Var mısınız?

2015 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı” görüşülmeye başlandı.
Dakika bir gol bir: 4 milyar 95 milyon TL olarak hesaplanan 2015 bütçesinde 386 milyon TL’lik açık öngörülüyor.
CTP-BG Milletvekili Birikim Özgür Özgür, açılış konuşmasında, bana göre malumun ilanı olan önemli açıklamalar yaptı.
Söyledikleri janjanlı, ancak Kıbrıs Türk halkının DNA’larına uymuyor.
Ne mi dedi Özgür; “Kıbrıslı Türk kimliğinin ve kültürünün sonsuza değin sürekli gelişerek yaşaması, sürdürülebilirlik kavramının gereklerine odaklanabilmemize bağlıdır. Eğer hükümetseniz, sürdürülebilirliği gözeten icraatlarınız oranında iktidar olabilirsiniz. Eğer muhalefetseniz, sürdürülebilirliği vaat edebildiğiniz oranda halkın teveccühüne mazhar olursunuz. Bütçedeki kronikleşmiş sorunlar geleceği ipotek altına almaya devam edecek.
‘Ben, Kıbrıs Türk halkının geleceğini ipotek altına alan sürdürülemez yapının bir parçası değilim’ diyorsanız, bütçe görüşmeleri esnasına ortaya koyacağınız her önerinin kamu gelirlerinin artması ve kamu giderlerinde ek mükellefiyet getirmemesi ilkesini gözetmeniz gerekir. Bütçemize ilişkin en ciddi sorun, maaş ve maaş nitelikli harcamaların yüzde 85’in üzerinde bir orana tekabül etmesidir.” Lefkoşa Belediyesi’nde yaşananlardan ders çıkarılmasını isteyen Özgür ayrıca belediyelerin personel harcamalarını bütçelerinin yüzde 40-45’ine çekmesi gerektiğini vurguluyor.
Eğri oturup doğru konuşalım. Gelirin yüzde 85’inin maaşlara gitmesi demek, ne altyapıya, ne sağlığa, ne eğitime, ne sivil toplum örgütlerine, ne kültür organizasyonlarına pay ayrılmaması demek…
Ülkenin her yağmurda Venedik’e dönmesi, hastanelerin doktorsuz, öğrencilerin öğretmensiz kalması, hemşirelerin çift mesai çalışması…
Tiyatro binasının bitirilememesi, bir müzenin sittin sene hayata geçememesi…
Ülkeye bir çivi çakılacaksa, hibe veya destek adı altında paralara ihtiyaç duyulması demek…

Dolayısıyla Özgür’ün “bu yapı geleceğimizi ipotek altına alır” şeklindeki sözleri çok ama çok önemli.
Açık açık söylüyor işte.
“Sizi besleyene muti olmak zorundasınız!”
Yol da gösteriyor; ‘Ben, Kıbrıs Türk halkının geleceğini ipotek altına alan sürdürülemez yapının bir parçası değilim’ diyorsanız, bütçe görüşmeleri esnasına ortaya koyacağınız her önerinin kamu gelirlerinin artması ve kamu giderlerinde ek mükellefiyet getirmemesi ilkesini gözetmeniz gerekir.”
Sormalı; Kim bu yapının bir parçası olmak istemiyor?
Kim çıkıp da diyecek, “Benim maaşımdan kes, daha fazla çalışayım ama kimseye muhtaç olmayayım…”
Kimse kusura bakmasın ama çelişkiler ülkesi bu ülke…
Söylenenle yapılanın birbiriyle bu denli ters düştüğü bir başka ülke yok.
“Kendi evimizin efendisi olacağız” diye yollara düşenler, maaşlarından kesinti yapılmasına müsaade etmedikleri gibi, fazla çalışma saatlerine de en fazla itiraz eden kesim…
“Türkiye ne seni, ne paranı” sözünü slogan eden bu kesim hükümete “nereden bulursan bul” kolaycılığında.
Ki, nereden bulacağı malumken…
***
Kimse kimseyi başkasına bağımlı olmak istemiyor diye suçlayamaz.
Hatta çok da onurlu bir duruştur bu.
“Ben senden bir şey istemiyorum, sen de bana karışmayacaksın” sözleri hür iradenin tezahürü, hayata geçirilmesidir.
Ancak bunu elde etmek için vermek gerekir…
Rahatından feragat etmek, paradan feragat etmek, çok çalışmak…
Bir süre böyle gider.
Belki, saat 14.30’da çıkılmaz işten…
İki-üç maaş alınmaz…
Bir eve 20 bin TL maaş girmez.
Maaşlar büyüklüğü nispetince düşer ama sonunda “ne seni, ne paranı” diyebilir insan…
Bu yapının sürdürebilir olmadığı malum, yapılacak şeyler belli.
Soralım; Var mısınız sürdürülebilir bir yapı oluşturmaya…?

1621910cookie-checkVar mısınız?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.