Başta Erdoğan, tüm siyasiler Türkiye’den özür dilemeli!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – “Başta darbe korkusuyla halkı sokağa davet eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasiler Gülen cemaatiyle kurdukları ilişkinin özeleştirisini yapıp, yıllardır ötekileştirilen, suçlanan, yargılanan, ayrıştırılan bu toplumdan özür dilemedikleri sürece bu ülkede gerçek anlamda toplumsal barış sağlanamaz…”
 
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe kalkışmasının ardından ortaya dökülen bilgiler tüyler ürpertici…
Cumhurbaşkanı’nın her nefesini kontrol altında tutacak denli bir ülkenin tepeden tırnağa bütün kılcal damarlarına sızmış, ordusunu, içişlerini, hükümetini, kurumlarını ele geçirmiş bir yapılanmanın şeması birer birer dökülüyor…
Bütün bu yaşananları yıllardır dile getiren, devleti, kurumları uyaran bu ülkenin aydınlarına, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla tuzaklar kurulurken, hükümet kanadından “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” naraları atılmıştı.
Kumpaslar çöktü…
Türkiye’nin bağırsakları asıl şimdi deşildi…
‘Sorumsuz’ sorumlular eliyle yıllardır ‘Sızıntı’ya maruz bırakılan koca bir ülke, göz göre göre kısa vadeli çıkarlar ve ikbal hırsları uğruna uçuruma atıldı…
Muhalefetiyle, iktidarıyla bütün siyasi kurumların son 30 yılına bakıldığında, kemiksiz, kişiliksiz ve adeta rüzgârgülü gibi dönerek oy kaygısıyla cemaatlerin türbinlerine oynayan zevatı sorgulamadan meydanlarda darbe karşıtı bayrak sallamak hiçbir şeyi çözmeyecek.
Tepeden tırnağa devlet şokta. Kurumlarda teyakkuz hâkim. Soruşturmalar, görevden almalar, el çektirmeler, birbirini izliyor…
Görevden alınanlar arasında AKP hükümetinin gazıyla Cumhuriyet’e ve kurumlarına saldıran valiler de var…
Eski Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar da bunlardan biri…
Bolu Valisi olduğu günlerde Bülent Arınç’ı da arkasına alarak Fethullah Gülen cemaatinin ünlü Abant toplantılarında boy göstermiş, “MGK ve Askeri Yargıtay kaldırılsın. Genelkurmay, Savunma Bakanlığı’na bağlansın” açıklamalarıyla AKP hükümetinin dillendirmek istediği taleplere aracılık yapmıştı.
İrtica lafının jakoben markalı olduğunu savunan Akpınar, 2009 yılında bakın neler söylemişti: “Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu kararıyla, kuvvet komutanları ise müşterek kararname ile atanmalı, diğer generallerin atanmasında Savunma Bakanı oluru yeterli olmalıdır. Jandarma teşkilatının varlığı gözden geçirilmelidir. Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır. Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmalıdır. Anayasa Mahkemesi üyelerinin en az yarısı, TBMM tarafından seçilmelidir. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme tamamen kaldırılmalıdır. Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan görevi Yargıtay’a devredilmelidir. TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesi (Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.) ya tamamen kaldırılmalı ya da bu maddenin halkın oyu ile iktidara gelmiş olan hükümeti devirmek veya tehdit etmek anlamına gelmeyeceği belirtilmelidir…”
Bugün FETÖ örgütü ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle görevden alınan valilerden biri de Veysel Yurdakul…
Yurdakul da Bitlis Valisi olduğu 2014 yılında, bakın neler söylemişti: “Seyyidlere, Ensarilere ve Geylanilere bağrını açmış bu muazzez topraklarda valilik değil sadece ve sadece hadimlik yapılır.”
Bir Cumhuriyet valisinin sözleri bunlar…
Cumhuriyet’e saldırdıkça, gericiliği okşadıkça, AKP iktidarları tarafından ödüllendirilen valiler, kaymakamlar…
Sadece valiler mi?
Bakın Bülent Arınç Fethullah Gülen’in hamiliğini yaptığı 2009 yılındaki Abant Toplantısında arkasına aldığı cemaat rüzgarıyla yeni anayasa hakkında neler söylemiş: “Alıştıra alıştıra, yumuşata yumuşata, ucundan kıyısından bir yerinden başlayalım. Keşke birden olabilse diyeceğim ama son Anayasa Mahkemesi’nin kararının içerisinde TBMM kurucu iktidarı temsil etmiyor. Yeni bir Anayasa yapmak istesek Allah muhafaza, yeniden bir darbeyi gözlememiz lazım. Şimdi bu şartlar altında demokrasiye yürüyüş yapan bir toplum var.”
Ya milletvekilleri…
AKP Isparta Milletvekili Recep Özel mesela…
TBMM Adalet Komisyonu olduğu Mart 2012’de ABD’ye giderek Gülen’i ziyaret eden Özel’in yerel basına geçtiği bilgilerde şu ayrıntılara yer veriliyor:
“Ziyarette Fethullah Gülen’in Milletvekili Özel’le yakından ilgilendiği öğrenildi. Gülen’in ‘Isparta Milletvekili olduğunu biliyorum. Yakından takip ediyorum’ dediği bildirildi. Gülen’in ziyaretten ayrılırken Özel’e namaz takkesi hediye ettiği edinilen bilgiler arasında.”
Gülen’den siyasi ikbali için medet uman aynı milletvekili, cemaatle hükümet arasında başlayan çatlağın ardından, Gülen’den namaz takkesi hediye aldığını duyurmasının ardından tam iki yıl sonra bu kez de Mart 2014’te, şu sözlerle yansıdı basına: “Adalet ve Kalkınma Partisi Isparta Milletvekili Recep Özel, “Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç hani bazen Başbakan’ın bildiklerini siz bilseniz diyor ya işte bu daha bir kısmı. Başbakan iyi tahammül ediyor. Isparta’da tespit ettiğimiz cemaate ait 574 kız evi var. Geçen gün partiye bu evlerde kalan bazı kızlarımız geldi. Resmen ağlıyorlardı her gün kendilerine istemedikleri halde beddua ettirildiğini, baskı yapıldığını anlattılar. Şimdi o kızlarımız için yurt ayarlamaya çalışıyoruz. Olay bu kadar vahim noktalara geldi. Tabi biz bunları söylerken şunu da belirtmede fayda görüyorum cemaatin hepsi böyledir demiyoruz zamanında biz de gittik. Bu bazı uç adamların yani imam dedikleri kişilerin yaptıklarıdır.”
Bu örneklerin yüzlerce, binlercesini çoğaltmak mümkün…
Kemiksizlik, pespayelik, kepazelik…
En ağırı da bu halkı salak yerine koymak…
Sözün özü, tepeden tırnağa iktidarlar eliyle yerleştirilen cemaat yapılanmasının sorumluları da yargılanmadan Türkiye’nin bu pisliği tam olarak temizlemesi mümkün değildir.
Bugün cemaatçi diye görevden alınan valilerin, kaymakamların, bürokratların yıllardır halka rağmen, sizin desteğinizle altına imza attıkları yıkım projelerinin hesabı sorulmadan toplumsal vicdan rahatlamaz…
Meclis’te şu an görevde olan kaç milletvekili Fethullah Gülen’in elini öptü, kaçı namaz takkesi, tespih hediyesiyle dönüp seçmenine gösterdi, kaçı cemaatin toplantılarında, üniversitelerinde, Türkçe Olimpiyatı şovlarında boy gösterdi?
Türkiye bu irini tam olarak patlatmadan bu yara kapanmaz…
“Kandırıldık” söylemine sığınmadan, bir kez olsun çıkıp bu halktan özür dileyin. Bir kez olsun yanlıştan dönün. Bir kez olsun ayrıştırmadan, tüm ülkenin yurttaşlarını kucaklayan dil kullanın. Bir kez olsun dediğim dedik dayatmasından vazgeçip, sizin gibi düşünmeyenlerin de taleplerini dikkate alın.
Bir kez olsun Fethullah Gülen’e neyin karşılığı olarak ne tür tavizler verdiğinizi çıkıp açıklayın halkın önünde.
O zaman hepimiz sokağa çıkıp gerçek bir demokrasi nöbeti tutalım…
Aksi halde koyun koyuna geçirdiğiniz yılların muamması bu toprakların derinlerine sızan bir zehir gibi yıllarca toplumsal hastalık yaymayı sürdürecek…
Başta darbe korkusuyla halkı sokağa davet eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasiler Gülen cemaatiyle kurdukları ilişkinin özeleştirisini yapıp, yıllardır ötekileştirilen, suçlanan, yargılanan, ayrıştırılan bu toplumdan özür dilemedikleri sürece bu ülkede gerçek anlamda toplumsal barış sağlanamaz…
1649430cookie-checkBaşta Erdoğan, tüm siyasiler Türkiye’den özür dilemeli!
Önceki haberHayalet köyde adalet isyanı!
Sonraki haberAcaip ve ürkünç bir deniz…
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.