UKRAYNA’DAN… Büyükada’da tarih yazıldı

Uzun bir ayrılıktan sonra yeniden gazetemize, okurlara kavuşmak ne kadar da güzelmiş! İnsan, devamlı okurları, meslektaşları, köşe yazarları ile birarada olmanın özlemini bile yaşamış oluyor.  “Açık Gazete”nin payı büyüktür, o bizi bir araya getirip bir dostluk ailesi oluşturdu.. Ne mutlu bizlere, ne mutlu gazete yöneticilerine!

Evet , son yazımda da yazdığım gibi hem iş amacıyla hem de uzun ve yorucu bir eğitim yılından sonra soluğu Türkiye’de almak için yola çıktım.uçağa biner binmez kalbimin attığını hissetmeğe başladım. Hostes tatlı bir Türkçe ile bize Türkiye’ye yaklaştığımızı söylerken Türkiye’yi uçaktan seyretmeğe başladım; “ne kadar da özlemişim seni Türkiye’m”- koptu içimdeki çığlık!

Türkiye’ye gidiş amacım İstanbul’un su yüzerinde gözüken güzel lotos çiçekleri gibi adalarda 3.Uluslararası Adalar Festivali’nin (08-29 Temmuz 2006) yapılması olmuştu. Daha önceden planlanan bu festivalde yer almak ve üzellikle edebiyat kısmında bildirilerle katılmak üzere benimle birlikte Ukrayna Yazarlar Birliği Başkanı, BÜT Milletvekili  Sayın Volodimir Yavorivski de geldi. Ukrayna’dan ikimiz katılırken Beyaz Rusya’dan da muhalifette olan Belorusya Yazarlar Birliği Başkanı Aleks Paşkeviç’in de katılması planlanıyordu, hatta bileti bile alınmıştı, fakat son gün almış olduğumuz haber yazarın bizimle birlikte olamıyacağını gösterdi.(1)

Bizi  Atatürk Havalanında Ukraynalılar’ın da eserlerinden yakından tanıdığı, Ukrayna dostları olan şair Metin Turan ve yazar Alper Akçam karşıladılar. Bizden bir gün önce gelen Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı, ünlü yazar Anar ise  bizi otelde bekliyordu. Uçaktan indikten sonra taksiye binip otele doğru hareket ettik. İstanbul adeta doğanın yaz prensesi gibi süslenmişti çiçeklerle!

 İstanbul’un Taksim meydanı yakınlarında bulunan Green Otele (Yeşil Otel) yerleştikten sonra yelimizi yüzümüzü yıkayıp hemen Büyükada’ya hep beraber hızlı vapurla hareket ettik.. İstanbul yavaş yavaş yaza merhaba demişti. Sıcaklık artıyor ve güneşli hava kalplerimizin taa derinliklerine kadar girebiliyordu. Buna sebep ise tabii ki, insanların güzel yüzleri, dostlarımızın yanımızda olmaları, festival komitesinin bizi güler yüzle ve candan karşılamaları olmuştu.

Festival Sedefadası, Kınalıada, Burgazadası, Heybeliada ve Büyükada’da paralel olarak aynı anda gerçekleşiyordu. Bizim edebiyat etkinliğimiz ise Büyükada’da yapıldığı  için vapur bizi Büyükada’ya yaklaştırırken adadan bize el sallayan kişileri gördük. Burada bizleri Türkiye Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökhan Çengizhan, Yaşar Bodur Genel Sekreter , Büyükada Halkla İlişkiler’den  Sorumlu Mürüd Hatice Karakaş diğer edebiyatçı arkadaşlarımız karşıladılar.

Büyükada tıpkı bir gelin gibi süslüydü! Dalar Kaymakamı sayın Mevlüt Kurban’ın ve Adalar Belediye Başkanı sayın Coşkun Özden’in bu denli harikulâde hazırlıkları ilk adaya attığımız adımdan kendini belli etti!

Taşıma aracı olarak Büyükadanın önemli üzelliklerinden biri fayton taşımacılığı. İnsanlar eylence alanlarına ulaşmak veya yerliler kendi evlerine gitmek için faytonlara binip gidiyorladı.Kısa bir yokuş çıktıktan sonra biz de faytona binme sırasına girdik ve o eski Osmanlı havasını andıran faytonlardan birisine binip edebiyat panelinin yapılacak olan yeri Turing Kültür Evi’ne yola çıktık. Panelin konuşu“Kültürlerarası Uyumda Edebiyatın Rolü ve İşlevi” idi.

Paneli dinlemek için  gelen edebiyatçılar bizleri çoktan bekliyorlardı. Fakat benim için sevindirici bir durum vardı-sırf bizleri dinlemeye gelen, benimle birlikte Açık Gazete’de yazan  köşe yazarı  dostumuz Mete Karakaş’ın bu panele katılmasıdır. İnsan böyle durumlarda kendini daha da mutlu ve sevinçli hisseder! Kendisine katılmasından dolayı ve bu festival hakkında bilgi vermesinden, benim için yazmış olduğu güzel ve insancıl duygularından dolayı kendisine çok çok teşekkir ederim! Sağolun, varolun değerli meslektaşım, sevgili dostum!

Güzel bir çay molasından sonra asıl konumuza geçtik. Paneli yöneten yazar Metin Turan ilk açılış sözünü Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökan Çengizhan’a verdi. Gökan Çengizhan edebiyatın işlevini ve gücünü belirtirken, savaşlarla içiçe yaşadığımız bir dünyada  bunu önlemek için  edebiyatın asıl amacını ve rolünü açıkladı.

Konuk yazarlardan Anar konuşmasında ise ülkeler arasındakı edebiyatın fonksyonunu belirtirken, Sovyetler döneminde kendi içerisinde Sovyet çemberinde olan halkların azçok birbirinden haberdar olduklarını ve yazarların zaman zaman biraraya geldiklerini söylerken, artık zamanların değiştiğini ve bu dostluğu daha geniş tutup yıllarca bizlerden uzak tutmaya çalıştıkları kardeş Türk edebiyatını da yakından tanımaya başlamak için zamanın gelip geçtiğini bildirdi. O şöyle devam etti : “Allaha şükür bu dönemler geride kaldı ve biz şimdi Türk edebiyatını yakından ve derinden inceleyebiliriz, istediğimiz esere de ulaşabiliriz.”

Anar’dan sonra sözü alan Volodimir Yavorivski Ukrayna’da Türk edebiyatının tanınması için Ukrayna Yazarlar Birliği kollarını sıvadığını ve ilk adım olarak da “Sınırsız Söz” adlı Ukrayna Yazarlar Birliği ve Türkiye Edebiyatçılar Derneği arasında yapılan protokolün olduğunu belirtti. “Biz asırlarca kapı komuşuyuz, birbirimize gidip gelmemiz gerek, fakat biz yine de siyasetçilerin üzünden bunu her zaman gönül rahatlığı ile yapamıyoruz. Bence bunu yapacak olan tek bir kültür dalı vardır- o da edebiyattır. Eserlerimizin karşılıklı tercüme edilmesi ve okurlara sunulması, bizlere yeni ufuklar açacaktır. Bizim Skovoroda’mız, Taras Şevçenko’muz var, sizim  Yunus Emre, Mevlana’nız. Halk  bunları bilmeli.” 

Daha sonra söz Alper Akçam’a verildi. Yazar, halkların arasındakı köprünün söz olduğunu belirtirken İngilizler’in kurdukları  PEN kuruluşu gibi bizlerin de kendimize özgü kuruluşumuzun olması gerektiğinin altını çizdi.

Panelin kapanış kısmında ben Ukrayna dilinden Türkiye  Türkçesine ve Gagauzçaya tercüme etmiş olduğum Ukrayna’nın ünlü şairi Taraş Şevçenko’nun şiirlerini okudum. Şöyle diyordu gagauz dilinde şair:

Düşünce 

Ne yapayım kara kaşları
Kara gözleri
Genç yaşları
Genç kız sözleri?
Genç yaşlarım
Gücenik kaybeler
Gözlerim yaş dolu
Lüzgärdän çatlêr.
Cancazım gücenik
Şavku sünmüş
Kapanda bir kuş gibi
İçindä gömülmüş.
Ne yapayım gözelii
Açan kısmetim ölmüş?
Üüsüz yaşamaa
Dünnääda pek zor
Senselelerin –kär yabancı
Git ta bir laf sor…;
Kime annadıım
Neçin yaşlı gözlerim
Kime annadıım
Ne ister can yerim.
Neçin o guguş gibi
Gece gündüz öter.
Of, suuk bakışlar
Yalnızlıktan beter.
El insanı hatır sormaz-
Hem neçin sorsun?
Ko aalasın zavalıcık
Gençliini harcasın…
Aala canım, yaşlar aksın
Gözlerimdän
Taa uyku akınca
Sözlerimdän
Aala, da ko can acısından
Lüzgärlär essin
Mavi deniz aşırı
Karagöz olanda
Kahırcıım sensin! 

Taras Şevçenko
Ukrayna şairi
(1838, S-Peterburg)

Panelden sonra dinleycileri müzik ve şiir dinletisi bekliyordu. Ferruh Tunç, Halim Şafak bizlere  Ahmet Erhan’ın şiirlerini antatırken ,güzelliği  ve sesi ile bizleri büyüleyen  sanatçı Başak İnanç da şairin şiirlerini bestede okudu.

Festivalin ikinci günü KKTC’den katılan KIBATEK Başkanı, yazar İsmail Bozkurt ile birlikte bizim kalplerimizi güzelliği, eşilliği ve insanları ile fetheden  Büyükada’ya yeniden gittik. Adanın en yüksek tepesinde “Ay Görgi” adında kilseye çıkacaktık. Bir yere kadar faytonlarla çıktıktan sonra faytonların yerini araba aldı.

“Ay Görgi” kilsesine girdikten sonra kilseye bir miktar para baaşında bulunduktan sonra biz Volodimir Yavorivski ile birkaç tane mum aldık ve dua edip mumları yaktık. Bir ara V.Yavorivski yanıma gelip “Tudora hanım bir tane mumu bizim “Sınırsız Söz” protokol anlaşmamız için yakıyorum. Edebiyatın inanç gücüne inanıyorum!”diye fısıldadı. Evet, ilk temel taş atılmıştı, şimdi çalışma zamanı gelmişti.

Büyükadada tarih yazıldı.

2006 yılın başında Ukrayna Yazarlar Birliği Volodimir Yavorivski  Belorusya Yazarlar Birliği Başkanı Aleks Paşkeviç’le, Mart ayında KKTC KIBATEK (Kıbrıs Balkanlar ve Avrasya Edebiyatçılar Kurumu) Başkanı İsmail Bozkurt’la, Nisan ayı içerisinde ise Türkiye Edebiyatçılar Derneği Temsilcisi,  Genel Sekreter Metin Turan’la “Sınırsız Söz” adlı protokol imzalarken sırada daha bir ülke vardı; bu Birliğe  gururla katılmak isteyen ünlü yazar Anar’ın  Başkanlığında Azerbaycan Yazarlar Birliği vardı.

Büyükada’da bu anlaşmanın imzası atılacaktı; ve bugün gelip çatmıştı. Adanın en yüksek tepesine çıkıp, “Ay Görgi” kilsesini de ziyaret ettikten sonra, Ukrayna ve Azerbaycan Yazarlar Birliği arasında “Sınırsız Söz” anlaşması imzalandı.

Bu protokoller esasında bu yıl Ekim ayın sonunda  Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Ukrayna Yazarlar Birliği  Belorusya, KKTC, Türkiye, Azerbaycan, Polonya, Karadağ, Pribaltik Cumhuriyetleri,  Romanya, Moldova, Bulgaristan, Macaristan, Makedonya gibi ülkeleri biraraya getirecek ve “Sınırsız Söz” adlı edebiyat Birliğini kuracak. Bu ülkelerin Yazarlar Birlikleri ile ikili anlaşmalar daha inceden yapılmıştı.

 Bu Birliğin amaşlarını şöyle sıralayabiliriz:1. Bu Birlikte varolan milletlerin edebiyatlarının karşılıklı tanıtımı; 2. çevirilerin yapılması; 3.genç yetenekleri destekleme ve ödüllendirilmesi; 4. en iyi eserin yaşayan yazarına ödül verilmesi; 5.kura çekimi ile her ülkede her yıl edebiyat şölenin yapılması vs. Bu maddeler yapılacak olan toplantıda tabii ki çoğalacaktır.

Bu ve diğer konular Büyükadanın en yüksek tepesinde  konuşulurken diğer yandan da adaya özgü karışık izgara ve mezeler soframıza gelmişti. Bu, güzel sorfayı bizim için Büyükada’nın Halkla İlişkiler Müdürü sevgili Hatice Karakaş organize etti ve  unutulmaz bir akşam yaşattı. Onun, ada hakkında verdiği bilgiler ise bizleri bu yeşil ve gizemli adaya daha da aşık olmamıza neden oldu.

Ukrayna-Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanları protokol imzalarını atmışlar, adadan ayrılık zamanı gelmişti. Ada’da gün batıyordu. Ağaçların yeşilliği dağlara tıpkı gizemli örtü gibi serilmişti sanki… Denizdeki suların rekgârenk ışıltısı  ayrılık semfonisini söylüyordu bizlere. Dıdaklarımda birkaç mısra dökülüverdi aniden:

Büyükada’ya aşk.

Bir büyük  ürek saklardın içinde sen,
Sanki asırları kaplamıştın saklıdan
Dev gibi üüseklärä geriliydi güüsün
Pelivannarnan güreşe hazırdın aslıdan
Meydana çaarardı kahraman sözün!..

Bir ana gibi sıcaktın uşaklarına
Türk, Yunan, Ermeni, Musevi
Senin kucaanda büyümüştü kuytuda…
Bir asker gibi koruyardın kendini
Cellatlar korkardılar senden uykularında da…

Sen  kaplamıştın güneş tellerinin şavkunu,
Faytonnarnan gezdirerdin sevdalı cannarı
Martılar’sa arardılar benim yavklumu…
“Ay Görgi’”nin sevda türküsünü çalardı çannarı.
Te, mavi deniz yalpak bakardı yüzüme
Sessiz kalmıştı avşamın dinginniiindän
Büyükada’dan ayrılardım, bir yaş büüdü gözümde
“sana sevdalıyım” sözü koptu kendiliinden….

Kalın saalıcakla. Şen olun.
 
____________

(1).Belorusya Devlet Başkanı Ü.Lukaşenko hükümeti ele geçirmesinden sonra tüm aydınları da kendi menfaatine çalıştırmak ve o eski Sovyet sisteminden kalma “övgü politikasını” sürdürmesi sonucu Belorusya Yazarlar Birliği bu “isteğe” tepki gösterip muhalifet oluşturdular.  Malesef , devlet etkilileri onları rahat bırakmadı ve her tür baskıya maruz bıraktı. Son yaptıkları ise ellerinden asırlarca kurulan halk hazinesi olan Milli Yazarlar Birliği Kütüphanesini almak oldu. İşte bu nedenle de Aleks Paşkeviç böyle bir anlamlı mücadeleyi bırakıp da gelemedi.


 

1614070cookie-checkUKRAYNA’DAN… Büyükada’da tarih yazıldı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.