İNGİLTERE… Türkiye’nin dünya görüşü, gerçeklerle örtüşmeli

13 Eylül Çarşamba günü, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Brüksel’deki yıllık değerlendirme toplantısında Avrupa Birliği’nin bugününü ve geleceğini değerlendirdiği bir konuşma yaptı.Aynı saatlerde, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden sorumlu bakanı Ömer Çelik de, Londra’da, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House’da  konuşuyordu.

Jean-Claude Juncker  Brüksel’de Türkiye’den Avrupa Birliği’nden ‘hızlı adımlarla uzaklaşan’ bir ülke olarak sözederken, öngörülebilir bir süre içinde üye olmasının beklenmediğini belirtiyordu.

Avrupa Bakanı Ömer Çelik’in konuşması da geleceğe yönelik ve Türkiye, İngiltere ve Avrupa- Ortak Bir Gelecek Vizyonu  başlıklıydı.

Her ikisinin de ortak yanı ‘vizyon’ olmasına rağmen, bakış açıları ve vardıkları sonuçlar bakımından birbirinden tamamen zıt iki konuşma dinledik.

Komisyon Başkanı, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı ardından sarsılan Birliğin yeniden toparlandığını, İngiltere’nin ayrılmasının Avrupa’nın geleceği üzerinde belirleyici bir etkisi olmayacağını söylüyordu.

Ömer Çelik ise, Brexit diye bilinen,  Avrupa Birliği’nden ayrılma kararının, İngiltere’nin büyük bir Avrupa gücü olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, İngiltere’nin Avrupa’nın Atlas Okyanusuna açılan kapısı, Türkiye’nin ise Avrupa’nın Asya’ya açılan kapısı olarak Avrupa siyasetine yön vermeye devam edeceği görüşündeydi..

Jean-Claude Juncker, Türkiye’den Avrupa Birliği’ne daha saygılı olmasını bekliyor ve üye ülkelere, devlet ve hükümet başkanlarına faşist ve Nazi yakıştırmalarından vazgeçilmesini talep ediyordu.

Juncker ayrıca, Türkiye’deki siyasi muhalifler üzerindeki rejim baskısını kınıyor ve ‘gazetecilerin yeri, hapis değil, yazı işleri, haber daireleridir’ diyordu.

Kendisi de eski bir gazeteci olan Bakan Çelik ise,  gazeteciler konusuna değinmekten özenle kaçınıyor, Avrupa ile Türkiye arasındaki en temel anlaşmazlık konularının başında gelen ifade özgürlüğü, yargının bağımsızlığı gibi konuları konuşma metnine dahil bile etmiyordu.

Onun yerine, Avrupa’da halkların Avrupa Birliği’nin evrensel değerlere bağlılığını sorgulamaya başladığını, Birliğe olan güvenin sarsıldığını  ileri sürüyordu.

Avrupa Komisyonu başkanı ile Türkiye’nin Avrupa’dan Sorumlu Bakanının yaklaşımları arasındaki bu derin uçurum, aslında bir bakıma Türkiye’nin stratejik bir vizyon geliştirememiş olmasından kaynaklanıyor.

Ama daha da önemlisi, Türk makamları, dünyaya eleştirel bir bakışla yaklaşıp, güvenilir bilgiler temelinde sağlam bir analiz yapamıyorlar.

Her geçen gün daha karmaşık ve öngörülemez hale gelen dünyada, kibirli bir meydan okuma ve olaylara, olup bittikten sonra tepki gösterme eğilimi, kullanışlı bir dış politika yöntemi olmadığı gibi, uzun erimde tehlikeli sonuçlar doğuruyor.

Bilgi ve delile dayalı, ikna edici, soğukkanlı ve tutarlı argümanlar, sadece diplomaside değil, halkla ilişkiler alanında da etkili olmanın ön şartı.

Bakan Çelik’in Londra’da Chatham House’daki konuşması sırasında birden fazla yanlış varsayımda bulunduğuna tanık olduk.

Bunlar arasında belki de en dikkat çekici olanı, kendisini nezaketle dinleyen kişilerin, Türkiye’de olup bitenden fazlasıyla haberdar oldukları gerçeğini yeterince görememesiydi.

İngiltere gibi köklü kurumlara sahip, medyası bağımsız ve araştırmacı bir ülkede, müesses nizamın en önde gelen destekçilerinin bile, eleştirmekten, sorgulamaktan geri durmayacağını düşünmemesiydi.

Konuşması sırasında sık sık köprüler inşaa etmekten sözetti ama galiba, Bakan Çelik’in köprüleri, açılıp kapanan, çoğu zaman da havaya kaldırılıp tutulan cinstendi.

2121890cookie-checkİNGİLTERE… Türkiye’nin dünya görüşü, gerçeklerle örtüşmeli

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.