İşte tam da Avrupa’da, son yıllarda sayıları artan mülteci çoçuklar da dahil tüm çoçukların cinsel suistimalini önlemenin ve bunlarla daha etkili mücadele etmenin yollarının tartışıldığı bir günde, Türkiye, cinsel taciz sanık ve hükümlülerin cezalarının, mağdur çocuklarla evlenmeleri halinde ertelenmesini öngören yasa tasarısıyla meşgul.
Meclis Genel Kurulu’na gece geç saatlerde getirilen önerge, 2005 yılında ilgili maddesi değiştirilen Türk Ceza Kanunu uyarınca, cinsel istismardan suçlu bulunan bireylerin, “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın cinsel istismar suçu işlemiş olmaları durumunda, mağdurla evlenmeleri halinde salıverilmelerini öngörüyor.
CHP ve MHP milletvekillerinin öfkeyle karşıladıkları önerge, açık oylamada ısrar edilmesi üzerine, yeterli desteği sağlayamadı ama 22 Kasım’da bir kez daha görüşülmek üzere Meclis’e getirilecek.
CHP, yapılmak istenen değişikliğin, çoçuk istismarı ve yasadışı çoçuk evliliklerini teşvik edeceğini savunuyor.
Bianet’e konuşan KAMER kurucusu Nebahat Akkoç ise bu önerge ile ülkedeki tecavüz kültürünün daha da güçleneceği endişesini dile getiriyor.
Adalet Bakanlığının kendi rakkamlarına göre, 2015 yılında çoçuklara cinsel istismar davalarında yüzde 400’lük artış gözlendi.
Sadece bu yıl içinde, aralarında hükümete yakın bir dini vakfın da adının karıştığı pek çok cinsel istismar skandalı ortaya çıktı.
Hükümet, kız ve erkek çoçuklarına karşı işlenen cinsel istismar suçlarıyla yeterince mücadele etmediği ve haber yasaklarıyla üstünün örtülmesine göz yumduğu gerekçesiyle yöneltilen eleştirilere tamamen duyarsız. Kötü niyetli buluyor ve reddediyor.
Hükümet yanlısı medya ve sivil toplum örgütleri ise, iddiaları soruşturma gereğini bile duymuyor. Hükümete yakın kanatta, kayda değer bir protesto sesi yükselmiyor. Ana akım medyada,CNNTurk, önergenin Meciste görüşüldüğü akşam, Vahdettin İnce adlı AKP’li siyasetçiye, ekranlarında çoçuk evliliğini Allah’ın emri olarak savunma şansı tanımakta bir sakınca görmedi.
Sosyal medyada ve sayıları gittikçe azalan muhalif basında itiraz edenlere ise, hakaret ve tehditler savrulmakta.
Kağıt üzerinde, Türkiye’de çoçukların cinsel istismarı suç, ama pratikte aile içi ve dışında çoçukların karşı karşıya kaldığı tecavüz ve istismar olaylarında, suçludan çok mağdur olan zarar görüyor.
Temmuz ayında TBMM Cinsel Suçları Araştırma ve Önleme Komisyonu’na bilgi veren Yargıtay 14. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Demirdağ, resmi rakamlara göre cinsel taciz sonrası tacizcileriyle evlendirilenlerin sayısının 3 bin civarında olduğunu açıklamıştı.
Haziran ayında ise, Anayasa Mahkemesi, verilen cezaları ağır bularak, 15 yaşını tamamlamamış çocuklara yönelik her türlü cinsel davranışın cezalandırılmasını öngören maddeyi iptal ederek, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerlerini ve ekonomik hayatın gereksinimlerini gözönünde tutarak altı ay içinde yeni bir yasal düzenleme yapılmasını istemişti.
Bu karar ardından, İsveç dışişleri bakanı Margot Walström’ün resmi hesabından attığı bir Twitter mesajında Türkiye’nin 15 yaş altı çoçuklara cinsel ilişkiye izin verme kararından dönmesi çağrısı, iki ülke arasında diplomatic kriz yaratmıştı.
Türkiye’de çoçuk yaştaki bireylerin, ailelerinin baskısı ya da izniyle evlendirilmesi, sık rastlanan bir durum. Giderek muhafazakarlaşan toplumda, dini nikahla evlendirilen çoçukların sayısı ve buna gösterilen tolerans da son yıllarda gözle görülür ölçüde artmakta.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, düzenlemenin tecavüzcüleri kapsamadığını, yaşı küçük olduğu halde aileleri tarafından evlendirilen kişilerin mağduriyetini önleyecek geçici bir uygulama olduğunu bildirdi ve konunun bilerek çarpıtıldığını savundu.
Başbakan Binali Yıldırım da tecavüzcülere af çıkartılmasının sözkonusu olmadığını vurguladı ve ana muhalefet partisi CHP’yi durumu saptırmakla suçladı.
Uluslararası yükümlülüklerine ve varolan ulusal yasalarına rağmen, hükümet, çoçuk yaşta evliliklere bir insan hakları ihlali olarak bakmıyor.
Bu uygulamayı durduracak, ortadan kaldıracak önlemler almak yerine, normalleştirecek, kolaylaştıracak adımlar atmayı yeğliyor.
Çoçuk cinsel istismarını meşrulaştırmak ise, toplumsal değerleri yıprattığı kadar, Türkiye’nin medeni dünyayla arasındaki kültürel ve siyasi uçurumu da derinleştiriyor.