Türkiye’yi zehirleyen bacalar, şirketleri zengin edecek!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Bacalarına filtre takma zorunluluğu süresi 2,5 yıl daha uzatılan kömürlü termik santraller, zeytin ağaçlarında verimi ve yağ kalitesinin düşmesine, balda ise ağır metaller ve arsenik oluşumuna neden oluyor…

Türkiye’nin dört bir yanında ölümcül hava kirliliğine neden olan 15 termik santralin baca filtrelerinin takılması zorunluluğunu 2,5 yıl erteleyen kanun teklifinin AKP ve MHP’nin oyları ile kabul edilmesinin ardından konu bir kez daha gündeme geldi. Düzenlemeye göre kamu ya da özel şirketlerin işlettiği kömürlü termik santraller 31 Aralık 2022 tarihine kadar bacalarına filtre takmadan havayı kirletmeyi sürdürebilecek. Peki insan sağlığı ve çevre üzerinde ölümcül etkileri bulunan santraller yaşamı nasıl etkiliyor? Bu sorunun yanıtını arayan Türkiye’nin önemli toprak bilimi ve ekoloji uzmanlarından Prof. Dr. Doğan Kantarcı, termik santrallerin uzun süredir faal olduğu Muğla bölgesinden yola çıkarak hazırladığı raporda çarpıcı sonuçlara ulaştı. Buna göre termik santrallerin bacalarından çıkan tozlar, bölgenin önemli bir geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarının üzerini kaplıyor ve güneş ışını almasını engelliyor. Termik santrallerin etkisine maruz kalan zeytin ağaçlarının yaprakları beş kez yıkandığı halde bulanık su elde edilirken, kül ve kükürt-dioksit içeren tozlar zeytin ağaçlarının verimini düşürüyor ve yağ kalitesini olumsuz etkiliyor. Bölgenin bir başka önemli gelir kaynağı olan arıcılık da kömürlü termik santrallerin olumsuz etkilerinden nasibini alıyor. Prof. Dr. Kantarcı’nın raporuna göre termik santrallerin çevrelerinde üretilen çam ballarında ağır metaller arseniğe rastlandı.

Kamu ve özel sektör tarafından işletilen kömürlü termik santrallerin bacalarına Çevre Kanunu kapsamında takmaları zorunlu olan filtrelerin süresinin 2,5 yıl daha uzatılması tepkiyle karşılandı. Özelleştirilen ve bundan sonraki süreçte özelleştirilecek olan termik santralleri de kapsayan düzenleme, AKP ve MHP’li milletvekillerin oylarıyla kabul edilen düzenlemeye göre kömürlü termik santraller 31 Aralık 2022 tarihine kadar bacalarına filtre taktırma zorunluluğundan muaf tutularak çevre ve insan sağlığını tehdit eden kül ve zehirli gazları bırakmaya devam edecek.

‘MECLİS VATANDAŞLARA VERDİĞİ TEMİZ HAVA SÖZÜNÜ TUTMADI’

TBMM’nde oylanan düzenleme, 21 Kasım’da kabul edilmişti. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Temiz Hava Hakkı Platformu, geçtiğimiz Şubat ayında TBMM‘nin vatandaşlara temiz hava hakkını koruyacak bir söz verdiğini anımsatarak, düzenlemede yer alan 50. maddenin Meclis’te reddedilmesi için 100 bin kişinin verdiği imzaların milletvekillerine teslim edildiğini kaydetti.

DÜZENLEME ANAYASA MAHKEMESİNDEN DÖNEBİLİR

Açıklamada, anne karnında bile etkisi görülen hava kirliliğinin halk sağlığını tehdit etmeye devam etmesinin, Anayasa’nın 56. Maddesi’nde tanımlanan ‘sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ ile çeliştiğinin altı çizilerek “Bu nedenle, Madde 50’nin Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce olduğu gibi tekrar iptal edebilir” denildi.
  
‘ÇEVRE YATIRIMI PLANLARI ŞEFFAF ŞEKİLDE İLE PAYLAŞILMALI’

Dördüncü kez uzatma alan kömürlü termik santrallerin bu yatırımları yapıp yapmadıklarını şeffaf bir şekilde takip edebilmek istendiğinin altı çizilen platform açıklamasında, “Daha önce yaptığımız bilgi edinme başvurularına cevap alamadık. Bundan sonra, çevre yatırımı planlarının şeffaf bir şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın internet sitesinde herkese açık olacak şekilde yayınlanması ve 6 ay sonra da yatırımların yapılması ile ilgili sürecin kamuoyu ile paylaşılmasını talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

‘SANTRALLER 2,5 YIL DAHA HAYATIMIZDAN ÇALMAYA DEVAM EDECEKLER’

TBMM’nin yüz binlerce vatandaşın taleplerine rağmen sözünü tutmadığı vurgulanan açıklamada, “Madde 50’yi kabul ederek kömürlü termik santrallere çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapmadan 2,5 yıl daha çalışma izni verildi. Bu arada kömürlü santraller çalıştıkları sürece her gün hepimizin hayatından çalmaya devam edecekler” görüşüne yer verildi.

TARTIŞILAN 50. MADDE HANGİ DÜZENLEMEYİ GETİRİYOR

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun açıklamasında düzenlemede yer alan tartışmalı 50. maddeye ilişkin bilgilere de yer verildi. Buna göre 14 Mart 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “31/12/2019 ibaresi “30/6/2022 şeklinde değiştirilirlen, fıkraya “üretim faaliyeti durdurulamaz ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “çevre mevzuatına uyuma yönelik yatırımların gerçekleştirilmemesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanmaması nedeniyle ibaresi ve ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere şu ifadeler eklendi:

SANTRALLER DÖRT AYDA BİR DENETLENECEK

“Ancak çevre mevzuatına uyuma yönelik yatırımlara dair yapım sözleşmesi ile iş termin planını 30/6/2020 tarihine kadar Bakanlığa sunmayan üretim tesisleri bu haklardan yararlanamaz. İş termin planı sunulan üretim tesisleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu iş termin planına uyum açısından 1/7/2020 tarihinden itibaren 4 ayda bir denetlenir. Yapılan her bir denetimde bu iş termin planına uygun olmadığı tespit edilen tesislere 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununda yer alan ilgili idari para cezaları yirmi kat artırılarak uygulanır. İş termin planındaki herhangi bir işin yapımının belirtildiği süreye göre bir yıl geciktiğinin tespiti halinde üretim tesisinin faaliyeti durdurulur. Bu madde kapsamında verilen idari para cezalarına karşı dava açılması cezanın tahsil işlemlerini durdurmaz.

İKİ SANTRAL KAMUDA GERİSİ ÖZEL SEKTÖR TARAFINDAN İŞLETİLİYOR

Türkiye’de bulunan ve birçoğu eski teknolojiyle çalıştırılan ekonomik ömürleri dolma aşamasında olan termik santrallere 2,5 yıl daha filtresiz kirletme hakkı tanıyan düzenlemeden yararlanacak tesislerin sadece ikisi kamuya ait, geri kalanı ise özelleştirmeler kapsamında özel sektöre devredilen ya da doğrudan özel sektörün inşa ettiği tesisler. Buna göre Afşin-Elbistan A, Seyitömer, Tunçbilek ve Orhaneli termik santralleri Çelikler Holding’e, Kangal ve Soma termik santralleri Konya Şeker’e (TORKU), Kemerköy ve Yeniköy termik santralleri Limak-İçtaş’a, Çatalağzı ve Yatağan termik santralleri ise Bereket Enerji’ye ait. Afşin-Elbistan B. santrali ile 18 Mart Çan termik santrali ise EÜAŞ bünyesinde kamu tarafından işletilen tesisler.

Türkiye’yi zehirleyen bacalar, şirketleri zengin edecek

KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRALLER MUĞLA’DA ZEYTİNİ VE ARICILIĞI VURDU

Türkiye’nin günlerdir tartıştığı kömürlü termik santraller birçok ülkenin gündeminden çıkarıldı. Küresel iklim krizini de tetikleyen en önemli kirleticilerden biri olan termik santrallerin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar ise bilim insanları tarafından hazırlanan çok sayıda rapor ile ortaya konuluyor. Bu çalışmalardan biri de kömürlü termik santrallerin en yoğun olduğu bölgelerin başında gelen Muğla’da yapıldı.

ZEYTİNDE VERİM KAYBI BALDA AĞIR METALLER VE ARSENİK

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Muğla’daki kömür ocakları ve termik santrallerinden atmosfere salınan tozların arıcılık ve zeytinciliğe olan etkisi üzerine yaptığı bilimsel çalışmayla dikkat çekici sonuçlara ulaştı. Buna göre termik santrallerin bacalarından çıkan tozlar, bölgenin önemli bir geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarının üzerini kaplıyor ve güneş ışını almasını engelliyor. Termik santrallerin etkisine maruz kalan zeytin ağaçlarının yaprakları beş kez yıkandığı halde bulanık su elde edilirken, kül ve kükürt-dioksit içeren tozlar zeytin ağaçlarının verimini düşürüyor ve yağ kalitesini olumsuz etkiliyor. Bölgenin bir başka önemli gelir kaynağı olan arıcılık da kömürlü termik santrallerin olumsuz etkilerinden nasibini alıyor. Prof. Dr. Kantarcı’nın raporuna göre termik santrallerin çevrelerinde üretilen çam ballarında ağır metaller arseniğe rastlandı.

MADEN OCAKLARINDAN ÇIKAN TOZLARIN BÜYÜK KISMI KAMYONLARDAN

Muğla halkının önemli bir geçim kaynağı olan arıcılık ve zeytinciliğin açık kömür ve taş ocaklarının yarattığı tozlar ile termik santral bacalarından havaya salınan küllerden olumsuz etkilendiğini belirten Prof. Dr. Doğan Kantarcı, konuyla ilgili yaptığı bilimsel çalışmanın sonuçları hakkında bilgi verdi. Maden işletmelerinden oluşan tozların yaklaşık yüzde 50’sinin kamyonların taşıma yolu üzerindeki hareketten, yüzde 25’inin ise kamyonların yükleme ve boşaltılması sırasında oluştuğu bilgisini veren Kantarcı, “Bu kamyonların toprak yolda ve pek de bakımlı olmayan dar Devlet yollarında oluşturacağı tozun küçümsenmeyecek miktarda olacağı, araştırma sonuçlarından anlaşılmaktadır” görüşünü dile getirdi.

ARILAR ÇİÇEK TOZLARIYLA BİRLİKTE ARSENİK VE AĞIR METAL DE ALIYOR

Bal arılarının bitkilerden aldığı çiçek tozlarını midesine indirdiği sırada bunlara yapışan ince tozları ve baca küllerindeki ağır metalleri de aldığının altını çizen Kantarcı, “Çiçek tozları ise daha iri çaplı olup, arı kovandaki yavruları proteince zengin olan bu çiçek tozları ile besler. Arsenik ile diğer ağır metaller ve kireçtaşı tozları da çiçek tozları ile birlikte taşınır. Bunlar arı ve yavru için zararlı veya zehirleyicidir” bilgisini verdi.

ZEYTİN AĞAÇLARI KURUYOR, MEYVE VERİMİ DÜŞÜYOR

Kömür ve taş ocaklarından çıkan tozlar yaprak yüzeyini kaplayarak tabaka oluşturduğunu dile getiren Kantarcı, bu durumun yaprağın güneş ışınlarını yeterince almasını önlediğini, klorofilli hücrelerin karbonhidrat ve diğer sentezlerini azalttığına işaret ederek, “Böylece zeytin ağacının beslenmesi, meyvalarının boyutu, lezzeti ve yağ içeriği de olumsuz etkilenmektedir. Zeytin yaprakları 5 defa yıkandıkları halde bulanık su elde edilmiştirÇapı 10 mikrometreden (µmküçük tanecikler yaprakların solunum gözeneklerindeki kapakçıkların dibine yerleşirler. Kapakçıklar kapanamaz ve yaprak solunum gözeneğinden devamlı su kaybeder (Kuraklık etkisi ve kuruma sebebi)İnce toz, kül ve kükürt dioksit çiçeğin dişi organının ağzına yerleşip, buradaki sıvıyı kuruttuğu için çiçek tozları ağıza yapışamaz, yumurtalığa alınamaz ve döllenme olmadığı için meyvverimi de azalır dedi.

TERMİK SANTRALLERDE KULLANILAN KÖMÜRLERDE 46 AĞIR METAL VAR

Güneybatı Anadolu’da iklim değişikliğinin belirgin bir ısınma ve kuraklaşma sürecinde olduğuna değinen Kantarcı, ısınan havaya bağlı olarak nem, buharlaşma ve terlemenin de arttığına işaret ederek, şunları kaydetti: “Bu kuraklaşma süreci daha fazla tozamaya sebep olmakta, çiğ ve çisenti şeklindeki yağışlar ile çökelen toz miktarı da artmaktadır. Termik santralların kullandığı kömürlerde 45-46 tane ağır metal ile önemli ölçüde makro element vardır. Bunları büyük bölümünün çapı çok küçük olup elektrostatik filtrelerde tutulamamakta ve baca gazları ile havaya salınmaktadır. Bu çok ince boyutlu küller ve içerdiği ağır metaller insanların ve hayvanların burun ve akciğer mukozasından geçerek kana karışırlar. Aynı olay bitki yapraklarındaki solunum gözenekleri ve meyveler için de geçerlidir.

BACA KÜLLERİ HALKIN SAĞLIĞINI VE GEÇİMİNİ ETKİLİYOR

Sonuç olarak; bölgede arıcılığın yanında, zeytinlikler, üzüm bağları, tüm tarla ve bahçe bitkileri, orman ağaçları ile çalıları atmosfere salınan tozlardan önemle etkilenmektedir. Olumsuz etkiler bitkiler ve arılar üzerinde doğrudan olduğu gibi, üretilen balların ve meyvelerin içeriğinde de belirlenmektedir. Açık ocak tozları ve termik santral baca külleri ile oluşan ortam kirliliği halkın sağlığını ve geçimini de etkileyen ekonomik boyutlardadır.

 

2356360cookie-checkTürkiye’yi zehirleyen bacalar, şirketleri zengin edecek!
Önceki haberÇin’de mobil internet kullanıcılarına yüz tarama zorunluluğu
Sonraki haberBaharda daha güzel anlaşılacakmış!
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.