Ulusal mutabakat yönetimi

Türkiye’nin selameti için, bu iktidarın, bir an önce ülke yönetiminden uzaklaşması gerektiğini de sürekli vurguladık.


Tüm bu söylemler, hala daha geçerliliklerini koruyor.


Ancak, tüm bu eleştirileri, mevcut iktidar için yaparken, bir gerçeği de gözden kaçırmamak gerekiyor.


O da, kimilerinin, ‘Türkiye’deki iktidar gerçeği’ olarak ifade ettikleri, bazılarının da ‘ülkenin değişmez kaderi’ ya da ‘makûs talihi’ olarak betimlediği, siyasal iktidarlar gelip gitse de, değişmeden yerinde kalan, dışa bağımlılık sorunudur.


Bu gerçeklik, hemen her iktidarı, bir şekilde kıskacına almakta, onları, muhalefette iken ortaya koydukları doğruların tam tersini yapmaya zorlamaktadır.


Bu çerçevede de, iktidarlar arasında, nüanslar dışında, çok büyük farklar ortaya çıkmamaktadır. 


İktidara gelen parti, daha muhalefette iken, bir dizi operasyona tabi tutulmakta, iş başına geldiğinde de, bütünü ile sarmalanmış ve uygun kıvama! sokulmuş olmaktadır.


Herkes bilmektedir ki, söz konusu bu gerçekliğe! boyun eğmeden, bu ülke de ne iktidar olmak, ne de iktidarda kalmak mümkün değildir.


Kurulu bağımlılık düzeni, oyunu kuralına! göre oynamak istemeyene bedel ödetir. Onun başına türlü işler açar.


Çünkü, ülkenin, ekonomisi, sermayesi, medyası ve çeşitli toplumsal yönlendirme mekanizmaları, daha önceden dış belirlemelere açık hale getirilmiştir.


“Kriz çıkar”, “ekonomi batar”, “Arjantin oluruz”, “Kürtler ayaklanır”, “dünyadan soyutlanırız”, “ülke elli yıl geriye gider”, “Dünya Ticaret Örgütü’nden atarlar”, Avrupa Parlamentosu’ndan çıkarırlar” türünden tehdit ve korkutmalar, her dönem, çeşitli türevleri ile ortadadır.


Hiçbir siyasal iktidar, kolay kolay ve tek başına bu kıskacın dışına çıkamaz.


Hatta,  bu yöndeki bir teşebbüs, çoğunun, ne işine, dolayısıyla, ne  de aklına gelir.


Çünkü, hepsinin değilse bile, çoğunun derdi, suya sabuna dokunmadan ve fincancı katırlarını ürkütmeden, tatlı iktidar nimetlerini iç etmektir.


Her yeni sürecin sonunda, halka da, hayal kırıklı ve bezginlik düşmektedir.


İyi ama, yıllardır sergilenen bu oyun daha nereye kadar devam edecek?


Bu ülke ve onun mazlum halkı, daha ne zamana kadar gelecek kaygısı çekerek yaşamaya devam edecek, herkesin bildiği ve yaşadığı sorunlar sürüp gidecek?


Mevcut yapılar ve uygulamalar devam ettiği sürece, söz konusu bu ana sorunun çözümü yönünde herhangi bir gelişme olmayacaktır.


Tüm siyasal partiler, evde doğruyu söyler, mahkemede şaşar misali, muhalefette farklı söyleyip,  iktidarda farklı icraatlarda bulunmaya devam edecekleridir.


Bu sorunun, görünen en mantıklı çözümü, ülke çıkarlarını, kendi bireysel veya zümre çıkarlarından daha öncelikli (ancak, sözde değil, gerçekte) ele alan, kişi ya da grupların ittifakından oluşan bir ‘ulusal mutabakat yönetimi’ kurulması ile ortaya çıkabilir.


Bu yönetim, gerçek vatanseverlerden oluşacak, tek derdi de ülkenin ve halkın gönenci ve bağımsızlığı olacaktır.


Ülke ekonomisinin, bizzat ülkenin kendisi için bir tehdit ve şantaj aracı haline gelmesi, ancak, bu yönetimin, halkın desteğini de arkasına alarak, dış sömürgecilere  ve onların türlü oyunlarına direnmesi ile mümkün olacaktır.


Bu yönetim, yıllardır bu ülkede oynanan oyunları ulusa anlatacak, onların desteğini ve güveni kazanacaktır.


Ülke, bir bütün haline gelecek, kendi kaderine sahip çıkacaktır.


Bu işi, hiçbir siyasal parti kendi başına yapamaz. Buna gücü ve cesareti yetmez.


Dolayısıyla, bu düğümü halkın bizzat kendisi çözer.


Aynen, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, ulus kendi önderini ya da önderlerini belirler ve onların peşinde mücadelesini verir, oyunu bozar.
 
Bu deneyimden, gereken dersleri çıkarırsa da, uzun vadede onu bir kazanıma dönüştürebilir. 


[email protected]

686310cookie-checkUlusal mutabakat yönetimi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.