İNGİLTERE… Hürriyet’in yeni genel yayın yönetmeni Vahap Munyar için referans mektubu

Heyooo! Hürriyet’in eski ekonomi müdürü ve çift başlıklı köşe yazarı Vahap Munyar, gazetenin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Hürriyet’te Munyar ile iki yıl birlikte aynı serviste çalıştık, hatta öğle yemeklerine de beraber gittik. Haberi duyduğumda “Yakışır” dedim, “Havuza atlamak için soyunan Hürriyet’te o yakışır…”

Vahap Munyar ile ilgili çok yazı yazdım. İsteyenler www.acikgazete.com un arama motoruna bu zat-ı muhteremin adını soyadını yazmaları yeterli. Geçmişte Munyar’ın adı Sabah genel yayın yönetmenliği için de geçmişti. 13 Şubat 2008’de kendisi için “Sabah için Vahap Munyar’a referans mektubu” başlıklı yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi bu yazıyı Hürriyet’in yeni sahibi Demirörenlere ithaf ediyorum. Zaten Hürriyet de Sabah oldu, yazıdaki Sabah’ı Hürriyet diye anlamanızı rica ederim. İşte o yazı:

Hürkriyet’in çiçeği burnundaki genel yayın yönetmeni Vahap Munyar (Fotoğraf: Faruk Eskioğlu)

Duydum ki Hürriyet Ekonomi Müdürü Vahap Munyar, Sabah’a genel yayın yönetmeni olacakmış… Çok sevindim… Kendisiyle iki yıl çalıştık, kendisini çok iyi tanırım… Bu işin de üstesinden de geleceğine inanıyorum. Sabah’ın yeni sahibi için Fetullah Gülenci dediler, AKP’li dediler… Kim ne derse desin ve ne olursa olsun Munyar’ı Sabah’a genel yayın yönetmeni olarak düşünmesi “işini bilen bir patron olduğunu” gösterdi…

Emin Çölaşan “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” kitabında AKP’nin Hürriyet ekonomi servisi calışanlarının heykelini dikmesini önermişti. Gerçekten Tayyip Erdoğan sırtında hacıya götürse Munyar’ın hakkını ödeyemez ama Sabah transferi bir ölçüde Munyar’a ödül yerine de geçer… Hürriyet yine de onun heykelini “Medya Tower”ın önündeki aslanların birinin yanına dikmelidir…

Dedim ya, Vahap Munyar’a kefilim diye… Niye mi? Çünkü:

– SAĞCIYLA SAĞCI OLUR, SOLCUYLA SOLCU: Muhafazakar Sabah patronuna söyleyeyim ki bir kere Vahap Munyar çok mülayimdir (İç dünyasını bilemem tabii… En azından öyle görünür)… Büyük küçük erkeklere “abi” diyerek alçak gönüllü olduğunu her fırsatta gösterir. Asla sevmediklerine sevmediğini yansıtmaz. Hani Darwin demiş ya “Evrim sürecinde akıllılar değil uyumlular sağ kalır” diye… Munyar bu sözün medyadaki kanıtıdır… Büyükle büyük, küçükle küçük, sağcıyla sağcı, solcuyla solcu olur… Mesala Hürriyet’in barında bir keresinde solcu eski bir tüfekle karşılaştığında “Ne yapacaksın abi… Mayınlı tarlada ayakta kalmaya çalışıyoruz” demiş (biz solcular herkesi de solcu sandığımızdan) karşıdaki de Munyar’ı 78’li sanmıştı…

Sabah’ın muhafazatar patronu müsterih olsun, Munyar’ın sol ile uzaktan yakından ilgisi yoktur… Hangi iktidar gelirse gelsin asla patronunu zor durumda bırakmaz… Garanti veriyorum…

– ÖĞRENDİKLERİNİ ÇEVRESİNE ÖĞRETİR: Bazı ekonomik terimleri ve kavramları bilmez ama olsun varsın. Biz biliyoruz da ne oluyor? Ekonomiyi geçin bazı kent soylu tanımlardan da uzaktır. Bir keresinde “dağdaki yalıda…” diye yazınca Ertuğrul Özkök’ten fırça yemiş, sonra da bize dönüp “Aman yalı ile villayı karıştırmayın” diye öğütlemişti. Bu açıdan öğrenmeye açıktır ve öğrendiklerini çevresine de öğretir.

– YABANCI DİLE HEVESLİ: Yabancı dili yok ama öğrenmek için çok ciddi çaba gösterir. Her ay ortalama bir ülkeye iş gezisinde bulunarak pratik yapmaya çalışır. Siz şimdi “bu devirde İngilizce bilmeyene kız bile vermiyorlar, yabancı dil bilmeyen genel yayın yönetmeni mi olur” diye sorabilirsiniz. Hadi sorun! Ben de şu cevabı vereyim: İnternet ve yabancı kaynak taraması falan çok milli şeyler değil. Zaten bir genel yayın yönetmeninin bu taraklarda bezi olması, Türk halkından koptuğu anlamındadır…

Şimdi siz işgüzarlık yapıp “Ama dünya artık küreselleşti, Türkiye de küresel bir köy…” gibi lakırtıları da yapabilirsiniz. Ben de size nefes darlığı geçirtecek bir manevra ile “Peki neden yabancılar Türkçeyi öğrenmiyor” sorusuyla savunma yapabilirim… İnanıyorum ki Sabah patronu da benim gibi düşünür ve bu lakırtılara kulak asmaz…

– PATRONA SADIKTIR: Sabah’ın muhafazakar patronuna garanti ediyorum ki Munyar kesinlikle her zaman patronuna sadıktır. Sorun kendisine sadık mı, değil mi? Bu sadakat üzerinde somut örneklerle ve farklı başlıklarla durmak istiyorum…

– YAYIN POLİTİKASINA DA SADIKTIR: Gazetenin yayın politikasına sadıktır. Gerçi bunu vur deyince öldüresiye yapar ama bu da sadakatının koyuluğundandır. Hürriyet’te olduğu süreçte “Aman işçi, çiftçi, dernek, sendika haberlerine yer verme! Patronları küstürme” çizgisinin koyu takipçisidir. Ben Hürriyet’deyken hiç unutmam dönemin Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı Saffet Ulusoy, depremzedelere ev yaptırmış ve “Zamanında çok vergi kaçırdım. Allah günahlarımı affetsin. Bütün vergi kaçıranlara söylüyorum bu tür hayır işleriyle kendilerini affettirsinler” demişti.

Benim yazdığım bu haberi AA da aynı şekilde aynı gün geçmişti. Ama Munyar, “Hacıağa gaza gelmiş söylemiş. Başı derde girer” demiş ve haberdeki “vergi kaçırdım” sözünü çıkararak haberin gazını almıştı. Gördünüz mü? Ya haber benim yazdığım gibi çıksa? Hacıağa da kızsa? Ne olurdu? Otosansür ve otodenetim mekanizmasını çok iyi kullandığını takdirle beyan ederim… Benim gibi çerçevenin bir bölümünü değil tamamını görür…

– GRUP ŞİRKETLERİNİ KOLLAR: Doğan Grubu şirketlerinin borsada tabelası vardır. Borsadaki şirketler hakkında iyi kötü haberlere dikkat edilmesi gerekir. Ne de olsa haksız rekabet yaratabilirsiniz? Vahap Munyar döneminde Hürriyet ekonomi sayfalarında yayınlanan grup içi haberleri tek tek sayın, hatta listesini yapıp Rekabet Kurumu ile birlikte değerlendirin. (Bence bu bir master ya da doktora tezi olabilir) Munyar’ın çalıştığı şirketleri kolladığını görüp gurur duyacaksınız.

Munyar’ın bu deneyimlerini Sabah için de kullanacağını söyleyebilirim… Bazıları “Grubu adına manipule haberlerle küçük yatırımcıları borsada silkelediği” eleştirisini yapsa da ben bunların külliyen yalan olduğunu söylerim. Munyar inançlı birisidir. Allahtan korkar. Namaz kılmasa da oruç tutar. Haramı helali bilir…

– REKLAMCILARLA UYUMLUDUR: The Wall Street Journal’ı bilirsiniz. Ben çok severim. Ertuğrul Özkök de sever. O niye sever bilmem ama sever işte. The Wall Street Journal’da haber ve reklam servisleri arasında Çin Setti vardır. Birbirleriyle iletişim kurmadan çalışırlar. Gerçek bir gazeteci sayfalarını manipule reklam haberlerine izin vermemek için reklam servisleriyle didişir durur. Sabah’ın patronuna garanti verebilirim ki Munyar asla didişmez, üstelik kaynaşır… Üstelik “Bu çalışanların maaşı nasıl ödeniyor” diye sorunun kökenine inecek kadar da çözüm üretici ve bilinçli birisidir. Munyar “Reklam servisinin dediği olur” sloganını hiç bir zaman unutmaz. (Bu konuda Acarkent’in mürüvvetini Doğan Grubu da gördü köşe yazımı okumanızı rica ederim)

– PATRONUN PERSONEL POLİTİKASINA SADIKTIR: Ben Hürriyet’teyken (1998-2000) Munyar vekaleten müdürdü, sonra asaleten oldu. Ekonomi elemanlarının özlük hakları için Ertuğrul Özkök’ün kapısını tıktıkladı mı bilmiyorum ama benim için hiç tıktıklamadı. Kurumda neredeyse iki yıla yakın pazar da dahil tam gün sigortasız çalıştırıldım. Munyar müdürüm olarak bir kez bile “Ya bu adam benim yaşımda, İngiltere’de de okumuş üflemiş, bakmakla yükümlü olduğu insanları da var. Bu adamın insan haklarını çiğniyor, ayıp ediyoruz” demedi.

Neyse, ben 2000’de Hürriyet’ten istifa edip hoşçakal derken “Eğer bizi mahkemeye verirsen senin peşini bırakmam” diye beni tehdit de etmişti… Aradan zaman geçti… Emekli olabilmek için Hürriyet’in yatırmadığı sigorta primlerine ihtiyacım oldu… Hürriyet İnsan Kaynakları’nın da mahkeme kapısını göstermesi üzerine Hürriyet işverenini mahkemeye verdim. Munyar da sözünü tuttu. Mahkemeye patron şahidi olarak geldi ve benim dışarıdan “telifli” çalıştığımı, haber ve fotoğrafları bırakmak için arasıra işyerine uğradığımı söyledi… Hadi beni geçin, mahkemede patronun sosyal haklardan arındırılmış telif ödentisini bir hak olarak gösterdi.

Bunları neden anlatıyorum? Çünkü Sabah’ın çiçeği burnundaki patronunun ne kadar doğru bir seçim yaptığını kulağına iyice sokmak istiyorum. Bence bu davranışıyla Hürriyet’in önündeki ikinci aslanın sağına da Munyar’ın heykeli dikilmeli. Karıştıran olmasın diye prinçten “Sağ taraftaki Vahap Munyar’dır” tabelası yazdırılmalı… Sabah da benzer bir sanatsal çalışma yapabilir…

– PATRONUN AİLESİNE DE AYNI SAYGIYI GÖSTERİR: Hürriyet ekonomi sayfalarına bir bakın, TÜSİAD dışındaki sivil toplum örgütlerine pek rastlamazsınız. “Abartıyorsun, ayıp oluyor…” derseniz oturun gazeteleri tarayın… Sabah’ın patronunun çocuklarından birisi mesala “Kanarya Sevenler Derneği”nin başkanı olsa, Sabah’ta sabah akşam kanarya sesli yazılar okursunuz. Diğer kuşlar derdine yanıp, kanat çarpıp dursun…

– TGC BAŞKAN VEKİLİDİR: Ya nasıl da unuttum. Kendisi şahsen; meslek haklarını korumak, kollamak, geliştirmek misyonuyla kurulmuş olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) başkan vekilidir. Yani başkan olmadığı yerde o başkandır. Zaten bana göre başkan da kayıptır. Geriye kaldı kendisi… Neyse konuyu dağıtmayayım. “Munyar’ın mahkemede işveren şahidi olarak söyledikleriyle TGC’nin misyonu çelişiyor” diye ortalığı karıştırmıştım. Hatta onun kınanması için TGC’ye bile başvurmuştum.

TGC’de bana “Otur oturduğun yerde. Ne hakkı, ne hukuku!” der gibi mesaj göndermişti. Şimdi kıssadan hisse, günün birinde benim gibi birisi Sabah’a karşı hak arar da bayrak açarsa, iyi bilinmeli ki TGC çantada kekliktir.

– BEN REFERANS VERİRİM: Sezar’ı öldürsek de hakkını yememeli… Munyar bir kere çok çalışır. Gerçi haberde imaj, grafik gibi görselliklere takılmaz ama haberleri (içeriği zaten anlattık) biçim olarak da iyi toparlar.

Neyse efendim, Sabah’ın patronuna tekrar hayırlı olsun der, eski iş arkadaşım hatta eski müdürüm Vahap Munyar’ı genel yayın yönetmeni olarak seçtiği için tebrik ederim. Bu devirde öyle “kurumsal verimlilik” gibi safsatalara bakmasın, “Varsa yoksa hemşerisine güvensin” derim… Munyar ile aynı şehirden olmalarını da ilahi bir tesadüf olarak yorumlasın.

Ben Munyar’a hakkımı hiç bir zaman helal etmesem de referansımı veriyorum… Sabah patronu yalnız acele etsin. Munyar’ı başka bir gazeteye kaptırmasın…

Gönül isterdi ki Munyar’ı Açık Gazete’ye kazanalım ama bizim Danışma Kurulu biraz kıl – tüydür. Patronsuz gazetede “şaşırır” diye almazlar…

2180790cookie-checkİNGİLTERE… Hürriyet’in yeni genel yayın yönetmeni Vahap Munyar için referans mektubu
Önceki haberPutin’den Batı’yı ürküten talimat: Dünya haritasını değiştirin
Sonraki haberHürriyet genel yayın yönetmeni Vahap Munyar oldu
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.