​Uygurlar ve “Çin Zulmü”

Öncelikle Çin’de İslam ve müslümanların genel durumunu ve Uygurlar gibi konuları geçen yıl Ramazan ayında yazmıştım. Buradan o yazıyı okuyup sonra bu yazıya dönebilirsiniz.

Bir kere şu hususu hemen belirteyim. Bugün itibariyle sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların çoğunun Uygurlarla hatta Çin’le alakası yok. Aynı zamanda rivayet edilen haberlerin çoğunda da dezenformasyon var. Tabi ki Çin Uygurlara el bebek gül bebek bakmıyor, tabi ki uzun vadeli bir asimilasyon politikası var, ve tabi ki son yıllarda belirli nedenlerden (haklı demiyorum) artan inanç ve ibadet özgürlüğüne dair kısıtlamalar var. Fakat bunlar yeni şeyler değil. Yani bilinç oluşacaksa oluşması gereken en önemli bilinç Çin’in Uygurlara yönelik asimilasyon politikalarına dair olmalı ve kampanya yapılacaksa bunun aleyhinde kampanya yapılmalı. O şekilde Uygurlara şu anki durumdan daha çok faydalı olunur diye düşünüyorum. Üstelik herşeye rağmen Çin’in yıllardır uyguladığı azınlık politikaları 2015 Türkiye’sinin azınlık politikalarından daha sempatik duran özelliklere bile sahip. Mesela Çin’in tek çocuk yasağının Uygurlara ve diğer azınlıklara uygulanmaması, Çin’in üniversite giriş sınavında azınlıkların ek puan alması, yıllardır ana dilde eğitim veren okulların olması, veya sembolik de olsa yıllardır Çin parasının üzerinde Uygurca da yazıların olması gibi…

Üstelik sosyal medya da yapılan kampanya sadece dezenfarmosyla sınırlı değil. Paylaşılan bir çok mesajda maalesef ırkçılık diz boyu gidiyor. Çok basit ve temel bir prensip olsa da şunu belirtmekte fayda var. Birilerinin yaptığı yanlışa karşılık bizim yaptığımız yanlışlarımız yaraya merhem olmaz, tam tersi haklı iken haksız konuma düşürür. Bir diğer mesele de akıl tutulması. Türk işletmecinin işlettiği Çin restoranını basıp içindeki Uygur çalışanı Çinli zannederek dövmek gibi mesela.. Türkiye’de yaşayan Japon aktrese Çin’li zannederek (muhtemelen) ırkçı tepki mesajları atmak gibi mesela.. Bunlar hep başı boş sosyal medya kampanyasının ürünü oldu maalesef.

Gelgelelim bu tepkiler neden ortaya çıktı birden bire?

Aslında yakın dönemde orada yaşanan bir hadise yok. En yakın olarak yaklaşık bir hafta kadar önce polis kontrol noktasında durmayıp daha sonra bir polise çarptığı iddia edilen araçtan çıkan Uygurların bıçaklarla polise saldırması üzerine çıkan çatışmada 20-30 arasında ölünün olduğu bir olay yaşandı. Fakat bu olay ne türünün tek örneği ne de Uygurlara yapılmış bir “zulüm”. Üstelik bu hadiseyi geçen yıl Mart ayında Kunming’de 30 kadar sivilin öldürülüp 140 kadarının yaralandığı Uygurların yaptığı bıçaklı saldırılar ışığında düşünürseniz Çin’in bu konudaki hassasiyetini daha iyi anlayabilirsiniz. Çin devleti bu hadiseyi bir nevi kendi 11 Eylül’ü ilan edip dünyaya “Uygur terörizmini” daha çok anlatma bahanesi buldu. Ve akabinde de eskiden olan inanç ve ibadet özgürlüğü kısıtlamalarını sıklaştırdı.

Ne gibi mesela? Mesela “İslami köktendinciliği” artırdığı gerekçesiyle kamu çalışanları, öğretmenler ve öğrencilerin oruç tutmamaları istenmeye başlandı. Bunun yanında propaganda afişleri ile halka dinin gericilik olduğunu ve modernleşmek için dini ritüelleri takip etmemelerinin öğütlenmesi artırıldı. Oruç tutturmama konusunda yaklaşık iki yıldır Çin Komünist Partisi Doğu Türkistan’daki (Xinjiang) birimlere bu konuya hassasiyet göstermeleri ve bir şeyler yapmalarını isteyen bildiriler gönderdi. Mesela memurlar, öğretmenler, öğrencilere yönelik gün içinde yemekler verilip yemek yemeleri istendi.. Mesela kamu çalışanlarından oruç tutmama sözü vermeleri istendi.. İşte olan biten hadise üç aşağı beş yukarı bundan ibaret.

Fakat Türkiye’de bugün itibariyle gündeme getirilen Uygur katliamı vs. gibi bir şey söz konusu değil. Üstelik bu hususta devletten bir şeyler beklemek çok da gerçekçi durmuyor. Zira Erdoğan’ın adeta soykırım diye nitelendirdiği Doğu Türkistan’da yaşanan kanlı olayların olduğu 2009 yılının hemen akabinde 2010 yılında Çin’le ‘stratejik partnerlik’ anlaşması imzaladık ve bu minvalde ilişkiler git gide arttı. Dolayısıyla bugünkü MGK toplantısından Uygur meselesine dair bir şey söylenmemesine de çok şaşmamak lazım. Benim içimdeki bit yeniği birileri Türkiye’deki milliyetçi duyguları körüklemek istemiş olabilir mi diyor. Malum ülkede milliyetçilik son dönem artan bir trend. HDP’nin barajı aşması, YPG-ISIS savaşı, AKP-MHP koalisyon söylentileri, Suriye’ye girme meselesi vs. gibi mevzular geliyor akla. Ha tabi bir de Ramazan dolayısıyla insanların dini inançlarını sömürme kolaylığı da cabası. Umarım ben yanılıyorumdur. Kendi kendine olan ve büyüyen bir dezenformasyondur. O hali de hoş değil ama işte kötünün iyisi. Son olarak bu konuda mevzuyu genelde abartarak dünyaya duyuran Uygur lobisi keşke davasına daha iyi sahip çıkabilse diyeyim.

Olası bir linçe kurban gitmemek için tüm bu yazdıklarımdan sonra şunun tekrar altını çizeyim. Çin Uygurlara ayrımcılık ve asimilasyon uyguluyor, topraklarını sömürüyor. Fakat bunun savunması yalan yanlış bilgilerle meseleyi anlatıp, ırkçı tavırlarla sağa sola saldırmak değil. Keşke Türkiye ve tüm dünya Uygurların ve ezilen tüm insanların meseleleri hakkında daha bilgili ve duyarlı olsa. Ve keşke el ele verip yapanlara gerekli baskıyı oluşturup zulümlere son verse. Ama meşru yollar aracılığıyla!

1573960cookie-check​Uygurlar ve “Çin Zulmü”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.