajı değerlendirelim. Kafkasya ve İran ile birlikte cevizin anavatanı olan Anadolu’nun olağanüstü lezzetli ceviz çeşitleriyle çok daha fazla üretim yapıp dünyaya satabiliriz” diye konuştu.
 
GELENEKSEL LEZZETLER BİRER BİRER TADINI YİTİRİYOR
Soğan zarı inceliğinde açılan baklava yufkasının sırrı, sert buğdayda saklı. Şanlı Urfa ve Konya yöresinde üretilen buğdaylardan elde edilen unlar en çok tercih edilenleri. Ancak Türkiye’nin buğday ambarı olarak bilinen Konya Ovası’nda son yıllarda yağlı tohumlar ve silaj mısır ekimi teşvik edilmesi dikkat çekiyor. Yüksek aroması ve lezzetiyle Türk baklavasının vazgeçilmezi olan Urfa yağı ise bölgede yoğun olarak yapılan hayvancılığın ürünüydü. Tıpkı bitkisel üretim gibi hayvancılıktaki geriye gidiş Urfa yağının da üretiminin sonunu getirdi. Bugün bir kaç köyde direnen üreticilerin dışında sade yağ üreticisi kalmadı. Binlerce yıllık mutfak kültürünün geleneksel lezzetleri, bitkisel ve hayvansal üretimin ithalata bağımlı hala gelmesiyle birer birer tadını ve kokusunu yitiriyor…
2144190cookie-checkTürk baklavasının unu Rusya’dan cevizi Amerika’dan! 
Önceki haberİnsan hakları
Sonraki haberKonsey’den V&A Müzesi’nde 100’ncü yıl etkinliği
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.