Viyana’dan notlar: Tosca’dan Carmen’e ve Strauss

2015’in şubat başında, kar ve soğuğun olduğu günlerde de, durum değişmiyor. Kültürel etkinliklerde bilet bulmanız zor ve salonlar hep tam dolu. Batı’nın her ülkesinden yapılan seçkilerle, sanatsal etkinlikler peş peşe devam ediyor.

Wiener Staatsoper, kentin merkezinde ve kentin simgesi olarak perdelerini dünya seyircisine açıyor.

İtalyan Giacomo Puccini’nin eserleri her yıl mutlaka seyirci ile buluşuyor. “TOSCA” operasını izliyoruz. Orkestra’yı, Marco ARMİLİATO yönetiyor. Eseri sahneleyen Margarethe WALLMANN. Tosca Operası deyince, başrol soprano Floria Tosca’yı bu güne kadar bir çok ülkeden sanatçılar, bir çok ülkenin sahnelerinde, aşk ve acıyı içeren aryalarını söylediler ve söylemeyi sürdürüyorlar. Salı günü sahnede, Tosca’yı Martina SERAFİN yeniden yaşatıyordu. Avrupa’da İngiltere de ve Amerika’dan bir çok kentte, bir çok sahnede yer alan bu sanatçı, gerek sesi, gerek fiziği ve rolüne uyumuyla sahnede göz kamaştırıyor.

Yolu Viyana’ya düşenler, Martina SERAFİN’i izlemeyi kaçırmasınlar. Başka Tosca’lar’la da karşılaştırabilirler. Bu sezon, bu salonda onun sesi çok çınlayacak. Başka operalarda da sahnede onu izleyebilirsiniz. Tek yapacağınız, o akşam sahnede kimin yer alacağını sormanız. Bilet bulamayabilirsiniz, ama mutlaka izlemek istiyorsanız şansınızı deneyip bir iade bilet ile karşılaşamazsanız dahi, ayakta izleme olanağını bulursunuz. Bu salonun yıllara meydan okuyan akustği içinde, orkestra ve sahnedeki eserle güzel bir yolculuk yapabilirsiniz. Arada, küçük atıştırmalık kanepelerle şarabınız ya da şampanyanız bu yolculuğunuzu daha zevkli bir hale de getirebilir.

İtalya kıyılarında dolaştıkdan sonra, İspanya’ya uzanmak isteyebilirsiniz. CARMEN sizi bekliyor. Fransız Edebiyatı’nı bu güzel eserini, Georg BİZET’in müziği eşliğinde, Sevilla’ya kadar gidip, bu tutkulu aşkın, sınırları zorlayan duygu seline kapılıp, acı sona geldiğinizde de üzülmeyin. CARMEN, dünyanın değişik sahnelerinde, perdeler açılınca sizi bekliyor.

Viyana’da ikinci büyük, daha sonra yapılan opera binası, Volks Oper Wien bu sezon CARMEN’i sergilemeyi sürdürüyor. Bir deyime katılıyorum. “Carmen’de Carmen gibi olmalı.” Romanı okuyunca gözünüzde bir Carmen canlandırıyorsunuz. Öncelikle görüntü. Carmen, sesin görüntü ile buluşması sonucu yaşam buluyor. Filmler, operalar, baleler ve tiyatrolarda ki, Carmen’ler farklı. Farklı yorumlamalarla farklı sanatçılar, sahnede Carmen’i ete kemiğe büründürüyor. Prosper Merimee, bu romanı yazarken Carmen’i nasıl düşündü, nasıl bir görüntü hayaliyle kalemi ile yazıya dökerek yaşattı acaba.

Oyunda, filmde, operada ve balede, romandaki kimliğe uygun sanatçıyı bulmak da zorluk çekebilirler. Hele opera da bu zorluk daha da fazla. Ses ön planda olacak ama o sesi duyuran, sahnede Carmen kimliğini de, görüntüsü ile yaşatmak zorunda. Sanatçılar içinde bir doruk, Carmen’i oynamak, onu yeniden yaşatmak.

Volks Oper Wien’de Carmen’i, Cuma akşamı Martina MİKELİE sahneye taşıyordu. Sesi ve fiziği sahnede duruşu, oyunu, kelimenin tam anlamıyla, Carmen gibi “CARMEN”di. Özgür kimliğini canlı olarak ve sesinin güzelliği ile sahneye taşıyordu. O yüzden üç saatin sonunda alkışlar, onun için daha gür ve uzun oldu.

Bu güne kadar değişik sahnelerde herhalde 10’a yakın Carmen izlemişimdir. Burada ki sahneleme özellikle dikkatimi çekti. Son sahnede, koro sahnenin yanında yükslen localara taşınmıştı. Carmen perdenin önünde 5-6 metre yükseklikde perdede bir şerit açılarak, bazı koristler de oradan başları görülerek oyuna katlıyordu. Sahne önüne giriş de seyirciler arasından olmuştu. Şöyle söyleyebiliriz. Sahne tamamiye Carmen’e bırakılmıştı.

Carmen’in kıyafeti abartılı bir kırmızı olarak belirgin bir şekilde ön plana çıkarılmamıştı. Renkler daha solukdu. Carmen’in boyunu yüksekliği de dakkate alınarak zaten farkediliyor düşüncesi ile sesi ön plana çıkarılmak istenmişti belki.

Carmen’de orkestrayı, Gerrit PRİEBSNİTZ yönetiyordu. Dağınık sahnelemeye karşı orkestra ve sahnedekiler sahne dışındakiler, uyum içinde seslendirdiler ve seyrettirdiler. Carmen’de, sadece Martina MİKELİE’i izlemek için bile bu operaya gidilir. İsmi ilk kez duyuyor ve izliyorum. Belki yeniden bir sahnesini izleme fırsatı olur.

Viyana’da İtalya’dan İspanya ya, operada iki ayrı yolculuk yaptık.

Viyana’da Richard STRAUSS izlenilmeden dönülürmü? O yüzden dün akşam, yine TOCA’yı izlediğimiz sahnedeydik. Bu kez Wiener Staats Ballett, Strauss’un müziği ile seyircileri buluşturuyor. Strauss’un müziği ve John NEUMELER yorumlaması ile iki ayrı eser sahneleniyor. “VERKLUNGENE FESTE” Aradan sonra da “JOSEPHS LEGENDE.” Bu balede dört solist sanatçı yer alıyor. Balet Davide DATO ve balerin Ketevan PAPAVA özellikle izlenmeğe değer. Perde kapanıp, alkışlar sürereken, sahneye atılan çiçekler de bu değrlendirmmizi doğruluyor.

Bu eseri premieri de bu hafta yapıldı. Yeni bir sahneleme. Sezaon sonuna kadar devam da edebilir. Viyana’ya gidilince Strauss ve dans izlenmeden dönülmez. Bu balede bu söylemi bir kez daha doğruluyor.

Ayaktaki izleyicilerin yoğunluğu, saatlerce kuyrukda bekleme, Viyana da salonlarda değişmeyen bir görüntü.

Bizde, yeni salon açma bir yana, var olan salonları kapatma kararlarını görünce, insanın içi kararacak gibi oluyor. İçimizi karartmıyalım ve perdelerin daima açılmasını sağlayalım.

Bir haftalık Viyana günlerinde, bu yazımızda iki opera ve bir bale izlenimlerimizi sizlere aktarmağa çalıştık.

Viyana’da katıldığımız bir rüzgarın, hiç değilse esintilerini sizlere ulaştırabiliyormuyuz?

____________________

Viyana. 9 Şubat 2015. Pazartesi. [email protected]

1570310cookie-checkViyana’dan notlar: Tosca’dan Carmen’e ve Strauss

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.