Vallahi ben yapmadım

Zamanın birinde  bir okula  müfettiş gitmiştir. Sınıfları gezmesi ve öğrencilere sorular sorarak bilgi seviyelerini ölçmesi adetten sayılır.


Bahse konu müfettiş de bir sınıfa girer. Sınıfta tarih dersi işlenmektedir. O günkü dersin konusu öğretmen tarafından işlendikten sonra müfettiş, öğrencilere konuyla ilgili sorular sormak ister. Arka taraflardan bir öğrenciyi kaldırır ve sorar:
     
– Roma”yı kim yakmıştır ? Öğrenci biraz telaşlı ve heyecanlıdır. Hemen cevap vermeye çalışır:
 
– Vallahi ben yakmadım hocam. Bu cevap karşısında müfettiş şaşırır, öğretmen ise renkten renge girmiştir. Müfettiş derhal öğretmene dönerek sinirli bir şekilde:


– Bu ne demek hocam?  diye sorunca, öğretmen önce mırın kırın edecek gibi olur fakat hemen toparlanır ve şu cevabı verir:


–  Sayın müfettişim, ne şartlarda  çalıştığımızı görüyorsunuz. Bunlar hep öyledir. Hem yaparlar, hem de sonra inkar ederler.
       
Birincisinden daha garip bir cevapla  karşılaşan müfettiş, derhal sınıfı terk eder ve soluğu okul müdürünün odasında alır. Müfettişin sinirli bir şekilde odasına girdiğini gören okul müdürü de bu duruma bir mana veremez. Ancak, o da telaşlanmıştır. Fakat, önce müfettişin konuşmasını bekler. Müfettiş ise, hala olayın şokundadır. Ani bir kararla müdüre döner ve nefes nefese konuşmaya çalışır:


– Burada neler oluyor müdür bey? Öğrenciye Roma”yı kimin yaktığını soruyorum  bana;  kendisinin yakmadığını söylüyor. Öğretmene, bu  ne biçim cevap bu diye dönüyorum, o da bana;  bunlar hep böyledir, hem yaparlar sonra da inkar ederler diye cevap veriyor. Bu ne biçim iştir, müdür bey? Olayı kısaca da olsa öğrenen okul müdürü, biraz rahatlamış gibi olur ve hemen cevabı yapıştırır ;
 
– Sizler hiç merak buyurmayınız efendim. Ben, şimdi kimin yaktığını derhal bulurum. Bu son cevap karşısında müfettişin,  baygınlık geçirmekten başka şansı kalmamıştır.
       
Fıkra, kısaca böyle…
      
Toplumumuzda bu gibi fıkralar, öz eleştirileri,  çok ince bir şekilde dile getirmektedir. Buradaki yer ve kişiler  ise, sadece vesile kılınmıştır.
       
Sadece doğrulara sahip çıkmak ve hataları kabul etmemek bizde bir sosyal hastalık haline gelmiştir. Orta yerde bir hata mı var? Derhal dışımızda bir suçlu bulur ve üstüne üstüne gitmeyi marifet sayarız.
       
Doğrulara ise, bizim olmazsa bile sahiplenmeyi çok severiz. Halbuki, hatayı kabullenemeyenler doğrulara ulaşamaz.
      
 Peki, bu sosyal hastalığı tedavi edebilir miyiz? Elbette…
      
Ne zaman mı? 
      
Kendi hatalarımızla,  dalga geçmeye başlayabildiğimiz  gün.


E-mail: [email protected]


 

688010cookie-checkVallahi ben yapmadım

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.