Ulusallıktan Evrenselliğe Cumhuriyet ozanı

“Çocuk yaşta çok büyük insanlar tanıdım, bu insanlar emmilerimiz, dayılarımız kapı komşularımız ya da yakın köylülerimizdi” demiştim önceki yazılarımdan birinde. İşte bu büyük insanlardan en büyüğü Âşık Veysel’di. Bir çocuk için büyük insanlar farklı olurd ya da ben öyle hissediyordum. 20. Yüzyılın en büyük halk ozanı olduğunu öğrendiğim Âşık Veysel bize benziyordu, amcamızdan, dedemizden, babamızdan, kısaca herhangi bir köylümüzden farklı değildi. O’nu farklı kılan, bizim görmediklerimizi gönül gözüyle bize göstermesiydi.

O’nu çocukluğumuzda sadece bizim köyün ozanı olarak tanırdık. Köyümüzü de Türkiye’nin tamamı olarak kabul ederdik. Dört tarafı dağlarla çevrilmiş köyün çevresini pek de tanımazdık. Komşu yerleşim birimleri olduğunu duyardık; ancak oraları da hiç görmemiştik. Hatırlarım, ilkokulda öğretmenimiz bize Türkiye’nin komşularını sormuştu. İçimizden birisi kalkıp Âşık Veysel’in doğup büyüdüğü ve yaşadığı Sivrialan Köyü’nün komşu köylerini Türkiye’nin komşuları diye saymıştı. Bu cevabı bir arkadaşımız vermişti, ancak cevap hepimizin cevabıydı. Hepimiz öyle biliyorduk. Böylesi bir köy yaşamında dışarıyla bağı olan Âşık Veysel Sivrialan’dan dışarıya açılan kapımızdı.
Köye ziyaretçiler gelirdi. O gelenler “Veysel Baba ile görüşmeye geldiklerini” söylerlerdi. Bizim Veysel Emmi’miz, onların “Veysel Babasıymış” demek ki. Âşık Veysel’e O’nun oğlu yaşlarında olan günümüzün önemli âşıkları da “Babam benim” diye hitap ettiler. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz günümüz âşıklık geleneğinin en büyüklerinden biri diyebileceğimiz Âşık Ali Kızıltuğ’dur. Kızıltuğ, Âşık Veysel’in ardından bir ağıt yakmıştır. Onun ağıdı içinde bir ağıt vardır. O ağıtta Kızıltuğ, Âşık Veysel’in sanatçı geleneğini şiirleri ile ozan gözüyle aktarır ve “Babam benim Atatürk’e de ağıt yaktın sen” der.

Âşık Veysel Mustafa Kemal Atatürk’e sadece ağıt yakmamış, aynı zamanda Âşık Veysel Atatürk Cumhuriyeti’nin ve Devrimleri’nin sözcüsü ve uygulayıcısı da olmuştur. Âşık Veysel’i Sivrialan Köyü’nde tanıyan, O’nu yaşayan kuşaktan birisi olaraktan “Şapka devrimi”nin köylerde tanıtıcısı olarak gördüm. Başındaki fötr şapkası, giymiş olduğu takım elbisesiyle ve Köy Enstitüsü’nde öğrenmiş olduğu tarım bilgisini uygulamaya koymasıyla köye örnek olmuştu. Köy yerindeki o çamurlu yollardan tek başına geçerken bile üzerine çamur sıçratmaması, bu Cumhuriyet’i koruma ve savunmasıyla açıklanabilir. Taşımış olduğu kıyafet Cumhuriyet kıyafetidir, bu nedenle ona özen göstermiş ve en ufak bir çamur sıçrattırmamıştır. O’nun bu özeni dönemin biz çocuklarının gözünden hiç kaçmamıştır.

Âşık Veysel birlik ve beraberlik konulu şiirleriyle hem ırkçılığa, hem de Cumhuriyet’in sağlamış olduğu beraberliğin tadına vurgu yapmıştır. Günümüz modern çağında birçok Avrupa ülkeleri ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı yasalar çerçevesinde mücadele etmek gereği duyarken, Âşık Veysel şiirinin gücüyle ırkçılığı ve ayrımcılığı yermiştir. “Senlik Benlik Nedir Bırak” adlı Birlik Destanı ile Âşık Veysel dinsel, mezhepsel ve etnik ayrımcılığın topunu reddetmiş, toplumu birliğe ve beraberliğe davet etmiştir:

Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül âlemindir mutlak
Senlik benlik nedir sil at
Söyleyim geldi sırası

Kürt’ü Türk’ü ve Çerkes’i
Hep Adem’in oğlu kızı
Beraberce şehir gazi
Yanlış var mı ve neresi

Kuran’a bak İncil’e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası

Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası

Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Haktan
Rahmet dile sen Allah’tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…

Gel Birlik Kavline Girelim Kardaş adlı şiirinde ise Veysel, Atatürk Cumhuriyet’inde birlik, beraberlik ve kardeşliğin nimetlerini dile getirerek, kardeşi kardeşe düşman etmenin hesabının sorulmasına dikkat çekmektedir:

Gel Birlik Kavline Girelim Kardaş
İtimat edersen benim sözüme
Gel birlik kavline girelim kardaş
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme
İçip şerbetini duralım kardaş.

Son verelim iftiraya bühtana
Kardeşane sevişelim can cana
Elbirlikle çalışalım vatana
Çok okul, fabrika kuralım kardaş.

Yürüyelim Atatürk’ün izine
Boş verelim bozguncular sözüne
Göz atalım şu dünyanın hızına
Yürüyüp hedefe varalım kardaş.

Veysel’in sözleri kanun dışı mı?
Mantığa uymazsa kesin başımı
Bana düşman etmiş vatandaşımı
Sebebi ne ise soralım kardaş.

Aşık Veysel gençlik yıllarında yaşıtları askere giderken, kendisinin askere gidememesinin kederini yaşamıştır. Veysel askere gidememenin üzüntüsünün dışında Atatürk ile tanışamamanın da kederini yaşamıştır. Bu üzüntüye karşı O vatan sevgisini bir Cumhuriyet ozanı olarak şiir ve sazıyla dillendirmiş, kendinden sonra gelecek kuşaklara miras bırakmıştır:

VATAN SEVGİSİNİ İÇTEN DUYANLAR

Vatan sevgisini içten duyanlar
Sıtk ile çalışır benimseyerek
Milletine, Ulusuna uyanlar
Demez neme lazım, neyime gerek

Her ferdin hakkı var, bizimdir Vatan
Babamız, dedemiz döktüler al kan
Hudut boylarında can verip yatan
Saygıyla anarız, şehit diyerek

Vatan aşkı ile çalışan kafa
Muhakkak erişir öndeki safa
Tesir nüfuz olur her bir tarafa
Herkes onu büyük tanır severek

Olmak istiyorsan dünyada mesut
Hakka halka yarayacak bir iş tut
Çalıştır oğlunu, kızını okut
İnsan olmak için okumak gerek

Vatan bizim, ülke bizim, el bizim
Emin ol ki her çalışan kol bizim
Ayyıldızlı bayrak bizim, mal bizim
Söyle Veysel öğünerek, överek

Son yıllarda bazı şahıs ve çevreler tarafından Âşık Veysel bunduğu cumhuriyetçi tavırdan, takkeci ve mezhepçi bir kişiliğe çekilmeye çalışılmaktadır. Âşık Veysel, Alevi – Bektaşi geleneğinden gelmesine rağmen türkülerinde mezhepçiliğe prim vermemiştir. Çevresinde kendisini etkileyecek tarikat, âşık ve insanların bulunmasına rağmen onların etkisinde kalmamış, kendisi onları etki altına almıştır. Bir mezhebi ön plana çıkaran çalışması bulunmamıştır. Sadece Fransızlar tarafından piyasaya sürülen bir plak vardır. 1957 yılında bir dost sohbeti sırasında Veysel’in söylemiş olduğu türkülerden yapılmış kayıtlar Fransa’da plak olarak çıkarılmıştır. Bu çalışma daha sonra “Semah ve Deyişler” adıyla Türkiye’de de piyasaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada “Kırat Semahı” ve Kerbela ağıdı olan “Medet Ya Rab” ağıt ve semahını söylemiştir.

O, “Uyan Bu Gafletten” türküsüyle bilimin evrensel değerlerine vurgu yaparak, yurttaşların gaflet içinde bulunmamaları nasihatini vermektedir.

Âşık Veysel Sivas’ın Şarkışla İlçesi Sivrilan Köyü’nde doğmuş, orada yaşamış, orada en güzel ürünlerini vermiştir. Veysel’in o değerli çalışmaları kendinden sonra Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış, Fikret Kızılok’tan Cem Karaca’ya, Barış Manço’ya ve halk müziği sanatçılarından, klasik müziğin ustalarından Fazıl Say’a kadar çok önemli sanatçılar tarafından söylenmiş, çalınmıştır. Türkiye’nin sanatçılarından kimisi O’nun eserlerini bağlama, çello, gitar ve piyanoya gibi çok çeşitli müzik aletleri eşliğinde çalınmaktadır. Eserleri çok çeşitli dillere çevrilmiştir. Macar müzisyen Kobzos Kiss Tamás Türk müzisyen arkadaşı Erdal Şalikoğlu ile birlikte Âşık Veysel’in türkülerini Macarca söylemişlerdir. Bu da kapı komşumuz, küçük yaşta tanıdığımız büyük insanlardan olan Sivirlanlı Âşık Veysel’in yerellikten evrenselliğe ulaştığının göstergelerinden birisidir.

Geçtiğimiz yıl Fazıl Say Avusturya’nın başkenti ve klasik müziğin gözbebeklerinden olan Viyana kentinde Mozart’tan Beethoven’e, ondan Strauss’a kadar klasik müziğin en büyük eserlerinin icrası sonunda, final eseri olarak da Aşık Veysel’in Kara Toprak’ını piyano eşliğinde tıklım tıklım dolu olan Künstlerhaus konser salonunda dinleyicilerine sundu. İlgiyle izlenen konser sonunda dakikalarca ayakta alkışlanan Fazıl Say’ın odası önünde toplanan klasik müzikseverler son eserin kime ait olduğunu merak ediyorlardı. İşte orada yerellikten evrenselliğe ulaşmış Cumhuriyet ozanı Veysel Dedemizi mutluluk gözyaşları arasında anlattığımı paylaşmayı da görev kabul ediyorum.
Aşık Veysel’i 39.ölüm yıldönümünde anmaya ufak bir not
Evrensel boyuta ulaşmış ozan Âşık Veysel, bu senenin 21 Mart günü yurdun çeşitli yerlerinde anıldı.. Âşık Veysel’in başta Mersin, Almanya olmak üzere çeşitli yerlerde yaşayan Sivrialanlı “torunları” ağaç dikme etkinliği organize etmişlerdi. Ülkenin dört tarafında ağaçların kesildiği bir sürecin yaşandığı günümüzde Sivrialanlılar kendilerine yakışır bir çalışma içine girmiş ve Veysel’in “torunları” olduklarını ispata hazırlanıyorlardı. Veysel’in Sivrialanlı torunları ağaç dikme nasihatini O’dan almışlardı. Ancak yer yer iki metreyi bulan kar onlara bu şansı tanımadı, ağaçlandırma çalışmasını başka bir bahara ertelediler. Ağaç dikme etkinliğine katılmak için ben de Viyana’dan Sivrialan’a gitmiştim.
Ağaç dikme etkinliği olmasa da, Âşık Dedemizin ölüm yıldönümünde O’nu anmak görevimizdir diyerek mezarın çevresindeki karı temizleyip, anmaya gelecek olan misafirlere hazır ettik. Sivrialan Köyü’nde Âşık Veysel Müzesi çevresinde çoğunluğu Danimarka ve Şarkışla’dan gelmiş yüzlerce gencin olmasına rağmen, O’nu mezarının başında anan insan sayısı oldukça azdı. Sivas Valisi, Şarkışla Belediye Başkanı, Şarkışla Kaymakamı, bazı üç köy muhtarı, Şarkışla ve Sivas’tan gelmiş müze görevlileri. Sivrialan Köyü Derneği Başkanı, gazeteciler, Mersin, Almanya ve Ankara’dan gelmiş Sivrialanlılar’dan oluşan yirmi, yirmi beş kişiden oluşmaktaydı.

Sivrialan Köyü Köyü Muhtarı’nın dışında Vali ve Şarkışla Belediye aşkanı’nın konuşması adet yerini bulsun mahiyetinde olurken, dikkat çeken konuşma Sivrialan Köyü imamınındı. Onun için olacak ki, gazeteciler imamın konuşmasını daha fazla dikkatle dinlediler, çekim yaptılar, fotoğraf çektiler. Dualar arasında anılan Âşık Veysel’in gerçek dostları belki de başka anma etkinliklerinde bulunmuşlardı ki, mezarı başında yoklardı. Âşık Veysel’i mezarı başında anarken, gözlerimiz her seçimi ciddi tartışmalarla yapılan Âşık Veysel Kültür Derneği temsilcilerini aradı. Âşık Veysel Kültür Derneği orada sadece edilgen bir şekilde temsilci olarak bile değil, aktif olarak bulunmalıydı. Âşık Veysel’i anma programında Âşık Veysel Kültür Derneği aktif olmayacak da, kim olacaktı? Cumhuriyetçi Âşık Veysel dostları bilmelilerdir ki, o sadece bir imamın konuşmasıyla geçiştirilecek bir değer değildir.

1598580cookie-checkUlusallıktan Evrenselliğe Cumhuriyet ozanı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.